Fikret Yaşar

Fikret Yaşar

Haydi Kürtçe konuşalım!

Haydi Kürtçe konuşalım!

Bu bir çağrıdır!

Bu çağrı bir kampanyaya dönüşsün istiyorum.

Kime?

Anadilimi konuşmak istiyorum  diyen ve anadilinin yok edildiğini düşünen ve bu uğurda özveri gösterecek olan herkese bir çağrıdır.

“Êdi bese”

Arık yeter diyorsanız ve gerçekten evinizde dilimi konuşabilirim cesareti ve yürekliliğini gösterebiliyorsanız siz de  katılın.

Dr. İsmet Turanlı asimilasyonun %50 civarında başarıya ulaştığını söylüyor!

Hak vermemek elde değil.

Yakın çevremden tanıdığım ve mangalda kül bırakmayan eski yorgun devrimcilere baktığım zaman İsmet Hoca'ya hak veriyorum.

Çünkü bu devrimcilerin hemen hepsi evinde ve gündelik yaşamında Türkçe konuşmaktadırlar.

Çocuklarıyla Kürtçe konuşsa bile çocukların Kürt"çeye iltifat etmediklerini görüyorum.

Heyhat ne yaman zamana geldik.

Çocuk erkil bir sürece girmişiz meğer…

Gün be gün kültürümüzden ve insanlarımızdan fire vermekteyiz.

İsmet Hoca da Kürtçeyi bilmeyen Kürtlerden ve kendisini Türk ve Alman hissediyormuş. Anlaşılan o ki sistem biraz daha dayatırsa  Anadolu"da var olduğunu sandığımız yirmi milyon Kürt tez zamanda  kendini Türk hissedecektir.

DTP'ye gelen oylara bakılırsa eğer, yirmi milyon Kürt"ten sadece iki milyonu politize olmuş ve ulusal bilincini dikkate alarak oy kullanmaktadır. Bir milyonu da DTP muhalifi olsun diyelim, etti üç milyon. Bunları aileleriyle hesaba katarsak eğer tahmini rakam on milyonu bulur.       

Soruyorum, sizce on milyon Kürd'ün kaçı anadilini konuşmaktadır?

Geriye kalan devşirme Kürtler zaten kayıptan sayılır.

İşi ciddi olarak düşündüğümüz zaman vahim bir tabloyla karşı karşıya kaldığımızı görmüş oluruz.

Şimdi şunu anlamamız gerekiyor artık.

Kitle iletişim araçları ve sergilenen programların kaybolmaya yüz tutan dilimizi geliştirmek için ne kadar önemli olduğunu ve bunu anlayan inkarcı sistemin her türlü yolu deneyerek bu araçları susturma çalıştığını görmeliyiz.

Radyo televizyon gibi kuruluşlarımız olmazsa eğer tez zamanda Türkçe konuşan ve kendini Türk sanan Kürtlerin sayısı artacaktır.

Bana katılmayanınız olabilir belki, ama çevrenizde kendini Kürt sanan ve evinde Kürtçe konuşan Kürtleri saymaya başlarsanız ne demek istediğimi anlarsınız.

Sistem tüm gücüyle bizi Türkleştirmek için bastırmaktadır. Her gün fire vermekteyiz ve biz hala çocuklarımızla Kürtçe konuşamıyoruz. Ondan sonra da sistem den bu hakkı talep ediyoruz.

Hak verilmez, alınır.

Diyarbakır gezisinde Başbakan Erdoğan"a baro başkanı Sezgin TANRIKULU; anadilde eğitim ve üniversitelerde Kürdoloji bölümleri açılması önerisinde bulunmuş. Başbakan: “Sadece Kürt kökenli vatandaşlar yok, Çerkezler, Lazlar var. Başkaları isteyince ne olacak...?

TBMM başkanı Toptan da: "Kürtçe eğitim, seçmeli ders gibi düzenlemelerin anayasada yer almasını Türkiye için en büyük tehlike ve yanlış olarak görüyorum, o zaman Türkiye"yi paramparça ederiz."demiş.

Binlerce kez yazıldı ve çizildi ve denildi ki: Bir insanın düşüncesini ifade edebilmesi, dinini yaşayabilmesi ve kendisini diliyle ifade edebilmesi ne ülkeyi böler, ne de başka bir soruna sebep olur.

Dünyada kendi vatandaşına kendi dilini özgürce ifade edebilme hakkını veren hangi ülke bölündü ki biz de bölünelim?

Eğer bir ülke bölünürse, kendi vatandaşına bu hakları verdiği için değil, vermediği için bölünür.

Kaldı ki her ulusun kendi kaderini tayin etmenin hak olduğu bilinmektedir.

Kürt sorununu tanıdığını ve çözmek istediğini söyleyen bir partinin izlemesi gereken politikaya aykırı demeç veren meclis başkanı ve başbakan kendilerine duyulan güveni zedelemişlerdir bu söylemleriyle.

AKP de var olduğu söylenen yetmiş beş Kürt milletvekiline sormak gerek, ne işiniz var orada ya da parti politikanız niye değişti?

Cevabı bizce bilinen sorulardır elbette. Bir önceki yazımda İttihat ve Terakkinin Kürtlerle ilgili Hicret yazısında bunun sebeplerine değinmiştim. Ancak burada sorgulanması gereken esas konu; Kendini Kürt sananların mevcut inkar ve asimilasyon politikaları doğrultusunda kendi değerlerine ya da değerlerimize ne kadar sahip çıktığı ve özellikle kendi dilini konuşabilme hevesi taşıyıp taşımadığıdır.

Dr Osman…  “Kürtler haklarını isterken korkmamalılar” diyor.

Kendi dilini konuşabilme cesaretini gösteremeyenler ne kadar hak talebinde bulunabilir ki…? Hak talebinde gösterdiğimiz ürkeklik ve korkaklıktandır ki bu hallere düştüğümüz…

Fikret BİLA"nın “Komutanlar Cephesi” adlı kitabında Org. Doğan GÜREŞ: “1992 yılında Güneyli güçlerle beraber PKK'ye yaptığımız operasyonlarla örgütün belini kırdık ve dağıttık. Ondan sonra da korkularından bağımsız Kürt devleti kurma düşüncesinden vazgeçip akabinde ateşkes ilan ettiler…” demektedir.

Anadilde eğitim hakkının savunmanın terk edilmesi ve yerine ana dil öğretiminin konulması Kürtleri, yani bizi azınlık bir topluluk durumundan daha da geriye götürmek demektir.

Çünkü çağdaş dünyada, azınlıklara bile ana dillerinde eğitim yapabilme hakkı temel bir insan hakkı olarak görüldüğü halde, ülkemizde kendini devrimci-demokrat ve yurtsever sananlar, bu hakkın savunulması gereğini bile kabul etmemektedirler.

Türkçe öğrenmek varken, ana dilmiş, ya da Kürt çocukları dillerini öğreneceklermiş falan filan…

Ne gerek var değil mi?

Kürtler neden kendi ana dilleriyle  okumak gibi temel bir hak istiyorlar?

Zaten Kürtçe konuştukları yok ki, evde, iş yerinde, dolmuşta, kürsüde konuştukları gibi aşklarını bile Türkçe yaşamaktadırlar.

Başbakan bu gerçeği gördüğü için mi baro başkanına malum cevabı veriyor.

Nasılsa Kürtler de Lazlar ve Çerkezler gibi asimile olmak üzereler, ya da ne koparırsak kardır misali ayak diretmektedirler.

Politik arenada görünen her şerefli Kürt “êdi bese” diyerek çocuklarıyla Kürtçe konuşmayı başlatmalıdır ki çözümsüzlük için ayak diretenler verilmek istenmeyen hakkın nasıl alınacağının hesabını yapabilsinler.  

Onlara göre, ana diliyle eğitim yapması gerekenler ulusal topluluklardır.

Oysa Kürtler ulusal bir topluluk değildir ve anadilde eğitim haklarını kullanamazlar. Ancak istiyorlarsa açılacak olan kurslarla yöresel dillerini öğrenebilirler!

Demokratik tavır, şöven ve asimilasyoncu eğitime karşı anadilde eğitim hakkını savunmak ve hemen bu günden itibaren evde, işte, dolmuşta ve her yerde dilini konuşmaya başlamaktır. Hem de en etkin ve en katı biçimiyle bu kampanyayı desteklemek ve sürdürmek gerekmektedir.

 

Bu hakka ilişkin istemlerimizi güçlü bir kampanya şeklinde gündemleştirmeye davet ediyorum sizleri.

Bu kampanya önce Kürtçe düşünmek ve Kürtçe konuşmaya karar vermekle başlasın.

 

HAYDİ KÜRTLER, KÜRTÇE KONUŞALIM.

 

“Êdi bese, zimanê xwo baxiwin u bi dene axiwtin”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
63 Yorum
Fikret Yaşar Arşivi