Fikret Yaşar

Fikret Yaşar

Kurdistan Tarihi (17) İslamiyet Dönemi Kurdistan

Kurdistan Tarihi (17) İslamiyet Dönemi Kurdistan

“Aslanlar kendi tarihlerini yazmadıkları sürece, avcılar kahramanlık öykülerini anlatmaya devam edecektir.”

Eski çağ Kurdıstan tarihini yorumlarken Basra körfezinden Kafkaslara kadar uzanan coğrafyada yaşayan ARYANLARIN Kurdler’in ataları ve  medeniyetin öncüleri olduğunu  kısaca açıklamaya çalışmıştım.

İslam’i fetihlerle eski çağı kapatıp yeni bir çağa giren Kurdıstan, Arap  istilacıların din adına başlattıkları kültür emperyalizmi ile hem kimliğinden hem de topraklarından ödün verdi.

“İstilalar Kurdıstan’ı savaşlar ve isyanlar meydanına çevirmiştir, bu yüzden Kurdıstan tarihi savaşlar ve isyanlar tarihidir.”

Med İmparatorluğundan sonra birlik ruhunu kaybeden Kurd aşiretleri feodal yapılarından ödün vermeyince sömürgeciler  için  Kurdıstan’ı işgal etmek kolaylaşmıştır.

İslamiyet döneminde dine bağlılıkları aleyhlerinde kullanılan Kurdler, sahip oldukları devletleri kaybettikleri gibi, milli birlik ruhunu da kaybederek arada geçen bin yılda istilacılara hizmet eden ağalık ve beylikten öte bir hakka sahip olamadılar.

Milli ruhtan yoksun bir halk egemenine özenir ve eninde sonunda devşirtilir…

Bu yüzden Kurdler  Irakta Arap, İran’da Fars, Türkiye’de de Türklük özentisine kapılıp devşirme kimliğe hizmet etmektedirler.

Milli birlik ruhunu geliştiremeyen bu halkın itirafçısı, cemaatçisi, ihalecisi ve birliğe yanaşmayan siyasetçileri karnında bir şey mi saklıyor, acaba?

Kurdçe bir atasözü vardır; “ Her Kurdeké zıké xwe da heft salan ağatı kıriye…” 

(Her Kurd karnında (gönlünde) yedi yıl ağalık yapmıştır.)

Atalarımız bu sözü boşuna söylememiştir…

Karnımızda sakladığımız ağalıktan olsa gerek, yerleşik yaşamı, edebiyatı, müziği ve medeniyeti kendilerine öğrettiğimiz istilacıların yönetim ve ittifakını bizimkilere  tercih ediyoruz !..

Kendi aramızda ittifak kuramazken CHP selam verdi diye dört köşe olmadık mı ?..

Kurdistan-post.ru  yazarlarından Hejaré ŞAMIL bir makalesinde, “DTK’nın “Anadilimde eğitim istiyorum” kampanyasının tartışıldığı toplantıda prof. Celîl’in :“Dilimizin adı Kurdçedir. Millet olarak Kurd, ülkemiz de Mezopotamya değil, Kurdıstan’dır. Ülkemizin adını 500 yıldır Osmanlı kullanmış, ama biz inkar ediyoruz!!! Mezopotamya yerine Kurdıstan demeliyiz artık”. sözlerine dikkat çekmiştir. (http://kurdistan-post.ru/siyaset/515-ayran-isteyip-tas-saklamak.html)

Prof Celil, Aryan coğrafyasının adını güncelleştirmek istemektedir herhalde !

Çünkü, Mezopotamya uygarlığın ilk tohumlarının atıldığı yer olmakla beraber, insanlık tarihinde  ilk defa yerleşik yaşama öncülük yapan Ayranların (Kurdler’in) ana vatanıdır.  

Dünya medeniyetine öncülük yapan Elami, Someri, Goti, Horri-Mittani, Kassi, Loloyi, Médi,  Xaldi ve diğer küçük Ari krallıklar Basra’dan  Anadolu’ya doğru kıvrılan bereketli hilalde (Mezopotamya) önemli devletler kurdular.

Dünya bu uygarlığı Mezopotamya olarak tanımlıyorsa, bize düşen görev de Mezopotamya adına sahip çıkıp bu ifadenin Büyük Kurdıstan’ı kastettiğini  savunmaktır.

Sonradan bu coğrafyada iktidar olan istilacılara bunu mal etmek yanlıştır.

Ayrıca, Mezo-potamya gerek etimolojik ve gerekse anlam bakımından Kurdi bir sözcüktür.

Mezo…, mezra dan türemiş olup, suyu bol yeşil alan anlamındadır.   …potamya, yani Botan(ya), merkezi Kurdıstan’a verilen ad olmakla beraber, Aryan uygarlıklarını içeren coğrafyanın tümünü kapsar,

Türki kafayla (vb diğer) düşünüp Kurdçe konuşmaya çalışanlara bu sözcük yabancı gelebilir, ama bu sözcüğün aslı  “Mezr-a Botan”, yani KURDISTAN’ DIR.

Mezr-a Botan / Kurdıstan tarihini ilk 16 bölümde kısa özetler halinde yorumlamaya çalıştım.

Bundan sonraki bölümlerde de İslamiyet dönemi Kurd devletleri ile Beyliklerin tarihini yorumlamaya çalışacağım.

Eski çağın son dönemlerinde Sasaniler’e satraplık halinde bağlı yaşayan Kurd hanedanları Arap fetihlerinden sonra eski bir çağı kapatıp yeni bir çağa girdiler.

Bu çağ, Kurdler’in kimliksizleştirilip egemenliklerine son verildiği çağdır.

Bu çağda Kurdıstan, Perslerin uyguladığı satraplık modeli yerine Cibal-ı Irak / Acem  ve Cibal-ı Arap diye iki parça halinde merkezi Arap idaresine bağlandı.

Arap idaresi,  bu dönemde Kurdıstan’da kavmi bir uyanışı engellemek için Müslüman olan Kurdler’le olmayanları din kavgasına sürükleyerek egemenliklerini pekiştirmeye çalıştı.

Ancak kısa bir süre sonra Arap yönetimi kendi iç kavgalarından dolayı zayıflayınca bu durumdan faydalanan Müslüman Kurd Beyleri bağımsızlıklarını ilan ederek,  her biri yüzyılı aşkın süre devam eden Kurdi devletler kurdular.

Bu devletler:1-Hemdani, 2-Alamoti (Alamut kalesi), 3-Ziyari, 4-Şeddadi, 5-Buweyhani, 6-Kakoveyi, 7-Gor-i / Gorani, 8-Hasanweyhi, 9-Fedlawi, 10-Pado-sabani, 11-Xurşid-i Loristani, 12-Atabegi (Hızarhespan-Bin atlılar), 13-Annazi, 14-Safevi,  15- Eyyubi İmparatorluğu…

Bunlara 1922 yılında Azerbaycan ile Ermenistan arasında kurulan “Kızıl Kurdistan” ve 1946 da İran’da kurulan “Mehabat Kurd cumhuriyeti”ni de katabiliriz.

Kurdi devletlerin yanı sıra İslamiyet döneminde yarı bağımsız yaşayan Kürt Beylikleri de şunlardır:1- Erdelani, 2- Hakkari, 3-Amédi, 4-Cıziri, 5- Bıdlisi, 6- Mıdrasi, 7-Paloyi, 8-Çermıki, 9-Çemışgezeki,10-Sasoni, 11-Xizani, 12-Kılési(Kilis), 13-Şérvani, 14, Zırekani, 15-Sıvédi, 16-Sılémani, 17-Sohrani, 18-Babani,19-Soma-Bradosti, 20-Mekri, 21-Mahmudi, 22-Dımbıli, 23-Kelhori, 24-Banehi, 25-Zengini, 26-Pazuki Beyliği...

Tarihte 23 devlet (!) kurmakla öğünen Turancıların, eski çağda 13, İslamiyet döneminde de 17,  yani toplam 30 devlet ve 26 beylik kuran Kurd tarihini inkar etmelerinin sebebi, gerçeklerle yüzleşme korkusudur !

Türkmenler ve Selçuklular Kurdıstan topraklarına ayak bastıklarında yerel Kurd devletleri ve beylerinin iyi muameleleri sonucu yerleşik yaşama geçebildiler.

Daha sonraları savaşmadan emanet coğrafyada elde ettikleri egemenliği koruyabilmek için yalanlara ve ayak oyunlarına sığınarak kendilerine samimiyetle kucak açan Kurdler’in zafiyetlerinden sürekli yararlandılar.

Bu ayak oyunlarından en önemlisi şöyle uygulandı; Selçuklu hükümdarı savaşmadan Kurdıstan’ı elde etmek için Bağdat halifesine giderek Bizans’a karşı İslam’i birlik kurmak istediğini, bunun için Müslüman olan tüm Mir ve beylerin ona itaat etmesini ister, halife bu girişimi “cihada çağrı” olarak görür ve gerekli izin ve fermanı çıkarıp Melikşah’ı yetkili kılar. Melikşah da halifenin jestine karşılık kızını onunla evlendirir.

Halifenin fermanından sonra İslam otoritesine ruhen bağlı olan  Kurd Devletleri ümmet birliğine katılmak inancıyla savaşmadan egemenliklerini Selçukluya devrederler.

İslam’a olan saygılarından dolayı din otoritesinin kararına uyan Kurdler, bu sebepten bin yıldır din kardeşlerinin zulmüne  uğramaktadırlar.

Kurd devletleri, kurulan İslam’i birlikten sonra tarih sahnesinden çekilerek yerlerini beyliklere bırakırlar.

Kurdler’in bugün bile özgürlük mücadelesinde başarıya ulaşmamalarının temel nedeni, din faktörünü göz ardı etmeleridir !...

İmparatorluk haline gelen Selçokiler (Selçuklu) belli bir süre sonra  Türkmenlerle mezhep anlaşmazlığına düşer ve Anadolu, Irak-ı Acem - Irak-ı Arap (Kurdıstan), İran, Suriye Selçukluları diye dört parçaya ayrılırlar.

Selçuklulardan sonra bölgede iktidar olan Osmanlılar da yine mezhep çatışmaları sonucu  Türkmenlerle anlaşmazlığa düşer ve bu çatışmalar sonucunda Türkmenlerin bir kısmı   Azerbaycan’a, diğer kısmı ise İran’a çekilirler.

Şii Türkmenler Safeviler’in güçlenmesini sağlarken, Sünni Kurdler de Osmanlıların güçlenmesine sebep olmuşlardır. Kurdler’in Osmanlıyla ittifakı, Osmanlı devletini İmparatorluk haline getirmiş,  aynı zamanda Kurdler’in de kendi içinde bağımsız yaşamalarına olanak sağlamıştır.

1800’lere kadar  devam eden Osmanlı - Kurd ümmet birliği, Fransız devriminin etkisiyle zayıflamaya  başlayınca Turancılar harekete geçer.

Kurtuluş savaşında bile birlikten yana tavır alan Kurdler, 1920 ‘lerde kurulan yeni cumhuriyetin ‘ortak kurucusu ve asli unsurları’ olmalarına rağmen, milli egolarına yenilip devletin silahlı gücünü eline geçiren Turancıların ihanetine uğrarlar.

Bu ihanet, Kurdler’i anayurtlarında soykırıma ve uşaklığa mahkum ederek günümüze kadar süregelen huzursuzluğun sebebi olmuştur…

(Devam edecek...)

Kaynak:
-S.M.Toli
-E.Xemgin
-W.Tori
-Khusrew
-Nikitin-M.E.Bozarslan

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
41 Yorum
Fikret Yaşar Arşivi