İbrahim Genç

İbrahim Genç

Gazze Yanarken Aklımda Rachel Corrie

Gazze Yanarken Aklımda Rachel Corrie

İsrail devletinin kurulduğundan bu yana Ortadoğu’da izlediği siyaset, gücü kendisine zaten yetmeyen devletleri kendine saldırtıp sonra karşı atağa geçmek şeklinde işliyor. Bunun sonucunda ya belli aralıklarla katliamlar yapıp bölgeye bir gözdağı ve ayar veriyor ya da topraklarını bir şekilde genişletiyor. 1960’ların sonunda birkaç Arap devletine karşı yaptığı “Altı Gün Savaşı’yla Sina Yarımadası, Gazze Şeridi, Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Golan Tepeleri’nin kontrolünü sağlamıştı. Bununla birlikte aşama aşama Filistinliler mülteci kamplarına sürülürken İsrail tarafından sürekli yeni yerleşim yerleri inşa edildi. Birleşmiş Milletler (BM) durumu hukuka aykırı bulsa da İsrail her zaman bildiğini okumuştur.

Bugün de İsrail tarafından yine aynı oyun sergileniyor. Geçen yıllarda nasıl ki bahaneler yaratıp yine Filistin’de çocuk ve kadın demeden binlerce insanı katlettiyse bugün de yine aynısını yapıyor. Bunu yaparken de uluslar arası hukuku hiçe sayabiliyor. Bu bir tarafa, etrafı köklü Müslüman devletlerle çevrili olmasına rağmen asla paniklemiyor, bir korkuya kapılmıyor. Çünkü etrafında yer alan Müslüman Arap devletleri, geçmişte nasıl İsrail ile baş edemedilerse şimdi nano-teknoloji alanında çok ilerleyen bir İsrail ile baş etmeleri zor görünüyor. Bunun yanında İslam dünyasının içine düştüğü durum içler acısı… Müslümanlar bin bir parçaya bölünmüş. Müslüman’ım diyenlerin bir kısmı Suriye ve Irak’ta Müslüman kafası kesiyor, bir kısmı İngiliz ve Amerikalılara enişte, bir kısmı da halkına zulmediyor.

İsrail’i Gazze’ye saldırtmak

İsrail’in bir aya yakın süreden beri devam eden son saldırıları da çeşitli uzlaşı çalışmalarına rağmen devam ediyor. Birkaç defa ateşkes sağlansa da birkaç saat sonra bombardıman devam ediyor. Burada amaçsızca İsrail gibi “kuralsız” ve “şımarık” bir devleti tahrik eden Hamas’ın suçu da var. Hamas, İsrail’i halkına saldırtarak uluslar arası bir lobi çalışması yapamaz oysa. Bununla birlikte bölgede diplomaside etkin olmaya çalışan ülkelerin de katledilen Filistinlilerin kanında payı yok mudur?

Bir tarafta eski belirleyici rolünü kimseye kaptırmak istemeyen Mısır,  diğer tarafta neo-Osmanlıcı Türkiye politikası ve diğer tarafta çorbada tuz olmaya çalışan Katar gibi ülkeler. Biz bu tabloyu Suriye meselesinde de görmüştük…Mısır’ın arabuluculuğuyla İsrail-Filistin arasında bir ateşkes sağlanmıştı. Ne olduysa birden bu ateşkes bozuldu ve İsrail bayram mayram demeden katliamlara başladı. Bazı yorumcular, bu ateşkesin bozulmasında Mısır’dan hazzetmeyen çevre ülkelerin etkili olduğunu belirtiyorlar. Özellikle burada Katar ve Türkiye’nin Mısır’ın arabulucu rolü ile etkin olmasından rahatsızlık duyduğu belirtiliyor.

Coca Cola içmeden İsrail’i bitirenler

Çevre ülkelerin Filistinlileri siyasetlerine kurban etmesiyle bugün İsrail BM okullarını bile bombalıyor, camiler havaya uçuruluyor, kente enerji sağlayan santraller yok ediliyor. Binlerce yaralı var, ölü sayısı 1400’ü geçti. İsrail hükümetinin bu vahşetine en net tepkileri Sosyalist Latin Amerika devletleri gösterdi. Tabii Venezuela, Şili ve Bolivya’nın İsrail ile ilişkileri uzaklıktan dolayı öyle çok kritik olmadığı için böyle rahat karar alıyorlar denebilir. Ama bütün bunları Müslüman olmayanlar, Müslüman insanlar için yapıyorlarsa bunun bir anlamı olmalıdır. Bugün hangi Müslüman ülkesinden ya da bireysel olarak Müslüman’dan kayda değer bir hareket gördük? Kimi Coca Cola içmeden İsrail ekonomisini çökertecek, kimi kılını kıpırdatmayıp sadece dualarla Süperman olacak, birileri işi edepsizliğe vuracak, birileri de işi Yahudi düşmanlığına dökecek…

Gazze’yle orgazm olmak

Oysa IŞİD’çi barbarların Türkiyeli destekçileriyle Filistin’e gitmelerini bekliyorduk. Ama bunlar, mazlum Filistin halkına yardım etmek yerine Suriye ve Irak’ta kendi dindaşlarını kesmekle, toprağını korumaya çalışan Kürt’e savaş açmakla meşguller. Bu sebeple de Müslüman ülkeler Filistin konusunda tutarlı ve dişe dokunur bir siyaset üretemiyor. Mesela bir İslam Konferansı Teşkilatı denen bir organizasyon var. 1969 yılında kurulmuş. Kuruluş gayesi de “İsrail'in işgali altında bulunan Kudüs'teki, Al-Aksa Mescidi'nin yakılmasının İslam dünyasında uyandırdığı tepki”dir. Yani kurulmasının ana nedeni Filistin’dir. Allah aşkına bu süreçte, 57 ülkenin üyesi olduğu İslam Konferansı Teşkilatı’nın somut bir çabası, yardımı, çözümü var mı?  Bu sebeple de bana göre Gazze, başta Türkiyeli Müslümanlar olmak üzere çevre ülkelerin orgazm aracıdır adeta.

Rachel Corrie

Dünyanın gözleri önünde Netanyahu hükümeti, çocuk ve kadınları katlediyor. Uzakta olmamıza rağmen ortada büyük bir katliamın olduğunu görüntülerden anlayabiliyoruz. Öyle ki bölgedeki durumu incelemek için Gazze’ye giden BM sözcüsü Chris Gunness, El Cezire televizyonuna verdiği röportajda, psikolojisi darbe aldığı her halinden belli bir şekilde  "Filistinlilerin ve onların çocuklarının bile temel hakları çiğneniyor. Bu korkunç bir durum" dedikten sonra hıçkıra hıçkıra ağlıyor. Muhakkak Gunness, Gazze’de cansız yatan onlarca genç bedene, çocuklara rastlamıştır. Çocuklarının ardından annelerin kıyamet koparan çığlıkları sağır etmiştir onu… Bu adam Müslüman değil oysa…

Kabul edelim; Müslüman devletlerin prestij amaçlı yardımları dışında bireysel anlamda Müslüman olmayan mazlum bir halkın mücadelesine Müslümanlar katılmıyor. Ama Filistinliler için ABD’li Rachel Corrie’nin canını verdiğini biliyoruz. Rachel, 1979 Washington doğumlu bir üniversite öğrencisi. İsrail, 2000’li yılların başından itibaren Filistinlilerin evlerini yıkıyordu.Verilen bilgilere göre İsrail’in 2000-2004 yılları arasında yaklaşık olarak 1700 evi yıkması sonucunda 17.000 kişi evsiz kaldı.Bu tablo karşısında Rachel, sahip olduğu güzel yaşamı ve geleceğini düşünmeden, üniversite kaydını dondurup Filistin topraklarına geldi.

Rachel, İsrail’in uygulamalarına karşı aktif bir şekilde mücadele etti. Filistinlilerin evlerinin yıkılmaması için bedenini siper etmeye hazırdı. Öyle de yaptı. İsrail buldozeri bir Filistinlinin evini yıkmak istediğinde elinde megafonla kendini siper etti. Son fotoğraflarda belli ki Rachel bir şeyleri haykırıyordu. Öyle kararlı ve cesur bir şekilde duruyor. Ama vicdansız İsrail’in acıması yoktu o zaman da. Buldozer, Rachel’i eziyor. Beyaz aydınlık yüzü kana bulanıyor, sarı saçları bir su gibi toprağa uzanıyor.

‘Bırakın Tek Başıma Direneyim’

Ve 2008 yılında Corrie'nin yazıları derlenerek Let Me Stand Alone ( Bırakın Tek Başıma Direneyim ) başlığı altında yayımlandı. Kitap "dünyayı daha iyi bir yer haline getirmenin yollarını arayan genç bir kadının olgunlaşmasının penceresinden " sözüyle başlıyordu. Filistin’den annesine yazdığı bir mektupta ise Rachel " Dünyada böyle bir zulmün kıyamet koparmadan gerçekleştirilebileceğine inanamıyorum .Dünyanın böyle korkunç bir hâle gelmesine göz yumuşumuza tanıklık etmek , canımı yakıyor , geçmişte de yaktığı gibi." diyordu.

Rachel Corrie Müslüman değildi; ama genç yaşta Filistin için canını verdi. Mavi Marmara gemisindeİsrailli aktivist Dror Feiler gibi onlarca insanın olduğunu unutmamalıyız. BM sözcüsü Chris Gunness’in bizim için döktüğü yaşlar… İsrail’in saldırılarını protesto etmek ve Filistin’e destek olmak için Müslüman olan ünlü raket Novak Djokoviç… Aralarında Oscarlı yıldız Penelope Cruz ve Javier Bardem’in de bulunduğu İspanyol sanatçıların Filistin’e destek oluşları… Tüm bunları düşünüp Filistin’e destek olmayı bir Yahudi düşmanlığına dönüştürmemeliyiz.

Gazze filosuna "Sofia" gemisinde katılan İsrail doğumlu aktivist Dror Feiler, şu anda İsveç vatandaşı olduğunu belirterek, "Sizin şehitleriniz bizim şehitlerimiz. Adalet ve özgürlük için kaybedilen şehitler hepimizin meselesi. Bu din meselesi değil. Bu hukukla alakalı bir durum" dedi.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
İbrahim Genç Arşivi