M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Kürd kadınının günahı ne?

Kürd kadınının günahı ne?

Günlerdir Sayın Erdoğan o kongre senin, bu açılış benim her yerde muhafazakâr ve dindar kadınları “Kürtaj” ve “Sezaryen” üzerinden savunmaya kalkışan Başbakan görüntüsü vermek için ne gerekiyorsa yapıyor.

Dindar ve alim bir aileden gelmiş olsam bile fıkhın yeterli bilgisine sahip olmadığım için “Kürtaj” konusunda bildiğim Başbakan’ın bilgileri ile örtüştüğü. Ancak “Sezaryen” söz konusu olduğunda “cinayet” saptamasında ayrı kulvarlara düşüyoruz.

Benim bugün asıl demem o ki en az 3 çocuk ve “Kürtaj” ile “Sezaryen” hakkında kadınlar için hançeresini patlatırcasına yüksek perdeden konuşan Sayın Erdoğan yıllardır Kürd kadınlarının maruz kaldığı zulüm sürerken neredeydi?

Hani “kürtaj”, “sezaryen” Roboski’dir (Uludere) diyen Başbakan. Kürd coğrafyasında on yıllarca bin Roboski’ye eşdeğer Sağlık Bakanlığı Personeli, Öğretmenler, İmamlar ve TSK (Türk Silahlı Kuvvetleri) eliyle topyekun kadınlara ücretsiz doğum kontrol hapları, erkeklere prezervatif dağıtılırken. İstemleri dışında “Kürtaj”, “Sezaryen” yapılırken sayın başbakanımız neredeydi? Kürd kadınının günahı neydi?

Yoksa iddia edildiğine göre “doğurganlıkları fazla olan Kürdlerin çok değil 20 yıl sonra nüfusları Türklerin nüfusunu geçer” raporları hazırlandığı için mi Sayın Başbakan Kürd kadınları üzerinde gerçekleşen “aile planlaması” zulmü görmüyordu?

Sayın Başbakan’ın uzun zamandır nikah masalarında yaptığı şahitliklerde, kongrelerde ve kadınlar ile ilgili toplantılarda ısrarlı 3 çocuk tavsiye ediyor. Ortaya atılan iddiaya göre genç nüfusun azalmasından çok rapor haline getirilen “Kürd nüfusu Türklerin nüfusunu geçecek” endişesi olduğu ifade edilmektedir.

Genç nüfus azalıyor diye kapıldığı telaşa rağmen Doğu, Güneydoğu bölgesinde hala şehir, kasaba, köy ve mezralarda “nüfus planlaması” adı altında doğurganlığı kontrol altına alınmak için çalışmaların devam ettiğini bilmediğini kimse söyleyemez.

Başbakan’ın 10 yıllık iktidarı süresince Roboski (Uludere) konusunda çok sıkıştığı bir gerçek. Değilse kadın, kürtaj, sezaryen senaryosuna “uluslar arası komplo” seviyesinde çıtayı yukarıya kaldırmazdı. 34 çocuk katledilmişken, doğmamış çocukları dert edinmezdi. Aslında amaç emir vereni kamuflajdı. Ama kaş yapayım derken göz çıkardı. Çıkışı aslında siyasi manevraydı. Ama panik hali Başbakan’ı yanlış kulvara sürükledi.

Nitekim 29 Mayıs 2012 Salı günü Meclis grubunda flaş açıklama olarak beklenen konuşması netti. Özrü “mağlubiyet, acziyet ve hezimet” olarak gören kültürden geldiği için “ölenler niçin mayınlara basamadı? Tabutları niçin Türk bayrağı ile örtülmedi?  BDP kalleş, medyayı tasmadan ben kurtardım” dedi. Bu arada “figüranın” baş mimarını savunan MHP li Devlet Bahçeli’nin onları çok iyi anladığın söyleyerek kime arka çıktığının noktasını koydu.

Bütün bunlardan sonra söylenecek söz var mı? Dünya alem Uludere ile AKP’nin Kürd gerçeğinin içyüzünü öğrendi. Ne yazık ki AKP de siyaset yapan, ona oy veren dindar Kürdler ile korucular gerçeği görmedi/görmüyor. Ne zaman ki Uludere gibi yeri ve zamanı geldiğinde, değil kapının önüne konmak; toprağın altına bile gömüleceklerini fark edemeyecekler. Tabii toprak onları kabul etse? Ne diyelim kendi düşen ağlamaz. Aklar.

“Anneler ağlamasın”, “açılım” Başbakan ve AKP ne kadar inkar etse de Roboski’den ( Uludere’den) sonra bitmiştir. Çünkü 34 Kürd çocuğunun anası 5 aydır ağlıyor. Bırakın özür ya da katilleri bulma, Başbakan doğmamış çocuklar ile gündem değiştiriyor.

Aslında Roboski (Uludere) tahribatı AKP muhafazakar dindar tabanı ve özellikle Kürd kökenli AKP’liler arasında baş gösteren sorgulama ve kampanyalara set çekmek için “kürtaj” ve “sezaryen” çıkışı önlem almak içindi. Ancak bu palyatif önlem işe yaramadı.

Çünkü AKP’nin 10 yıllık iktidarı süresince kürtaj da, sezaryen da ülke çapında bütün hızı ile sürüp gidiyordu. Hem de Kürd kadınları üzerinde “aile planlaması” ve “doğum kontrolü” adı altında vahşice, insanlık dışı devletin eliyle uygulanıyordu.

Sayın Başbakan Fırat’ın batısında önce 3, sonra 5 çocuk isterim diye gördüğü her kadın ve çifti uyarırken; Fırat’ın doğusunda çocukların doğmaması için yapılan çalışmaları ve uygulanan projeleri ile doğan çocukların bombalanarak öldürüldüğünü bilmiyor değil her hal.

Bugün kadının bedeni üzerinde kendinde yetki gören Sayın Başbakan; Kürd analara on yıllardır yapılanları kendi iktidarı süresince seyirci kalmaktan öte niçin teşvik edildiğini Sayın Başbakan’a sormaktalar. Samimi, gerçekçi ve inandırıcı bir cevap beklemektedirler.

Allah’tan verilen Prezervatifleri bazı kadınlar kocaları yerine çocuklarına balon yapsınlar diye verdikleri; doğum kontrol hapları da “kısırlaştırma ve hastalık operasyonu” zannettikleri için toprak altına gömdüler de söz konusu Kürd nüfus planlaması beklenilen sonucu vermedi. Yani devlet eliyle yapılan Kürt nüfus planlaması tutmadı/tutmayacak da.

Buna rağmen Doğu ve Güneydoğuda “aile planlaması” adı altında “doğum kontrolü projesi önemli başarılar kazandığı da bir gerçek. Bu coğrafyanın bir  bireyi ve yazarı olarak bir çok makalemde bunu defalarca gündeme taşıdım ve “doğura bildiğiniz kadar doğurun” diye çağrılarım oldu.

Bu günde Kürd erkek ve kadınlarına aynı çağrımı tekrarlıyorum; “Aile Planlaması” tuzağına sakın düşmeyin ve doğurabildiğiniz kadar çocuk doğurun çağrımı yeniliyorum. Başbakan sizden 5 çocuk mu istiyor, siz on çocuk yapın. Merak etmeyin rızkını Allah verir.

“El rızku alellahi” Rızık Allah’tan. “Ente la tertazik, Nahnu nartezik minellah!” Yani, rızkı sen vermiyorsun, bizi Allah rızıklandırıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi