Necip Çapraz

Necip Çapraz

Kürdistan orada kaldı (8)

Kürdistan orada kaldı (8)

EVLAT ACISIDIR KURDİSTAN

Bunlar,

Engerekler ve çıyanlardır,

Bunlar,

Aşımıza, ekmeğimize

Göz koyanlardır,

Tanı bunları,

Tanı da büyü…

Bütün belirsizliklere ve korkulara rağmen bu büyük kampta Turgut ve ailesi kışa kadar kalmışlardı. Zaten Irak Kürdistan’ından da kamptakilere tehdit gelmeye başladığı gibi BM denetimi de Türkiye’nin baskısıyla ortadan kalkmıştı. Turgut da kış şartlarının zorluğu ve kamp üzerinde gelişen tehditten dolayı bir akrabası vasıtasıyla çocuklarını alıp Duhok’a gitmişti. Duhok’ta yine çoğunun Türkiye’den kaçan mültecilerin oluşturduğu bir gecekondu mahallesine yerleştiler. Burada da Turgut, inşaatlarda günü birlik işlerde çalışıp geçimini sağlamaya başladı. Birkaç ay içinde Turgut kazandığı parayla geçinmeye başlamıştı. Bir taraftan orada geçinebilmek için çalışırken aynı zamanda BM temsilcilikleri önünde yapılan protestolara da ailece katılıyorlardı. Çünkü her ne kadar Duhok’ta bir düzen kursa da her Türkiyeli Kürt gibi Turgut da ilk fırsatta Türkiye’de bıraktığı yaşamına ve akrabalarına dönmenin hayaliyle yaşıyordu. Bunun için de Irak Kürdistanı’ında uluslar arası kamuoyunun dikkatini çekmek için protestoların kitleselleşmesi gerektiğini düşünüyordu.

Aylar sonra kışın yerini taptaze bir bahar havası almaya başlayıp da Newroz yaklaşınca Kürtler içinde bahar çiçekleri açmaya başlamıştı. Turgut, Newroz’un kitlesel olarak kendini göstermek ve etkili bir mesaj vermek için iyi bir fırsat olduğuna inanıyordu. Bu sebeple mart boyunca mahalle mahalle toplantılar düzenlenmiş ve birliğe çağrı yapan bildiriler dağıtılmıştı. Turgut, işten döndükten sonra akşamları propagandaya katılıyordu. Eşi de sabahın erken saatlerinde bildiri dağıtıyordu. Bütün uğraşlar sonucunda Newroz büyük bir heyecanla bekleniyordu. Günlerdir verdikleri çabanın nasıl bir heyecan yaratacağını bekliyordu mülteci Kürtler.

Nihayet Newroz gelmişti. Güneşin doğuşu hiç bu kadar güzel olmamıştı daha önce. Öyle bir heyecan vardı ki evlerde bir an sürgünlük unutuluvermişti. Sabahın erken saatlerinde mahallelerde bir kıpırdanma, bir heyecan baş göstermişti. Kimi genç kızlar akşamdan kına sürdükleri ellerini yıkarken, kimileri güneşin aynasında tarıyorlardı saçlarını. Erkekler, şal u şepik giyiyor ve ulusal renklerden oluşan kuşaklarını bağlıyorlardı. Kadınlar da rengarenk elbiseler giymiş, bileklerine kesk u sor u zer yazmalar bağlamışlardı. Duhok’ta daha önce kamyonların durduğu geniş sahaya akmaya başlamıştı halk. Bir kamyon kasasının platform yapıldığı geniş sahada küçük de olsa birkaç hoparlör kurulmuştu. Kısa sürede sahada binlerce kişi toplanmıştı. Rengarenk yazmalar sallanıyor, yumruklar havada sıkılıyordu ve zulme karşı direniş sesleri duyuluyordu. Diğer taraftan platformda kamplarda sıkıntı içinde yaşayan Kürtlerin durumuna uluslar arası kamuoyunun ses çıkarması gerektiğini anlatan bir metin okunuyordu.

Turgut ve ailesi platforma yakın bir yerde konuşmaları dinliyordu. Kısa bir süre sonra birkaç helikopterin alçaktan uçması onları tedirgin etse de müzikle birlikte herkes halay çekmeye başlamıştı. Newroz ateşinin heyecanıyla herkes kendinden geçmişken bir anda silah sesleri duyulmaya başladı. Silah sesleriyle birlikte çıkan karmaşada birçok kişi ezilerek can verirken Turgut’un eşi ve kızı Kurdistan kurşunlara hedef olmuştu. Küçük kız oracıkta ölürken Turgut’un eşi yaralanmıştı. Silah sesleri kesilip de ortalık sakinleşince yaralılar hastanelere taşınmaya başlandı. Hastanede Turgut ve yaralı eşi gözaltına alınır. Günlerce yaralı halde göz altında kalan eşi iyice zayıflamıştı. Karanlık güçler burada da peşlerini bırakmamıştı. Kim bilir belki de bu sefer Güneyli güçlerle birlikte bu katliamı yapmışlardı.

Günler sonra serbest bırakıldıklarında döndükleri mahallelerinde birçok kişinin gitmiş olduklarını görürler. Kızları Kurdistan’ı komşuları defnederken oğullarına da bakmışlardı. Turgut, Kurdıstan’ın Newrozlarda binlerce çoğalması umuduyla oğlu Şoreş’i de alıp karısıyla beraber kızlarının mezarına gittikten sonra hazırlanıp buradan ayrılmaları gerektiğine karar verir. Nereye gideceklerine karar vermek için biraz araştırma yapar. Etruş kampının jetlerin oluşturduğu tehlikeden dolayı boşaltıldığı haberini alır. Kürt mültecilerin Etruş kampından ayrılıp 36. paraleldeki tampon bölgede Ninova kampını oluşturmaya başladıkları haberi ajanslara düşer. Bunun üzerine Turgut, ailesini alarak Ninova kampına gider. Uzun ve tehlikeli bir yolculuktan sonra kampa varırlar. Burada da yine binlerce Kürt mülteci yığılmıştı. En önemlisi de güvenlik sorunu vardı. Çünkü bir taraftan peşmergelerin saldırıları sürerken diğer taraftan kontrgerilla faaliyetleri de sürmekteydi.

Ninova kampında kaldıkları ay içinde sekiz kişinin faili meçhule kurban gitmelerine şahit olurlar. Türkiye’de devam eden böylesi yok etmeler, güneyde de devam etmekteydi. Öldürülenlerin cesetleri çok sonradan ormanda bulunduğunda hepsinin başlarının kesik olması herkesin tüylerini diken diken ediyordu. Çünkü burada da kelle avcılığı devam ediyordu. Buna benzer olaylar çoğaldıkça Ninova kampında kalmak her gün biraz daha sıkıntılı bir hale geliyordu. Bu sebeple kampta on kişilik bir sözcü grubu oluşturularak Zaho’daki BM temsilciliğine gitmeye karar verirler. Bu çabalar sonucunda Ninova kampındakilerin daha güvenli bir yere taşınıp BM güvencesine alınmasına karar verilir. Böylece Turgut ve ailesi, yaz sıcaklarının derileri yaktığı günlerde yine yollara düşerler.

YAZININ BİRİNCİ BÖLÜMÜ
YAZININ İKİNCİ BÖLÜMÜ
YAZININ ÜÇÜNCÜ BÖLÜMÜ
YAZININ DÖRDÜNCÜ BÖLÜMÜ
YAZININ BEŞİNCİ BÖLÜMÜ
YAZININ ALTINCI BÖLÜMÜ 
YAZININ YEDİNCİ BÖLÜMÜ 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Necip Çapraz Arşivi