Şeyhmus Diken

Şeyhmus Diken

Erdoğan'a suç duyurusu

Erdoğan'a suç duyurusu

Biri bana ısrarla anlatmaya kalksaydı, ben ya anlamamakta ısrar edecek veya “benimle dalga mı geçiyorsun kardeşim!” demek zorunda kalacaktım. Neden mi? Anlatayım…

“Pat” diye “damdan düşen” misali önünüze düşmekten kurtulmak için hemen mevzuya gireyim.

Türk Harfleri…

Meğerse bundan tam 80 sene evvel, yani 1928'de genç Türkiye Cumhuriyeti muktedirlerinin Arap alfabesinin yeni cumhuriyetle olan bağını koparmasını sağlamak için düşündükleri ve bunun teorik altyapısını da öyle bina ettikleri “Türk Harfleri Tatbiki Hakkındaki Kanun” bugün kimi yöneticilerin başına bela olabiliyor da birçok insanın bundan haberi yok.

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi 2007 yılı Şubatında muhtelif yazarlardan derlenmiş iki dilli (Türkçe-Kürtçe) öykü seçkisi yayınlıyor.

Kitabı yayınladıktan sonra da ilgilisi ile paylaşıyor. Önce İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişlerince, Belediye Başkanı Osman Baydemir hakkında soruşturma açılıyor. Akabinde de soruşturma, dava haline dönüşüyor.

Kitabın yayınlanmasından tam bir yıl bir ay sonra tıp bayramının kutlandığı 14 Mart 2008 günü Diyarbakır Adliyesinde Osman Baydemir'in duruşması vardı.

Naçizane ben de yazar kimliğim nedeniyle 21. yüzyılda artık komedi diye telakki edilecek bir “hukuk skandalını” izlemek ve de Osman Baydemir'e destek olmak için adliye kapısındaydım. Sonra da mahkeme salonunda…

İtiraf edeyim ki epey bir zamandır (son birkaç yıldır) mahkemelere pek işim düşmemişti. Sanıyordum ki; Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde herhalde bizim yargıç ve savcılarımız da biraz kendilerine “çeki düzen” vermişler.
Daha ölçülü bir tarza bürünmüşlerdir. Nerede! Duyduysanız unutun.

Şimdi duruşmanın seyrine, hakimin ifade tarzına ve davranış mevzuuna girip de, davası hâlâ sürmekte olan bir yargılamadan dolayı bir de ben “mahkemeye hakaret” gibi algılanacak beyandan dolayı yargılanmayayım ve burada keseyim de işin özüne geleyim en iyisi…

Duyduk duymadık demeyin; seksen yıl önce çıkarılan kanun gereği, bugün bir belediye başkanı yayınlattığı bir kitapta “Türk Harflerinin dışında başka harfler (q, w, x)” kullandığı için “Türk Harfleri Tatbiki Hakkındaki Kanuna” muhalefetten iki yıl altı ay hapis cezasıyla cezalandırılmak üzere yargılanıyor.

Didim'deki ve Diyarbakır'daki “w”, “q” ve “x”

İstediğiniz kadar bugün yeni bin yılın dünya düzleminde kalkın ve yeni şeyler söyleyin.

Mesela deyin ki “çok kültürlülük”.

Mesela deyin ki “kültür hizmetini halka yaygın ve yoğun olarak daha iyi anlatmak”.

Mesela deyin ki “dilin anlaşılır ve kullanılabilir olması ilkesi açısından dil üzerinden kültür politikasının seçilmişlerce paylaşımı”.

Mesela deyin ki “benim yaptığım araştırmaya göre benim şehrimde halkımın yüzde 73'ü Kürtçe konuşuyor. Yüzde 95'i de Kürt”.

Yetinmeyip, bu söylediklerinizi başka şehirlerdeki kimi örneklerle de zenginleştirin.

Mesela Didim veya Alanya Belediyelerinin su ve emlak bildirim belgelerinin de Almanca ya da İngilizce olarak basılıp dağıtıldığını bunların içinde de adı geçen “w”, “q” ve “x” harflerinin olduğunu anlatın.

Ya da olmadı, diğer kimi belediyelerin de çeşitli dillerde eserler basıp aynı suçu defalarca işlemelerine rağmen yargı konusu olmadıklarını anlatın. Hatta biraz daha ironi yapıp yargılamayı ti'ye alarak “adalet mülkün temelidir” sözünü şiar edinen meslek mensuplarının her gün Adalet Bakanlığının internet sitesine girmek için klavyenin “w” tuşuna üç kez basıp en az üç kez aynı suça bilerek iştirak ettiklerini anlatın, faydasızdır.

Bütün bunlar yetmiyorsa Başbakan'ın Almanya'daki Türkler için sarf ettiği “Asimile olmayın, entegre olun” sözünü anımsatıp “eğer başbakan Kürtlerin asimile olmasını istiyorsa o da burada yargılanmalıdır” deyin.
Bunların, bu savların hiçbiri kâr etmiyor, çünkü kanun koyucu tercihini yapmış ve adını koymuştur. “Türk Harfi”, ötesi yok.

Garip, çok garip…

Hani “Türk Alfabesi” dense vallahi de billahi de anlaşılır olacak. Ama beynimizin bir türlü kabule yanaşmadığı Türk Harfi, Türk Harfleri acep ne ola ki! Kanunu, tersinden işleterek sadece Türk Alfabesinde olmayan harfleri değil de Türk alfabesinde olan ve Latinceden gelen harflerin de anlaşılması gereken anlamları dışında bilerek ya da bilmeyerek kullanırsanız vay halinize!

Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir iki dilli, Kürtçe-Türkçe öykü kitabında Türk Harf İnkılâbına aykırı davranmaktan yargılanırken, aynı gün aynı duruşmada bir başka eski belediye başkanı Abdullah Demirbaş da, çok dilli belediyecilik yaptığından görevden alındığı Diyarbakır Sur Belediyesi adına Kürtçe-Türkçe “Organ Bağışı Broşürü” yayınlatıp dağıttığı için yargılanıyordu.

Kaderin cilvesine bakın ki aynı gün ülkenin başbakanı devletin bir televizyon kanalının içeriye yönelik tam gün Kürtçe, dışarıya yönelik de Arapça ve Farsça yayınlara, üç dilli olarak yakın zamanda başlanabileceğinden söz ediyordu.
Sizi bilmem!

Ama yargılaması hâlâ süren bu dava sebebiyle, illiyet bağı açısından, ben Başbakan hakkında suç duyurusunda bulunuyorum, ülkenin savcı ve yargıçlarına. 1928 yılı Türkiye'sinde, Arapça yazı ve konuşma dili olmaktan çıksın, Türkçenin önü açılsın diye çıkarılmış “Türk Harfleri Tatbiki Hakkındaki Kanun”nuna muhalefetten yargılansın istiyorum.

Çünkü biliyorum ki; başbakanın sözünü ettiği televizyon kanalı resmen yayına başladığı andan itibaren her gün onlarca kez bu yasa ihlal edilecek hem de başbakanın talimatıyla. Tıpkı son dört yıldır devletin TRT'sinden haftada bir, yarım saat yapılan Kürtçe yayınlarda o suç alenen işlendiği gibi…

Nasıl mı? Aynen şöyle:

“Guhdarên, temaşawanên hêja. Îro 21'ê Adar e. Roja Newroz e. Hûn xêr û xweşî hatin programa me…”(Değerli izleyiciler ve seyirciler. Bugün 21 Mart. Yani Newroz günü. Sizler hoşluk ve güzelliklerle programımıza konuk oldunuz.)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şeyhmus Diken Arşivi