M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Geçmişe yolculuk (2) ve Hasankeyf

Geçmişe yolculuk (2) ve Hasankeyf

Önceki hafta 13 Nisan Pazar günü Geçmişten Günümüze Dersler (1) başlığı ile 15 yıl öncesine ait kelimesine dokunmadan makalemi paylaştım. Siyasi değişen bir şey olmamıştı. Bu günde 10 Nisan 2000 yani yine 15 yıl önce “Kayadaki Kale” başlıklı Kültürel bir yazımı sizlerle paylaşacağım. Yine değişen bir şey yok.

“Tarihi sulara gömmeye üstümüze yok. Dünyanın en eski tarihi eserlerine sahip ender ülkelerden biri biziz, ama onları aymazca sulara gömende biziz. Birçok ülkenin sahip olmak için can attığı eserleri sulara gömmek için çırpınıyoruz. Hangi halka, hangi kültüre ve hangi yüzyıla ait olursa olsun, insanlığın bu ortak mirası korunmak için parmağımızı oynatmıyoruz.

Mısır’dan bile ders çıkarmıyoruz. Assuan baraj sularının altında kalmaması için eski Mısır uygarlığına ait tüm eserler Birleşmiş Milletlerin katkıları ile sulara gömülmekten kurtarıldı. Biz ise GAP projesi çerçevesinde; ilk günden bugüne kadar aymazlığımızı sürdürüyoruz. Sırası ile Mezolotik, Neolitik, Kalkolitik, Taş, Bakır, Demir Çağlarından bugüne kadar gelen Mezopotamya’daki insanlığın ortak malını; Urfa - Samsat arasında Nevala Çori’ de; Batman Barajında Hâllen Çemi’ de; Keban barajında Kocatepe, Tuluntepe, Çayboyu ve Nursontepe yörelerindeki paha biçilmez eserleri arkeolojik araştırmalar bir yana yüzeysel araştırmalarını bile doğru dürüst yapmadan sulara gömdürdük.

Şimdide sıra Eyyubilerin, Artukların başkenti, mağaralar kenti Hasankeyf’ te.

Eyyubi sultanlarının yaptığı Çok Kubbeli Cami, inişli çıkışlı dünyanın ilk ve tek Minaresi ile Büyük Cami, Zeynel Abidin Medresesi, Kayanın tepesindeki Artuk ve Eyyubi sarayları, Antik çağdan kalma mağaralar sulara gömülecek. Olup bitenleri izleyen bilim adamlarının çabalarına, feryadına Ankara umursamaz yaklaşımı ile tarihi eserlere verdiği önemi ortaya koyuyor. İbret vericidir GAP’ ı özellikle Ankara’dakiler ve sözde ekonomistler su, elektrik, üretim,  para olarak görüyor. Ne hikmetse kimse bu tarihtir, bu insanlığın ortak malıdır, bu geçmişin bize mirasıdır diye kamuoyu oluşturmuyor.

ABD’li gazeteci, Hanrı Katti bu katliam karşısında “ İnsanoğlu refahı korkunç boyutlarda kültürel katliamlar pahasına elde ediyor” derken bizim gazeteciler susuyor.

Yıllardır bu tarihi eserlerin sulara gömülmesini engellemek için bizden çok yabancı bilim adamlarının çaba harcaması da ibret vericidir. Örneğin Prof. Dr. Merhard İzady, Prof. Dr. Harald Hauptman, New York Times muhabiri Hanry Kattın, William Summer, Gıl Stein, Arkeolog G. Johnson . Azda olsa bizdeki çilekeşler Dr. Cemşit Bender, Arkeolog Aynur Özfırat, Nimet Özgüç vb. birkaç isimle Mchıgan Üniversitesi Arkeologları, Ankara OTÜ Arkeologları. İlk etapta aklıma gelenler.

İç ve Batı Anadolu sanayisinin üretimi için ucuz Hidroelektrik uğruna tarihi mirasa hiçbir önlem alınmadan bir bir sulara gömüyorlar. İnsanlığın ortak malı tarihi eserlerin yok edilmesine bu ilgisizlik, bu duyarsızlık daha ne kadar sürecek. Ankara’nın duymak istemeyen kulağına, görmek istemeyen gözüne bu feci gidişe ne zaman dur diyerek onlara gerçeği göstereceğiz.” Giden gitti, bari kalanlar kurtaralım” diyebilsek..

Sevgili dostum tarihçi, araştırmacı Cemşit Bender’in (Allah rahmet eylesin vefat etti. m.l.y.) dediği gibi “ Neron’da Roma’yı yaktı. Ama tarihi yargıdan kurtulamadı.”

Yalnız Mezopotamya tarihini yok etmekle yetinmiyoruz. Dr. Cemşit Bender’in bir yazısında dile getirdiği gibi “ Fahrettin Altay Paşa Cumhuriyetin ilk yıllarında Konya’ da görev yaptığı zaman karısı Alâeddin tepesini görmüyor diye evin karşısındaki Selçuklulara ait İnce Minare Medresesini yıktırıyor. Olayı öğrenen Alman Konsolosu resmi makamlara başvurarak faciayı durduruyor.” Hala tarihi minarenin yarısı yok.

Sözün kısası, tarihi eserlerin yakılması, yıkılması, çalınması, sulara gömülmesi, yurt dışına kaçırılması gibi işlenen suçlar ülkemizde “ Vakai Adliyedendir”.

            Şimdi sıra Hasankeyf’te. Bu tarih sulara gömüldükten sonra Cizre barajı için Cizre yöresindeki tarihi eserlerin sulara gömülmesi takip edecek. Tıpkı Diyarbakır üst tarafında Deve Geçidi, Dicle, Kral Kızı baraj sularının altında kalan Neolitik çağdan kalma eserler sulara gömüldüğünde seyirci kaldığımız gibi.

            Okuyucularımın Güneydoğunun mevcut sorunları karşısında bu sorunun lüks bir sorun olarak görebilirler. Bana göre insanlık mirasını yok etmek insanı yok etmek ile eş anlamlıdır. Ben bu iki insanlık suçu arasında büyük bir fark göremiyorum.

GÜNÜN GÜZEL SÖZÜ: Öldükten sonra yaşamak isterseniz, ölümsüz bir eser bırakınız.( Hz. Ali R.A.)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi