Şeyhmus Diken

Şeyhmus Diken

Hasankeyf'e "Sadakat" mi Dediniz?

Hasankeyf'e "Sadakat" mi Dediniz?

Türkiye toplumu pek unutkan, balık hafızalı. Bırakınız onlar yıl evvelini, bir kaç yıl öncesini dahi pek hatırlamıyor. Ya da hatırlamak istemiyor.

Kelime anlamına baktığımızda "Sadakat"; sağlam, içten, güçlü bağlanma hâli olarak tarif ediliyor. 

Ama tariften sonraki yorumla karşılık kimi tespitlerde de sadakat halinin bir yerlerinde her an vuku bulacak bir ihaneti de içinde taşıdığı mümkünat paylaşılır.

Her ne olduysa son bir hafta on gündür; "tehlike arz eden kaya ve taşları indiriyoruz" diye Hasankeyf'in kılcal damarlarına varıncaya kadar bir sunî deprem yaratılma hâli bende sadakat kavramı üzerinden yeni bir yüzleşmeyi gerekli kıldı.

Biliyorum, adım gibi de eminim! Türkiye toplumu pek unutkan, balık hafızalı. Bırakınız onlar yıl evvelini, bir kaç yıl öncesini dahi pek hatırlamıyor. Ya da hatırlamak istemiyor.

Şimdi değineceğim konu da öyle. Yanlış hatırlamıyorsam yine böyle bir Ağustos ayı idi 2005 yılında "Hasankeyf'e Sadakat Treni" İstanbul'dan kaldırılalı. 

Batman'a kadar "300 Spartalı" gibi, 300 yolcusu ile 1200 km'lik yol kat edilecek. Batman'a vardıktan sonra oradan da karayolu ile Hasankeyf'e gidilecek, bir gece kalınıp sonra "evli evine, köylü köyüne" dönülmüş olunacaktı.

Sadakat Treni'nin amacı olarak; Hasankeyf'i ve çevresini sular altında bırakacak olan "Ilısu Barajı hakkında duyarlılık" oluşturmaktı.  

Trenin kalkışından önce, hareket halinde ve sonraki birkaç gününde bir miktar gürültüsü kopsa da, sonra unutulup gitti. Ama Hasankeyf "ebedi yok oluş" yolunda adım adım suya gark olmaya doğru devam edip yürüdü.

Nihayet geçtiğimiz günlerde o trajik yıkım görüntüleri kamuoyunun ilgisine adeta bir final gibi yansıdı.

İşin doğrusu Sadakat'in serencamını ister istemez düşüneduruyorum. O yıllarda programı üstlenen Dergi'nin bugün hangi ruh hâli içinde olduğu mantığı açısından.

Soru, en kaba haliyle orta yerde duruyor:

"Hasankeyf'e Sadakat, bugün değilse ne zaman!"...

Bana Sadakat'in ete kemiğe bürünmüş hâl û ahvalini mi soruyorsunuz?

Hemen cevaplıyorum.

Diyarbekirli Nigahî Baba bakın ne demiş:

"Aşık-ı sadık menem aşk içre men merdaneyem

Maksadım gülşen değil bir şem içün pervaneyem

Rind-i akşam zahida zannetme kim divaneyem

Terki tecrid eyledim sanma beni viraneyem"

Asıl şimdi sizden SADAKAT bekliyor Hasankeyf...

Hem zaten Hasankeyf'in Kürtçedeki telaffuzu "Hezkêf"tir. Yani sevmenin, bağlanmanın keyifli hâli. Tıpkı sahici sadakat'in içten güçlü bağlanma hâli gibi.

Şimdi değilse sadakat ne zaman...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şeyhmus Diken Arşivi