AKP’nin ilk seçim zaferini yaşadığı 2002 seçimde Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın Hakkari’ye ilk seçim gezisinde yaygın medyanın da hazır olduğu bir ortamda Erdoğan’a: “Seçim çalışmalarına neden önce Hakkari’den başladınız?”diye sormuştum. Başbakan Erdoğan, “Birlik ve beraberliğimizi Hakkari’den Edirne’ye kadar pekiştirmek istiyoruz.”diye cevap vermişti.

Hakkari’ye yapılacak hizmetler için de: “Hakkari’de silah ve uyuşturucu dışında her şey serbest olacak. Sınır ticaretleri faal hale getirilecek ve yollar standartlara uygun hale gelecek.”demişti.

Dikkat ederseniz yapılacak dedikleri hiçbir şey henüz yapılmadı. O gün bu gündür, kardeşlik duyguları zayıfladı. Ölümler, tutuklanmalar haddi aşan şekilde yaşandı. Hakkari’de ekonomik kriz baş gösterdi, esnafımız ve dar gelirli vatandaşımız günden güne eridi. Başbakan Hakkari’ye sırtını döndü.

Diğer illere yapılan hizmetlerin çok azı Hakkari’ye geldi. Hakkari’nin coğrafik özelliği göz ardı edildi ki özel bir statüsünün olması gerekirken ekonomik sıkıntılar halen devam ediyor.

Başbakan Erdoğan’ı 2002, 2007 ve 2011 yıllarındaki seçim süreçlerinde yakından takip eden bir gazeteciyim.

Son Hakkari gezisinde toplanan kalabalık aslında Erdoğan’ın beklemediği bir kalabalıktı. Dolayısıyla AKP’nin 22 Mayıs 2011 Hakkari seçim mitingi gündemi bir hayli meşgul etti.

Başbakan’ın burada karşılaştığı büyük bir protestoydu.

Daha sonra Kılıçdaroğlu geldi, Başbakan’ı kıskandıracak bir kalabalık toplandı.

Bu da devlete değil de AKP hükümetine dair halkın bir protestosu olarak görüldü.

Başbakan gerçekten “kahrolmuştu”.

Bu kahrolması söylemine BDP Eski Genel Başkanı ve Hakkari Bağımsız Milletvekili Adayı Selahattin Demirtaş “Kahrolacağına ıslah ol” mealinde bir yorum yaptı.

Başbakan Kürt sorununda çözüm beklentisi içinde olanları hayal kırıklığına uğrattı.

Aslında Hakkari son yıllarda yüzlerce seçilmiş insanı, çocuğu kadını ile yargı kıskacında idi.

Seçim stresi ve seçim öncesi neredeyse her evden bir kişinin tutuklandığı “KCK” tutuklamaları, halkın iradesi ile seçilmiş belediye başkanları, il ve ilçe meclis üyeleri, il ve ilçe başkanları ve yöneticileri, siyasi parti çalışanlarının gece saatlerinde yapılan baskınlarla gözaltına alınıp tutuklanmaları ile yükselen tansiyon patlak verdi.

Hakkari adeta Kürt sorunu konusunda demokratik tepkilerin başkenti olarak değerlendirilmesi ile nam salmıştı.

İnsanların sürekli güvenlik güçleri ile karşı karşıya gelmesi, biber gazları taşlar molotoflar, kepenk kapatmalarla sıkıntılı bir süreç yaşanmıştı.

Kürt sorununda Başbakanın başlattığı demokratik açılım sürecinin rafa kaldırılması, operasyonlar sonucu meydana gelen ölümler insanları umutsuzluğa yönlendirmişti.

Bu arada bölgenin temel geçim kaynağı olan hayvancılığın yok olması, yayla yasakları, insanların sınırdan geçimini sağladığı ufak tefek kaçakçılıkların tamamen ortadan kaldırılması, işsizliğin rekor boyutlara ulaşması, Hakkari’de AKP tarafından partizanca atamalar, partizanca cemaatleşmelerinin yoğunlaşması haliyle orada yıllardır mevcut siyasetle zıtlaşması, atanmış bürokratların halkla diyaloglarının kesilmesi, güvenlik güçlerinin halkla zıtlaşmaya varan sürtüşmeleri yoğunlaştı. Hakkarilinin canı yandı.

Son yerel seçimler ve referandumda %90’lık oranla BDP’ye verilen destek AKP için sinir bozucu bir durumdu. 2007 seçimlerinde seçilen milletvekillerini cezalandırıp aday göstermeyerek kızgınlığını gösterdi.

Hakkari halkı umutla verilen vaatlerin gerçekleşmesini bekledi.

Hakkari’den 2002 seçimlerinde 7 bin oy alan AKP, oylarını 2007 seçimlerinde 29 bin oya çıkardı. 2002’de 1  milletvekili çıkardığı ilden, 2007 seçimlerinde 2 milletvekili çıkardı.

Bu seçimde ise Hakkari halkının ezici çoğunluğu BDP’nin bağımsız adaylarını destekleyerek AKP’ye oy vermemeyi düşünüyor.

Yukarıda sıraladığım süreçlerin en önemli sonucu 12 Haziran akşamı görülecek.

Bence asıl şok o zaman yaşanır.

Demirtaş’ın dediği gibi “kahrolacağınıza ıslah olun”.

‘Nerede hata yaptık?’ diye sorun kendinize ve oturup düşünün biraz.