İrfan Sarı

İrfan Sarı

'Herkes yere baksın'

'Herkes yere baksın'

Yetkisiz hükümet savaş kararı almaya başladığı günden beridir Türkiye devleti fabrika ayarlarına geri döndü.

Silah sanayine verdiği önem anında açığa çıktı.

Halkın alın terinden çaldığı parayla aldığı silahların namlularını yine o fakir halka çevirmeye başladı.

Kürtlerin başına yağdırdığı bombalar yüzyılın en çılgın teknolojisini içeriyor. Söz konusu Kürtler olunca devletin tüm gücü milliyetçi ruhuna bürünüyor ve saldırganlığını kat be kat artırıyor.

Nerede fırsatını yakalasa  tetiğe basıyor. Acımayı bırakın yaptıkları bu katliamlara faşizim uykusu çekiyor.

Basına verdiği ayar, devletin diğer bütün kurumlarındaki ayarla birleşince korkunç bir aldatmacayla kamuoyunu derin bir uykuya sürüklüyor.

Hatta bir kesimi de bu aldatmacanın gazıyla “Beni de alın askere” söylemine sarılıyor. Milliyetçiliğin dalga dalga yükseldiği bu zamanların zeminini organize eden bir merkez var elbette.

Askeri tercihi, güvenlikçi seçenekleri ortaya koyan devlet insanları birbirine düşürmek için zamanlamasını yine barışın yoğunca konuşulduğu vakte bırakmış.

Barış devlet için itici…

Barış toplumu yaratıldığında mevcut siyaset iktidarı politika yapamaz hale gelecektir çünkü.

Doğal olarak halkın milliyet duyguları okşanmalı..

Ve muhalif kim varsa, hepsine polis, asker, yargı baskılarıyla saldırmak kalıyor.

Maskeli polisler, plakasız zırhlı araçlar, robokop tarzı özel hareket güçleri sokağa kan kusturma göreviyle ve devletin tüm özel yetkileriyle donatılıyor.

Barışta ısrar edenin üzerine saldırı…

İnsan haklarını savunana ölüm…

Kimlik mücadelesine ret…

Demokrasiye darbe…

Satın alınmış gazetecilikle varılmak istenilen, teslim alınan toplum hedefi, zaman zaman da işkal altındaki akıllar üzerinden güçlendirilmiş iktidarlarını perçinlemek peşindeler.

Kürt illerinde orman yangınları adeta “sizi yakarız” mesajı içeriyor.

En kötüsü ise yanan ormanları söndürmek için harekete geçen insanları da durdurmak tam anlamıyla fütursuzluktur.

Her ailenin zindanlarda bir çocuğu, dağlarda bir çocuğu yetmezmiş gibi.

Birde karakollarda işkence edilen çocukları da ayrıca şurada dursun.

Özellikle 2015 yılı haziranından beri devam eden çatışma devlet erkinin iktidarını kaybetmeme uğruna yaptıklarına tanık olduğumuz durumların en çirkinliğidir.

Şehirler yakılıyor.

Keskin nişancılar hedef gözeterek genç yaşlı demeden katlediyor.

Cenazeler ailelerine teslim edilmiyor.

Taziyelere baskın düzenliyor.

Yüksek binalara polis konuşlandırılıyor.

Eski taktiklere yenileri eklenerek insanlar canlarından bezdiriliyor.

Hele polise verilen yetkilerin sınırsızlığıyla görev işgüzarlığı almış başını gitmiş.

Göz altına aldıkları insanları,kelepçeleyip hilal şeklinde yüzü koyun beton zemine yatıran özel yetkili timlerin çektiği çekimleri sosyal medyayla paylaşması işin geldiği tehlikeli boyutun kendisi oluyor.

Eli kolu bağlı insanlara tehdit yağdırıp, “Türkün Gücünü Göreceksiniz” deme zayıflığı gösteren polislerin aldığı dersten öfke ve kin yüklendikleri görülüyor.

Tamamen etkisiz haldeki tutuklulara ellerindeki silah yüzlerindeki maskeye rağmen “Herkes yere baksın” demeleri aslında çaresizliklerinin resmidir.

Maaşlı milliyetçilik yapan bu insanlardan maaşları alınsın bir tek gün “vatan sevgisi” duymayacakları kesindir.

Bir gün dahi parasız sevmeyeceklerdir vatanlarını.

Böylesi bir durum ortadayken, devletin Kürtlere ve Kürt illerine başlattığı baskı kamu güvenliği değil düpedüz yok sayma ve cezadır.

Dosdoğru despotluktur.

Kavramların arkasına sığınmanın anlamı da yoktur. Kürt halkı ve muhalifler bundan böyle de geçmişin taktikleriyle oyalanıp iktidara devam denilecektir.

Görülen budur.

Ama namuslu insanlar ne iktidar takar ne de vatanperverlik onuru için tüm gücüyle dövüşmeye devam edecektir.

Barış olana dek. Bu da böyle biline…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İrfan Sarı Arşivi