İhsan Çölemerikli

İhsan Çölemerikli

Gözünüzü kırpmadan

Gözünüzü kırpmadan

Tüm dünyada silahlı kuvvetler, iktidarda olan gücün emrindeki kulluk kuvvetleridir. Onun çıkarlarını gözeterek görev yapar, emirleri doğrultusunda hareket ederler. Bu bilinçle eğitilmişlerdir. Efendilerine ihanet etme koşulları tamamen ortadan kaldırılmıştır. Kendilerine iktidara muhalif olan kesimleri sindirme, ezme, öldürme talimatı verilmiştir. Buna sadakatle bağlı olmayanlar görevden alınır, sürgün edilir, öldürülerek “intihar etti” denilir, hatta arkadan kurşunlanarak yaşamlarına son verilir. Türkiye’de son 90 yılda silahlı güçler, iktidar olan asker-sivil elit grubun çıkarlarını koruma doğrultusunda eğitildi. Sisteme muhalif olan Kürtler, dindarlar ve emeği savunan sosyalistler düşman olarak hedef gösterilmişlerdi. Amaç dış düşmandan ziyade yaratılan iç düşmana karşı eyleme hazır silahlı güçler yetiştirmekti. 1974 Kıbrıs çıkartmasının dışında silahlı kuvvetler tamamen içerdeki muhalif güçlere göre mevzilendirildi. Kürtlerin, sosyalistlerin ve geçmişleri gereği iktidar olmak isteyen ve bunun için mücadele veren dindar çevrelerin; zaman zaman yükselen seslerini kesmek ve siyaset minderinin dışına çıkarmak için her on yılda bir askeri darbe gerçekleşti. Sümer kent devletlerinden buyana Ortadoğu coğrafyasında iki elit gruptan biri olan Lugal geleneğini temsil eden askeri grup; iktidarını yavaş yavaş tarihi hasmı olan ikinci gruba, yani Sümer rahip geleneğini sürdüren kesime kaptırdı. Yeni elit grubun hizmetine giren kulluk kuvvetleri; bu kez o sınıfın çıkarlarını korumak için yeniden mevzilendirildi. Böylece dindar kesimler tehdit unsuru ve iç düşman olmaktan çıkarıldı. Onların yerine Lugal geleneğinden gelen ve uzun süre iktidar koltuğuna oturan günümüzde “Ergenekon” olarak adlandırılanlar sanık sandalyesine oturtuldu. Kürtlerle, yeterince halk desteğine sahip olmayan sosyalistler açısından değişik önemli bir gelişme gerçekleşmedi. Onlar iktidar olan yeni elit gruba göre yine rejim karşıtlarıydı. Yeniden biçimlendirilen kulluk kuvvetleri onları sindirmeye, yok etmeye göre eğitildi. Diktatörlüklerde veya diktatörlüğe doğru yol alan yönetimlerde iç düşmana karşı başarılı olmak için silahlı güçler demir bir disiplinle yetiştirilir. Yakınlarına karşı dahi acıma duyguları yok edilmiştir. Onlar için insan unsuru değil, hizmetinde oldukları iktidardaki seçkin sınıfın çıkarlarına halel getirmemek önemlidir.

Bunun böyle olduğunu en açık bir ifadeyle Alman Kayseri II. WILHELM dile getirmiştir. 1892 yılında Postdam’da düzenlenen askerlerin and içme töreninde alandaki subay ve erlerin gözlerinin içine bakarak şunları söylüyordu.

"Bana sadakat andını içtiniz, ey yiğit hassa askerleri! Artık benim askerlerimsiniz, vücut ve ruhunuzla bana bağlısınız. Sizin yalnız bir düşmanınız vardır: Benim düşmanım! Bugünkü sosyalist oyunları karşısında bir gün gelebilir ki, yakınlarınıza, kardeşlerinize, belki anne-babalarınıza kurşun atmayı emredebilirim. Bu faciadan beni Tanrı korusun! Ama böyle bir emri dahi gözünüzü kırpmadan yerine getireceksiniz.”

Nihayet bir süre sonra tramway işçilerinin grevini bastırmak için, hassa alayı komutanına gönderdiği telgrafta şunları emredecekti:

"Askerin işe karışması ile en az beş yüz kişi yere serilmelidir.”

Aynı Kayser Wılhelm; 1890 yılında gerçekleşen Sedan şenliklerinde BUND prenslerine hitaben yaptığı konuşmasında muhalif unsurları “bir güruh bir çete, vatan haini” olarak ilan etmişti. “Ne yazık ki bu bayram sevinçleri korosunun da bazı çatlak sesleri duyulmaktadır. Alman denmeye değeri olmayan bir güruh, bir çete Alman ulusunu kötülemeye, hatta Kayser’in kutsal kişiliğine çamur atmaya kalkışıyor. Sizleri bu vatan haini gruba karşı tedbir almaya, bizi bu gibi elemanlardan kurtarmaya çağırıyorum.” Wilhelm’in 19. Yy sonlarında temelini attığı zora dayanan baskı yönetimi; 20. Yy birinci yarısında tüm dünyayı kana bulayan Hitler gibi faşist bir diktatörün doğmasına yol açtı. Gençliği örgütlemekle işe başlayan Führer’in ideologları; olağan saydıkları acımasızlığı yazdıkları ırkçılık kokan şiirlerin dizeleriyle dile getireceklerdi:

"Boşver acıma ve acınmayı yaparız ödevimizi hep sadakatle! Önümüzde tek bir amaç: Büyük Almanya!”    

Akıncılık, öldürme ve katliam bilinciyle yetiştirilen kuşaklarda insan sevgisi yok edilmişti. Onlar acıma ve acınmayı bilmezler. Amaç büyük devlet ve onu yönetenlerin yüksek menfaatleridir.

Aradan 120 yıl geçmesine rağmen Alman Kayseri II. Wilhelm’in muhalifleri için sarf ettiği ürkütücü sözlerin benzerleri; günümüz Ortadoğu egemenlerinin Kürtlere ve sosyalistlere karşı seslendirdikleri kavramların hiç değişikliğe uğramadan kullandıkları anlamlıdır. Günümüz Türkiye’sinde elinden alınmış haklarını talep Kürtler de “güruh çete, vatan haini” olmakla suçlandırılıyorlar. Devletin silahlı güçlerine bu “vatan haini” güruh ve çeteler ile savaşma görevi verilmiştir.   

Günümüz Wilhelm’lerinin emriyle karşılarına çıkan “KARDEŞLLERİ, ANNE VE BABALARI DAHİ OLSA GÖZLERİNİ KIPMADAN ÖLDÜRMELİDİR’ler. Ortadoğu’nun herhangi bir ülkesinin yurttaşları; güvenlik güçlerini kendi çocuğu, kardeşi gibi görmeleri büyük bir yanılgıdır. Bu gezegende egemenlerin fermanlarına kayıtsız, şartsız bağlılık Tanrısal buyruklara dayandırılmıştır. Görevler çok katı ve sert kurallarla belirlenmiştir.

Mevcut siyasal iktidarın aynı zamanda kutsal inançlarla mayalandığı veya böyle bir misyonu taşıdığı, dini inançları iktidara taşıyan kesimlerden destek aldığı propagandasıyla kitleler etki altına alındığı gerçeği biliniyor. Böyle bir iktidarın emrindeki kulluk kuvvetlerinin kullandığı orantısız güç tartışılmaz duruma gelmiştir. Eylemcilerin bir bölümü farklı etnik kökenden gelen Kürtler olması; mevcut yasaların da devre dışında bırakılmasına yol açmıştır. 1990’lı yıllarda faili meçhul cinayetlerle 17 bin Kürdün yaşamına son verildi. Kürtlerin aynı dini inançtan olma şartı bölge devletlerinin geleneğinde aranmaz. Kutsallık, devlet yapılanmasına sahip olan ulusun çıkarlarına göre biçimlendirilmiştir. Fetva verme yetkisi de egemen ulusun kurumlarına aittir. Bir ellerinde dünyevi, diğer ellerinde de ahret silahı vardır. Devlet yapılanması böyle olmasını emrediyor. Askerlerin iktidarında da din silahı yine egemen olan ulusun elindedir.

Irak diktatörü Saddam Hüseyin’in partisinin adı Sosyalist Baas Partisiydi. Eline aldığı Halit İbn Velid’in kılıcıyla da Kürtlerin kellelerini koparıyordu. Yine Müslüman olan Kürtlere karşı verilen soykırım kararlarının en kapsamlısına Kur’an’ın Enfal Suresinin adını vermişti. İran Ayatullahlarının da özgürlük isteyen Kürtlere karşı uygulamaları farksız değildir. Türkiye’de iktidarın muhafazakar olmasının Kürtler açısından hiçbir olumlu yönü yoktur. Tam tersine manevi değerleri de kendi ulusalcı çıkarlarına kılıf olarak geçirdikleri için olumsuz etkileri daha fazladır. Ne acıdır ki Kürtlerin önemli bir bölümü bu gerçeği göremiyor. Egemen ulusun hangi kesimi iktidarda olursa olsun Kürde bakışı değişmiyor. Kürdün dindarı da onlara göre kötüdür. Hiçbir kulluk kuvveti mensubu kendi Wilhelm’inin buyruklarından çıkmaz. Kürtleri ezip siyaset minderinin dışına çıkarmanın fermanları kesindir. Özellikle Ortadoğu’da henüz demokratikleşmeyen devlet aygıtının Kürtlerin yakından tanımaları gerekir. Din kardeşliği aldatmacasına kapılıp kendi üstüne gelen güvenlik güçlerinden hoşgörü beklemek tamamen safsatalıktır. Güvenlik güçleri değil din kardeşini; anne ve babayı da tanımaz. Bunun böyle olduğunu ülkemizde askeri darbeleri yaşayanlar görmüş ve yaşamışlardır. Balyoz davasından yargılanan dönemin 52. Zırhlı Tümen Komutanı Metin Yavuz Yalçın’ın “PLAN SEMİNERİNDE”ki konuşması şu cümlelerle basına ve mahkeme tutanaklarına yansımıştı: “Halka karşı acımasız hareket etmek bizim görevimizdir. İstanbul’un üzerine çökerim.” Aynı general ve arkadaşları ERGENEKONA davasında Silivri mahkemelerinde yargılanırlarken; birkaç yıl önce onun emriyle günümüz iktidarına hazırlananlara gaz sıkıp coplarken; 13 Aralık 2012 de yapılan gerilimli duruşmada aynı kulluk kuvvetleri iktidarın emriyle onun yandaşlarına gaz sıkıp copluyorlardı.

Not: Alıntılar, Emin Türk Eliçin’in Tarih Boyunca İleri-Geri Kavgası isimli kitabın 472. 473 sayfalarından alınmıştır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
9 Yorum
İhsan Çölemerikli Arşivi