M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Geçmişten günümüze dersler (1)

Geçmişten günümüze dersler (1)

Bazen nostalji (geçmişe dönüş, özlem ya da dersler) yapmak biz yazarlar için faydalı olduğu kadar, toplum için de bazı konularda fevkalade yararını görürüz. Mesela 13 Nisan 2000 yılında makalemde hangi konuyu değinmişim diye baktığımda gerçekten ibret verici, çarpıcı, günümüz yöneticilerin ders verecek bir konuyu ele almışım:

Makalem “Osmanlı Hoşgörüsünü Anlatan Misafir” başlığını taşıyor. Dilerseniz 15 yıl öncesine dönerek o makalemi hep birlikte okuyalım. İnanıyorum sizler bu makalemden çok ders çıkartacaksınız. Ama ya bu ülkeyi yönetenler. İşte o konuda şüpheliyim. Çünkü ülkeyi idare edenler ne yazık ki o günlerin bile gerisine düşmüşler. Bakınız neden?

“Bir süre önce ülkemizi ziyaret eden Almanya Cumhurbaşkanı Rau’nun gazetelere yansıyan önemli tespitleri oldu.

Doğrusu biz vatandaş olarak bu mesajları fazlasıyla aldık.

Acaba etkili ve de yetkili yöneticilerde bu mesajı aldılar mı?!.. Şüpheli.

Rau, Osmanlı’nın yazılı belgelerine dayanarak aynen şunu hatırlatıyor.

“Siz Rumlar, Museviler, Ermeniler, hepiniz Tanrı’nın kulusunuz. Ama Müslümanlar gibi de, benim Tebaamsınız. Farklı dinsel inanışta olabilirsiniz. Ancak benim yasalarım ve padişahlığım, hepinizi korumaktadır.”

Bu alıntıyı Von Molter’in mektuplarına giren Osmanlı belgesinden yapıyor Rau;

Rau, bu belgedeki uygulamayı, günümüzün modern dünya anlayışına uyarlayarak demokrasi ve insan haklarına saygıyı şu mesajla birleştiriyor;

“İnsan hakları, özgürlük, çokseslilik, demokrasi bir birinden ayrılmaz. Günümüzde Teb’a yerini vatandaşa, padişah yerini demokrasiye bırakmıştır.

Değişik din ve politik görüşler arasındaki farklılıkları canlı ve demokratik bir tartışmayı zorunlu kılar. Bundan korkmayın!...

Bu oluşum elbette bugünden yarına değişmez. Ancak Türkiye bu yola girmiştir ve değişimin temposunu yine Türkiye’nin kendisi belirleyecektir. Tek Avrupa ideali bu temele oturur. Mademki şimdi siz de adaysınız, tabularınızı yıkınız.”

Uygar bir devlete dönüşmemizi bizi yönetenler kavramıyor mu? Yoksa bizim bilmediğimiz başka şeyler var da biz mi bilmiyoruz?

Bilmediğimiz birtakım gelişmeler var ise, yetkililer neden AB için imza attılar.

Bir şey yoksa ve adaylık için imza attılar ise ülkemize gelen her Avrupalı zirvede görüştüğü her Türk yetkilisine bunları neden söylettiriyoruz.

Onların bize söylediklerini biz sade vatandaş olarak anlıyoruz da, bizi yöneten koca devlet adamlarımızın anlama bilinci, aklı ve iradesi yok mu?

Siviller bol nutuk atarak, “Büyük Türkiye olduğumuzu ve daha büyük Türkiye olacağımızı bize kimsenin hatırlatmasına gerek yok” diyorlar. (NTV, 10 Nisan 2000)

Türkiye en kısa zamanda dünyadaki ilk 10 ülke arasına girecek diyen siyasiler, neden çağdaş bir ülke olmanın projelerine, yasal değişikliklerine el atmıyorlar.

Irkçılığa karşı, şovenizmi benimsemeyen, sosyal, demokrat, insan haklarına saygılı bir hukuk devleti olamayacak mıyız? Elbette olacağız.

Artık kürsülerde atılan nutuklar, basına verilen demeç, siyasilerin söylevleri ile  “Büyük Türkiye” olmak istemiyoruz, gerçek anlamda yasaları, işleyiş ve uygulamalarıyla biz BÜYÜK TÜRKİYE olmak istiyoruz.

Bizler lafta değil, gerçekten önümüzdeki 10 yıl içinde dünyadaki ilk 10 ülke içine her bakımdan girmek istiyoruz. Özgürlüğü ile sosyal hukuk devleti ile gelişen ekonomi ve sanayisiyle, hemen her bakımdan yükselen Türkiye’yi görmek istiyoruz.

Bu ülkede yaşayan bizler hedefe ulaşabilmek için gazeteci, öğretmen, imam, işçi, avukat, hâkim, savcı, doktor, polis, pazarcı, esnaf, çiftçi, öğrenci; halkı oluşturan bizler harekete geçmeliyiz. Yönetenleri e-mailler ile fakslar, mektuplar, telefon ve telgraflar, basın yayın yoluyla karşılıklı söyleşilerde her zaman, her yerde ve her yöntem ile TBMM’ne, Milletvekillerine, Cumhurbaşkanına, Başbakana, Bakanlara yazmalı mesajlarımızı göndermeliyiz. Onları isteklerimizi içeren mesajlara boğarsak inanıyorum netice alırız.

Ancak önce biz birey, biz vatandaş olarak buna inanmalıyız. İnandığımız bu dava içinde bıkmadan, usanmadan, yılgınlığa, bezginliğe düşmeden üzerine üzerine gitmeliyiz ki sonuç alabilelim. İşte o zaman başka devlet adamlarının, başka ulusların sivil toplum örgütleri bizi yönetenlere ne yol haritası gösterir, nede Rau gibi en üst düzey yöneticilerimize Osmanlıdan örnekler vererek bizi bize anlatırlar.” DİYE YAZMIŞIM

15 yıl önce yazdıklarımı okudunuz. İleri mi gitmişiz, geriye mi? Tabii ki geriye gitmişiz. Çağa, teknolojiye uyum sağlayan ve halkın sesi, gözü, kulağı; tepki veren tek aracı YouTube (ki ben çoğunlukla Kürd müziği dinlemek için kullanırdım) ve Twitter’i (kısa yasal tepki mesajlarımı verirdim) kapatan bir zihniyet ile karşı karşıyayız. Boşuna “anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az” dememişler. Meğer 15 yıl öncekiler ne iseler, bugün yasak ve özgürlük alanlarında onlardan bin beter siyaset ve yönetici kadrosu varmış.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi