Lokman Ergün

Lokman Ergün

Hayata dair notlar

Hayata dair notlar

Sabah…  Uyandığımda, kızımın benden önce uyandığını, lavabonun önüne çekilmiş küçük metal çöp kutusundan anlarım. O kutunun üstüne çıkıp, lavaboda ellerini, yüzünü yıkamış, sabah mahmurluğunu, gözlerindeki uykuyu aynada bırakmıştır. Banyo masasının üstünde, sağa sola dağılmış rengârenk tokaları toparlar, küçük metal çöp kutusunu kenara çekerim. Ve ben de, içimdeki yorgunluğu aynada bırakabilmeyi dilerim.

Çay… Paramparça edilmiş 34 candan sonra, zehre bulanmış gibi kaçak çayın tadı. Ve ister istemez, hayatıma aksetmiş “kaçak” öyküler geliyor aklıma. Babamın, kaç defa “kaçağa” gitmişliği vardır. İran-Irak sınırlarında, koyun sürüleri getirir, götürürdü. Sırtlarında çay kutuları, bedenleri parçalanmış çocukları düşündükçe, babamın yüzüne bakar gibi oluyorum. Özlüyorum.

Bahar… Ne kadar uzasa da kış, toprağı saklayan kar ne kadar direnirse dirensin, bir yerinden sızıveriyor bir kardelen, kaldırıp başını, merhaba diyor güneşe. Bir yamaçtan, ince ince sızıyor bir ırmak, gittikçe güçlenerek. Biraz daha uzuyor gün, biraz daha kısalıyor gece.

Şiir… Uçsuz bucaksız bir düzlükte, başakları okşuyor rüzgar.

Ev… Kürtçe’den başka, sevgiliyle, ev’in, bu kadar özdeş tutulduğu bir dil var mıdır?  “Malamin” (evim) derken; sevgiliye, evine sığınır gibi mi sığınır aşık? Yoksa, sevgilide , evinin sıcaklığını mı arar? Van’da, aşk da mı ağır hasarlıdır?

Yol… Kimse tam olarak gidemediği için mi, bütün yollar birbirine bağlıdır?

Akşam… Yarının muğlaklığından sanırım, her akşam ki mutlak aceleciliğimiz.

Oysa, o uçsuz bucaksız düzlükte, gece de esmektedir rüzgar. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
Lokman Ergün Arşivi