Bedri Çallı

Bedri Çallı

Koskoca Dört Dakika

Koskoca Dört Dakika

Koskoca Dört Dakika Birkaç gün önce dört dakika erken okunan ezan, önemli bir gündemi olmayan Hakkari’nin en üst noktasına oturdu. Yetkililer, basın ve yayın organları ve tüm halk taze bir gündem bulmuşken, bu gündemi canlı tutmak benimde hakkım değil mi? Ben bu olayı kendi penceremden değişik açılardan gördüğüm şekilleri siz değerli okurlarımla paylaşmak istiyorum. Yazının epey uzun olacağını biliyorum. Ancak kusuruma bakmayın olayı biraz tartışmak gerek. Çünkü konu hem ciddi ve hem de şu anda gündemin birinci maddesi. Bu ezanı okuyan müezzin’in kim olduğunu bilmeden ve tamamen hiçbir etki altında kalmadan yazdığımın bilinmesini istiyorum. Bir insan hangi görevde olursa olsun, aldığı görevi ciddiyetle ifa etmelidir. Görevini gayri ciddi yapan insanlara her ne kadar günümüzde açıkgöz veya işini bilen şeklinde, toplumun bir kesimi tarafından taktir ediliyorsa da, yine halkın büyük çoğunluğu hizmetleri tam ve dürüstçe yapılmasını ister. Bu çerçevede bakıldığında ezanı okuyan sayın müezzin’in işini ciddiye almadığı ve ihmalin söz konusu olduğu görülüyor. Fakat her kes etrafına ve kendisine bakarak bir zaman tünelinden uzun yıllara gitmesi gerekmez mi? Bu zaman diliminde bu tür örneklerle gerek dünyada, ülkemizde ve gerekse ilimizde hiç mi karşılaşılmadı. Ayrıca müezzin’liğin dışında bulunan diğer alanlara bakalım, örneğin, Eğitim, Sağlık, Hukuk, Asayiş, Sivil toplum örgütleri ve diğer tüm alanlarda hizmet edenlere sormak gerek. Bir an için kafanızı iki elinizin arasına alın, varsa şapkanızı önünüze koyun ve şu zaman tünelinde, önce kendinize sonrada etrafınıza bakarak şu müezzin’in dört dakikasından daha az hata yapmamışsanız, buyurun imama dar ağacı hazırlayalım hep birlikte. Bu gün toplumumuzun her katmanında bozulmayı ve çürümeyi görmüyor muyuz. Bizim hayatımız artık taklit oldu. Başkalarının hayatını kendimize model koyduk. Onların iyi yönlerini almamız gelişen dünyanın gereğidir. Ancak kötü yönlerini de alıyoruz. Örf adet ve toplumuzda var olan hiçbir değere sahip çıkmıyoruz. Gençlerimiz kusura bakmasınlar, umudumuz gençlik diyoruz. Ancak bu gençlik acaba gerçekten umut oluyor mu? Bakın sırf benim düşüncelerimin tersini düşünüp tepki göstermeyin. Gerçekçi bir gözlükle şu yorumlar için getireceğiniz her türlü eleştirilere açığım ve saygıyla karşılarım. Başkalarını eleştireceğinizi, sizlere imkan verilmediğini, önünüzün kapatıldığını, tüm imkanlardan mahrum bırakıldığınızı vb. bir çok haklı eleştirileriniz olacak biliyorum. Aslında bende sizin gibi düşünüyorum. Ancak tüm neden bunlar mı? Acaba tüm bu vb. ulumsuzluklara rağmen aranızda mücadele ederek aradan sıyrılan yaşıtlarınız olmadı mı? Bakın hayat mücadeledir. Ancak bu mücadele, başkaları ile değil, hayat ve gelecek için çaba olmalıdır. Gelişen uygar dünya ile birlikte yürüme ve ondan bir şeyler kapma amacınız ve hedefiniz olmalı, fakat bu aldıklarınızı kendi öz kültürünüz, örf ve adetleriniz ile hamur haline getirdiğiniz zaman değerli ve hayırlı olur. Evet yukarıda sözünü ettiğimiz toplumun her katmanında hizmet edenlerin büyük çoğunluğu aldığı ücretin karşılığı olarak, ihmal ve hatalardan arındırılmış bir şekilde görevlerini yaptıklarına ben şahsen inanmıyorum. Bilgisayar başında oturan bazı memurları görünce çalıştığını zan ediyordum. Fakat bakıyorum, bilgisayardaki oyunlardan oynuyor. Bayan personeller çalıştıkları kurumlarda el işleri yapmakla meşguldür. Sabah Saat 09.00 da kurumların en üst mercilerinde görev yapanların sekreterleri bir bakıyorsunuz kimseyi içeri almıyor, nedenini sorduğunuzda, bir o kadar komik. Kahvaltı yapıyormuş. Sabah saat 08.30 da mesai başlar ve siz bir kurum yetkilisi ile görüşmeye gidiyorsunuz. Saat 09.30 veya 10.00’a kadar bekliyorsunuz, ondan sonra mesaiye geliyor. Müteahhit iş alıyor, bakıyorsunuz dız’ı xanıxe biyne ek, ga kölekıda biyne der ( hırsız ile ev sahibi bir olunca öküz ışıklandırma deliğinden çıkarılmış) inşaatın her şeyinden çalınmış çürük bina, insanlara mezar oluyor. Sivil toplum örgütlerine bakıyorsunuz, bazılarının levhaları var, bazılarının o bile yok. Hayatımızda ve her gün yaşamımızı etkileyen bu ve benzeri hatalar var iken acaba bir müezzin’in iftarları 4 dakika erken açtırması hatasına karşın bu kadar baskı kurulması acaba ne denli adaletlidir. Bunu vicdanınıza sormak istiyorum. Günlerdir, halkın sohbetlerinde, basının ve devlet kurumlarının birinci önceliği haline gelmesi acaba neyi gösteriyor biraz bunun üzerinde de durmak gerek.. Aslında sayın müezzin’in ihmali ve hatası vardır ve konu ciddidir. Fakat bu şekilde bir baskının iki tane nedenini yine ben penceremden görüyorum. Birincisi işsizlik ve fakirliğin diz boyu, esnaflarının sinek avladığı, önemli bir hizmet yapmayan kurumların olduğu bir yerde başka neyin konuşulmasını bekliyorsunuz. Bu nedenledir ki Hakkari’de yapılan küçük hizmetler, büyük gösteriliyor ve şatafatlı törenlerle, işte size Hakkari’de bir ilk deniliyor ve ne yazık ki hiçbir şey yapmayan bu insanlar bizler tarafından alkışlanıyor. İkinci neden ise bazı din adamlarının hatalı ve yanlış davranışlarını tüm din adamlarına mal etme ve bu hataları dine mal etme gayretleri vardır. Hepimizin din konusunda yeteri ölçüde kendimizi yetiştirmediğimiz bilenen bir gerçektir. Biz dinimizi tanıma gayretine girmemişsek, bu bizim bir eksiğimizdir. Dini tartışmak için, din konusunda bilgi sahibi olmak gerek. Neticede hocalar da insandır, onların hatasız olduklarını söylemek mümkün değildir. Bir takım din adamının yanlış davranışı diğer tüm din adamlarının hatalı veya bu hatayı dinde aramak gerekmez. Ben sayın müftümüzü iyi biliyorum. Çok iyi niyetli ve tecrübeli bir din adamıdır. Bu çerçevede kendisine sonsuz saygım vardır. Bu meşhur dört dakika ile ilgili kendisi ile hiç görüşmedim. Fakat gazetelerdeki röportajlarını okudum. Şimdi çok merak ediyorum. Açmış olduğu idari soruşturmayı kendi düşüncesi ve inisiyatifi ile mi açtı? Kendi düşüncesi ve iradesi ile bu soruşturmayı açmış ise benim söyleyecek hiçbir sözüm yoktur. Ancak bazı yetkililerin emir ve ricaları ile açmış ise veya kamunun etkisinde kaldığı için böyle bir soruşturmayı açmış ise ben üzülürüm. Sayın Müftümüz bir memur edasıyla kendi vicdanına uymayan bir kararı almış ise bana göre yanlış yapmıştır. Bu durumda tüm sorumluluğu göğüslemesi ve müezzini savunması gerektiğini düşünüyorum. Bir süre önce Yüksekova haber gazetesi sitesine yazdığım bir haber ile ilgili değerli dostum Sayın Avukat Behçet TANSU’nun bir yorumu vardı. Bu yorumunda mahalli sorun ve haberlerin internet ortamında yayınlanmasının doğru bir davranış olmadığını yazmıştı. Ben aslında bir açıdan Behçet beye katılıyorum. Ancak ilimizde hizmet amaçlı mahalli basın organları olmayınca içimizi dökmek için hangi imkanı bulabilirsek onu kullanırız. Aslında müezzin’in ezanı ile başlayan bu yazı içine bir çok toplumsal yaranın deşmesi ile devam etmiş ve sonuçlanmıştır. Bu çerçevede bakıldığında bu yanlış gelişmeler tüm ülkemizde yaşanmaktadır. Hakkari sadece bu olaylarla bir aynadır. Başkaları kendilerini bu aynada görecektir. 11.10.2005 [email protected] [email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bedri Çallı Arşivi