İrfan Sarı

İrfan Sarı

Kardan aşk adam

Kardan aşk adam

cihanın bir yerinde
kar kavlidir
yani bir kış daha uzayacak saçlarım
kar yanı başında
soğuk
mısraları içtiğim

Soğuk mısraların özü kar yüklüdür. Kar yağıyor dağların doruklarına, evlerin çatısına, toprak damına, sokağımıza ve dalda duran kuşların yuvasına…

Benim yaşlandıkça beyazı çoğalan saçlarım gibi değil, baharın gelişini çabuklaştıran bir kar bu.

Şimdi penceremin pervazına dip köşeden kavis kar vurmuş. Dışarıda siyah beyaz bir fotoğraf karesi gibi kent. Mercan kızın ev ödevi gibi ya da ilk tasvir ederken kafasından evleri ilk gördüğü manzarayı anlatıyor sanki. “Bizim evin pencereleri, kapısı damında bir diz boyu kar ve bacadan yükselen dumanı çizmiş.” Resim defterinin o sayfasında pencere çerçeveleri ile kapı çerçeveleri siyah duman siyah çatı köşeleri siyah geri kalan hepsi beyaz… Bir tek Şirvan’ların evini çizerken sobanın sacını kırmızıya boyamış.

Kuşları unutmuş Mercan kız, hâlbuki tüm çocukların fotoğrafına ilk kuşlar konardı sonra bir dere yatağından akan su. Çok gördüm; Kuşları çok sever çocuklar ekmeklerine ortak ederler serçeleri… Onlarla bir yol bulup bütünleşirlerdi… Konuşur gibi, misafir eder gibi, sevişir gibi, gülüşür gibi…

Şimdi ılık bir kış günü penceremin arkasındaki şehir. Kar toprağın sıcağına terk ediyor kendini. Üstünüze kar kristalleri yağıyor ayaklarınızın bastığı yerde suya bulanmış kar.

Dalların üstünde duracak kadar yer bulan kar da var bacaların şemsiyesine konaklayan da… Avucunuza alıp sıktığınızda sulu bir narenciye gibi parmaklarınızın arasında akıveriyor. Sahi bu mevsimde narenciyeler dallarda yerini alır başka kentlerde. Sevimli ve kışkırtıcıdır dalında.

Sevda gibi.

Bu havalarda sevda romantizm kokar. Kışkırtıcıdır… Dala durmuş meyve gibi.

Yürürsünüz ayaklarınız ıslanır. Çorabınız kar suyu emer. Parmaklarınızın arasına bir ince sızı gibi dalar soğuk su. Sonra ısınır teninizde. Aşk gibi kanı kaynatır.

Yer, gök, toprak bembeyazdır.

Tabiatta sana çok benzeyen beyaz bir özlem çöker sonra döşüme. Başımdan aşağı uzun bir yoldan gelen kar taneleri akar. Ne yapsam bilmiyorum. Yürüsem dizlerime kadar ıslansam çocuklar gibi. Sevdan serinlese ıslak dizlerimin takatinde.

Kirpiklerime değen kar taneleri gibi yakınsın ama yüreğimin kriminalinde tespit edildiğin içindir bu. Şimdi penceremin pervazındaki fotoğrafın içinde görünmüyorsun.

Ama sana bakmak istiyorum bu havada, hem de şimdi seni görmek istiyorum çünkü ruhumun derinine bir arzu başkaldırıp çatlamak üzeredir. Bu anı yaşayan mutluluk olmak istiyorum, kar şahit, ılık hava şahit.

Dudaklarımı ıslatan elif kar taneleri tanık.

Kar sesi bilirki lirik bir şiir gibi alıyorum nefesimi… Aşka miras bir cümle bırakmak istiyorum ardımda. “Deli gibi seviyorum ve deli gibi ölmek istiyorum senin için” demek değil işte. Başka bir şey olmayan bir şey…

Ben bu gün kar gibi dökülmek istiyorum ayaklarına, kar gibi değmek istiyorum tenine, kar gibi…

Ellerine, uçsuz bucaksız parmaklarına yağmak istiyorum.

Şişol dağına yağan kar gibi örtünmek istiyorum üstüne ki aşk olsun… Eksik kalmasın hiçbir şey… Çepeçevre aşk olsun.

Ne yapsam bilmiyorum!

Bulutları eğirip ördürsem elleri hünerli doğa anaya… Giydirsem! Yağmur yağdırsa saçlarına… Öpsem ıpıslak.

Ama kar yağıyor…

Aşk için yağmayı bilir misinki sevgili… Aşk için yağmayı…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
14 Yorum
İrfan Sarı Arşivi