Ümit Yazıcıoğlu

Ümit Yazıcıoğlu

Ergenekon'da son dalga

Ergenekon'da son dalga

Hepimizin bildiği gibi Ümraniye'de 12 Haziran 2007'de ele geçirilen el bombalarıyla başlayan süreç Ergenekon davasında, 7 Ocak 2009'da gündeme bomba gibi düşen 41 gözaltıyla halen devam ediyor.

Bu son operasyonun komuta katında pek olumlu karşılandığı belirtilemez.

Malumunuz Genelkurmay"da 7 Ocak 2009'da yaklaşık 6 saat süren bir toplantı yapıldı. Bu toplantıdan hemen sonra  sürpriz bir gelişme yaşandı ve Başbuğ paşa, Erdoğan"la acilen görüştü. Bu nedenle Genelkurmay kaygılarını Başbakan Erdoğan"a direkt iletmiştir, diye düşünüyorum, çünkü kanaatimce Başbuğ, sorunların siyasi muhataplarıyla konuşularak çözülebileceğine inanan bir Komutan. Dolayısıyla en önemli gözaltı olarak belirlenen MGK eski Genel Sekreteri Emekli Orgeneral Tuncer Kılınç ile emekli Kurmay Albay İlyas Çınar 10.11.2009 tarihinde serbest bırakıldı.

Sabıkalı Sanık İbrahim Şahin ise, verdiği ifadesinde “Devletin yeni oluşturulacak terörle mücadele müsteşarlığı görevini kendisine Diyarbakır'daki 7. Kolordu Komutanı Korgeneral Bekir Kalyoncu vasıtasıyla teklif ettiğini” söylemiş. Bu ifade eğer doğruysa, insan ister istemez sormak zaruriyetinde kalıyor, bir sabıkalıya, bu tip bir görev verilebilir mi? Bence hayır. Zaten bu konuda hepimizin bildiği gibi 12 Ocak 2009 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı saat 13.55 BN -06/09 nolu Bilgi Notuyla “Çeşitli basın yayın organlarında, tutuklu İbrahim ŞAHİN"in ifadesine atfen Türk Silahlı Kuvvetlerinin bazı personeline ilişkin haberler yapılmaktadır. Yapılan bu haberler gerçeği yansıtmamaktadır. Kamuoyuna saygı ile duyurulur“. Açıklamasını yapmak zaruriyetinde kaldı.

Bu bağlamda önce şunun altını çizelim.

Türkiye'nin şeffaflaşmasından, karanlık olayların aydınlatılmasından, kimse korkmamalı. Karanlık olayların aydınlatılması bu sefer yarım kalmasın, Susurluk'un, Şemdinli´nin tüm uzantıları ortaya çıksın. Zira Susurluk olayı Türkiye´de bir tür 'devlet içinde devlet' yapılanması olduğunu hepimize göstermiştir.

Suç işleyenin suçunun karşılığı olan cezayı alması kadar doğal bir şey yoktur. Ülkede yargı bağımsız olmalıdır, Ergenekon  davasında yargının bağımsız olduğuna inancım sonsuzdur. Bu  bağımsız yargı en doğru kararı verecektir, diyorum, çünkü hukuk hukuksuzluğa yol açmaz ve her şeyi kendi içinde halleder. Davanın bir an önce sonuçlanmasında menfaat vardır.

Bu arada dikkatinizi çekmek istediğim diğer bir durum, gazeteci Mehveş Evin hanımefendinin de dün belirttiği gibi, “Eğer Cumhuriyet'in temel değerlerinin taşları, faili meçhul cinayetlerle örülmüşse... Eğer Cumhuriyet, Susurluk'la, devlet içinde ve dışında illegal örgütlenmelerle, darbe girişimleriyle iç içeyse... Eğer Cumhuriyet, medyadan hukuka, 28 Şubat mentalitesinin devamıysa... Eğer Cumhuriyet, Danıştay'ın bombalanması, Hablemitoğlu, Dink cinayetlerini sahiplenmek anlamına geliyorsa... Ve bu söz konusu Cumhuriyet'e sahip çıkanların içinde katiller, kirli örgütlenmeler, mafyatik isimler bulunuyorsa... O zaman evet... Bahsedilen o Cumhuriyet, yıkılıyor...” 

 * * *

Diğer taraftan Susurlukçu eski polis şefi ve Özel Harekat Daire Başkanvekili İbrahim Şahin'in İstanbul Erenköy'deki evinde 29 Mart 2009 yerel seçimleri öncesi Alevi-Sünni çatışması çıkarmak amacıyla hazırlanan suikast planı ve ele geçen krokilerde Gölbaşı'ndaki Ergenekon cephaneliğinin ortaya çıkarılması önemli bir aşamadır.

Kimi aklıevveller cinlik yaparak diyorlar ki, “Yeraltından çıkan silahlar Ergenekon'un değil, Susurluk'un silahlarıdır”. Fakat bunların bilmeleri gerekir ki, kamuoyu bu tip desinformationlarla, yanıltılamaz.

Susurluk ve Şemdinli mekanizması Ergenekon´un ta kendisidir.

Ülkenin beyninde bir kanser olan bu mekanizma, hemen hemen her kurum ve kuruluşta örgütlenerek, kendi vatandaşına yıllarca kan kusturmuştur. Geçmişi ikinci Mahmut"a dayanır. Kısacası “Gladyo” etiketiyle anılan “12 Eylül cuntasının öncesinin kontrgerillası”, Susurluk ve Şemdinli mekanizması aynı “Gizli İktidar”a yani halen aktif olan “Derin Devlete” bağlıdır. Cumhuriyet tarihinde cuntaları düzenleyen bu örgütün uluslar arası bağı da araştırılmalıdır. Milli İstihbarat Teşkilatı, 2005 yılında Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nda görevli altısı kurmay albay olmak üzere yirmi subayın içinde yer aldığı illegal bir yapılanmayı deşifre etmişti. Şimdi bu konuda benim yapabileceğim bir şey yok, diyemez, dolayısıyla Ergenekon´un yurtdışı ayağı MİT tarafından ortaya çıkarılmalıdır. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
21 Yorum
Ümit Yazıcıoğlu Arşivi