M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Irkçılar ve Ahmet Kaya

Irkçılar ve Ahmet Kaya

Kürt sanatçı Ahmet Kaya’nın aramızdan ayrılışı üzerinden 9 yıl geçti. Bu süreçte ülkemizde olan gelişmeler ve açılımdan, RÜTÜK tarafından TV’lerde Kürtçe süresiz yayın, TRT Şeş, Meclis’te Kürt sorunun çözümü için açılım oturumu ve benzeri olumlu gelişmeler karşısında O gece Ahmet Kaya’ya çatal bıçak atan, şoven ve ırkçı yüzlerini saldırarak bağırarak gösteren ve de Kürt oldukları halde bu toplu linç karşısında seslerini çıkarmayan o korkaklar ve  de o saldırgan medya 16 Kasım’larda biraz olsun utanıyorlar mı?

Kaya’yı sürgüne ve ölüme götüren o salonda bulunanlar  ve günlerce Kaya’ya saldıran ırkçı medya bugün yaşanan olaylar karşısında vicdanları (tabi varsa) kendilerine ne söylüyor?

12 Şubat 1999’da Magazin Gazeteciler Derneği’nin ödül töreninde sadece “Kürtçe bir şarkı yapmak istiyorum” dediği için çatal, bıçak fırlatan, küfreden o faşist kafaya sahip sanatçılar ve yapılanları önemli bir marifetmiş gibi ballandırarak ekranlara ve gazete manşetlerine taşıyan medya şimdi yaptığından utanıyor mu? O “Vatan Haini” diye bağıran asıl vatan hainleri bugün olsun biraz sıkılıyorlar mı? Kürtçe şarkı yapmak istediği için ölüm fermanını veren o ırkçılar şimdi ne düşünüyorlar doğrusu çok merak ediyorum.

Ya onu olmayan resim önünde ihanetle suçlayan gözü dönmüş, iftiracı, şoven Hürriyet gazetesinin hala iş başındaki Özkök ve diğer yöneticileri attıkları o iftira için bugün sıkılmıyorlar mı? Hani 1993 yılında Berlin’de Kürt İşadamları Derneği’nin düzenlediği gecede konsere ilişkin fotoğraf yüzünden “Örgüte yardım ve yataklıktan” hakkında 10.5 yıl ağır hapis cezası istenen o haber yüzünden 4 yıl hapis cezası verilmesine yol açanlar ( Ahmet Kaya Fransa’da sürgünde olduğu için hapse girmedi) sonradan bu görüntülerin fotomontaj ve düzmece olduğu ortaya çıktığında hiç utandılar mı? Yine aynı gazetesinin “Arabamı  o şerefsizlerin memleketinde bıraktım” iddialı yalan haber yaptıkları için hala sıkılmıyorlar mı? Ne gezer Hürriyet bu pislikleri ve iftiraları hala sırtında nasıl utanmadan taşıdığını ve yıllardır nasıl sustuğunu hep birlikte ibretle izliyoruz.

Ya Ordu Valiliğinin faşizan bir uygulama ile Ahmet Kaya’nın kentte kasetlerinin bulundurulması ve satılmasını yasaklayan onursuz kararı.

Ey iftiracılar, ey onursuzlar; sahipsiz, kimsesiz bulduğunuz için utanmadan iftira üstüne iftira attığınız ve bütün Türk ve Kürt halkının ölümsüz sanatçısı Ahmet Kaya’nın 16 Kasım 2000 yılında ölümüne yol açtığınız o büyük sanatçının manevi ruhu karşısında ne düşünüyorsunuz? Sahi sizde hiç utanma, sıkılma emareleri de mi yok. En azından açılımı yaşadığımız bu günlerde samimi olmazsa bile laf olsun diye bir özür dilemeniz de mi yok.

Kaya belki bedenen aramızdan ayrıldı, ancak manen hep aramızda olacak. O’nun fikirleri ve eserleri sonsuza dek yaşayacak. Ama inanın bugün siz hayatta olan iftiracı şoven saldırganların ismini çok kimse bilmiyor. Yarın öldükten sonra tamamen silinip gideceksiniz sizi hiç kimse hatırlamayacak. Ama Kaya duruşu ve kimliği ile dünya durdukça hep var olacak, kimse onu ve onun sanatının yerini dolduramayacak ve de hep insanların gönlünde yaşayacak.

Ahmet Kaya birileri gibi sırçalı köşklerde büyümüş biri değildi. O 1972 yılında geçim sıkıntısı yüzünden İstanbul’a göç eden bir Kürt çocuğuydu. O çıraklıktan işportacılığa kadar her türlü işi yaparak hayatta kalmaya çalıştı. O, haksızlığa daha  16 yaşında tahammül etmediği için afiş asmaktan hapse atılan bir halk çocuğuydu.

1985 yılında “Ağlama bebeğim” albümü ile müzik piyasasına atılan Ahmet Kaya’nın bu ilk albümünü egemenler toplatırlar. Ama o yılmadan aynı yıl “Acılara Tutunmak” adlı ikinci albümü çıkartır.

Merhum Yusuf Hayaloğlu ile tanıştıktan sonra Kaya’nın “Yorgun Demokrat” ve “Başkaldırıyorum” gibi albümleri peş peşe gelir.  “Şarkılarım Dağlara” albümü rekor kırar. Ama egemenler bu albümü de toplatır.  Kendine özgü “Devrimci Arabesk” müzik kategorisi yaratan, toplumun büyük kesimi, hatta milliyetçiler bile tutku ile dinledikleri Kaya’ya egemenler her fırsatta konser vermesini de yasaklarlar. Ama onun devleşmesini, halkın yüreğinde taht kurmasını engelleyemezler.

Evet, hayatı yoksulluk, davalar, hapis, manşet ve sürgünle geçen  ve “Kürdüz ölene kadar, Kürdüz sonuna kadar” diyen Ahmet Kaya’yı 16 Kasım 2000 yılında “Hoşça kalın gözüm” albümünün kayıtlarını yaparken Paris’te kalp krizi sonucu onu sevenlere acı bir hoşça kalın diyerek aramızdan ayrılıyordu.

Kaya arkasında büyük bir müzik mirası bıraktı, milyonların kalbinde taht kuran bir sanatçı oldu. Bir insan için galiba en büyük miras ölümsüz olmaktır. Kaya da bunu başardı. Ruhun şad olsun sevgili Ahmet Kaya.

Biliyorum Paris’te kabrinde rahat uyuyorsun, ama bir gün gelecek büyük gösteriler ile ve de sevgiyle ana toprağında ananın kucağında uyuyacağın günlerde gelecek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
9 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi