M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Erdoğan ve Kürdler

Erdoğan ve Kürdler

 

AKP Kongresinde 75 milyonun heyecanla beklediği konuşmada özellikle “Kürd sorunu” için ne söyleyecek diye ben de TV ekranlarına kilitlenirken aklıma “Erbakan’ın Kürtleri” geldi. 18 yaşından gün almadığım için (nüfus kayıtlarına göre) öğretmenliğe başlatmadılar. Bende genç bir gazeteci olarak 1968 yılında Batman’da Günaydın gazetesi muhabir oldum. 1973’ten sonrada Konya’da bölgeyi temsilen önce Günaydın, sonra Sabah ve ATV’ de, bölgesel Yeni Konya ve Yeni meram gazetelerinde çalıştım.

Benim gazeteciliğe başladığı yıldan bir sene sonra (1969) Milli Görüş hareketi Türk siyasi hayatında önemli bir rol aldı. Bildiğiniz gibi 30 Eylül kongresinde Başbakan yeniden o gömleği giydi. Hem Batman, hem de Konya’da 44 yıl gazetecilik yapmış biri olarak “Milli Görüş” gömleğini yakından bilen biri olarak anılarım beni o günlere götürdü.

İnanın Milli Nizam, Milli Selamet, Refah ve Fazilet Partilerinde siyasetin bel kemiğini oluşturan Kürdler bugün AKP için de aynı görevi yerine getirdiklerinden emin olabilirsiniz.

Nedir Milli Görüş Gömleği derseniz: Haz.Yusuf’un babasına gönderdiği gömlek. Haz. İbrahim’i Nemrut’un ateşinden koruyan gömlek. Haz. Davut’un zalim Callut’u yenerken giydiği gömlek. Alparslan’ın Malazgirt’te ölürsem bana kefen edin dediği gömlek (ki Sayın Başbakan kongrede bunu oldukça açık dillendirdi.) Ve Akşemsettin’in Fatih’e İstanbul’u fethettiği gün hediye ettiği gömlek olarak tarif edilir.

Tevatür mü değil mi bilmem amma Milli Görüş gömleği, giyenin çıkarmadığı, çıkardık diyenin ise hiç giymediği gömlektir. Demek Başbakan hiç bu gömleği çıkarmamış.

Neyse, AKP kongresini TV’de izlerken meslektaşım Fehmi Çalmuk’un “Erbakan’ın Kürtleri” kitabı tam da o yüzden gözümde canlandı. Çünkü tıpkı Erbakan gibi, Başbakan Erdoğan da Kürdler ile bir dargın, bir barışık rollerini büyük bir maharetle oynuyor. Çok emin ve sağlam adımlarla hocasının izinde gidiyor diyebilirsiniz. Zaten ismini de verdi.

Erbakan’ın yaklaşımı ile Erdoğan’ın yaklaşımında çok fark yok. Ağırlıklı ümmet, Sünnilik, tarikat ve en önemlisi Türk – İslam sentezi konuları ile bire bir örtüşüyor. Bu yüzden Türk medyasının kongre öncesi Erdoğan üzerinden “Kürd sorunu” için “çözüm” konusunda aşırıya kaçan iyimserlik mesajı pompalamasına da bıyık altı gülüp geçtim.

Kürd sorunun yakından takip eden ve bu konuda 40 yıldır uzman kesilen köşe yazarı, aydın, gazeteci meslektaşım kongreye bile gitmemişlerdi. Kongreyi çok olumlu bulan eski bir dostum olan Orhan Miroğlu’nu hariç tutuyorum. (Telefonda bana öyle dediği için yazıyorum.)

Yine de binde bir de olsa umuda kapılmadım diyemem. Ne yazık ki binde bir umudum da boş çıktı ve “dağ fare doğurdu.” Başbakan’ın Konuşmasının tamamı Milli Görüşün saç ayakları olan ümmetçilik, milliyetçilik, muhafazakârlık, din ve tabii “itaat” bunu da Kongre salonunda sağlanan düzen, Başbakan’ın “tek kişilik nutuk şowu” hatiplik ve hitabeti ile salon ve ekran başındakilere hamaset, duygusallık etkisini göstererek sonuca da ulaştı.

Çünkü Sayın Başbakan “Başkanlığa” oynadığı için onun derdi önemli sorunlar değildi. Örneğin 2,5 saatlik konuşmasında onar onar ölen asker ya da 20’şer 20’şer ölen gerilla yoktu. Uludere’de 34 Kürd çocuk, Suriye’nin düşürdüğü uçak, Afyondaki patlama, yeni Anayasa, peş peşe gelen zamlar, ifade özgürlüğü, hapisteki gazeteciler ve benzerleri yok sayıldı.

AKP’nin yeni yüzü diye lanse edilen 4. Olağan kongresinden çıkan; bin yıllardır devam eden; Alpaslan’dan Erbakan’a “Türk İslam” Sentezi ve “Milli Görüş Gömleği” vardı.

Erdoğan’ın 2,5 saatlik kongre konuşmasında bu ülkenin can alıcı “Kürd” sorununa ayrılan bölüm 3–5 cümlelik, iki dakikalık bir çağrıydı. Yani geleneksel “Böl, parçala, yönet.”

Başbakan, Kürdler için yapılan yüzlerce iyileştirme gerçekleştiğini; bundan böyle Kürd halkının “yeter artık” diyerek AKP’nin saflarına geçmesini öneriyordu.

Böyle bir çağrının olacağının sinyalleri kongreye gelen konuklara teşekkür ederken vermeye başlamıştı. Kürdistan (Irak Anayasasında öyle yazıyor) Bölgesel Yönetim Başkanı Mesut Barzani’ye teşekkür ederken “Kuzey Irak Bölgesel Yönetim Başkanı” sıfatını kullanması “Kürd” sorununda alacağı tavrın ipuçlarını zaten verdi.

Erdoğan’ın can alıcı Kürd sorununa değineceğini heyecanla bekleyenler boşuna bekledi. O, Kürd halkının vicdanına seslenerek “yeni bir sayfa açıyorum. Yüzlerce adımımıza karşılık siz de bir adım atın, dağdaki 3–5 terörist ile değil, benimle kucaklaşın. ‘Yeter’ diyerek artık yanımızda yer alın. Kürd gençlerini zorla dağa kaldırıyorlar” diyerek Kürdü Kürde şikâyet etti. Bu arada İslam’ı ve Kürd önderlerini bol konuşarak Kürdlerin gönlünü aldı.

Soruna ayrılan üç beş cümlelik söylemin ana fikri; “safınızı değiştirin, bize gelin” cümlesi önümüzdeki günlerde aylarca tartışılacak yeni bir sayfaya açacağa benziyor.

Sayın Erdoğan için Kürdlerin saf değiştirmesi ne anlama geliyor doğrusu bilmiyoruz amma; bazı Kürdler için saf değiştirmek demek kimliğini, ırkını, geçmişini; 30 yıldır verilen mücadeleyi inkâr etmek; hatta bazılarına göre “hainlik” ile eş anlama geldiği belirtiliyor.

AKP ve Erdoğan, Kürd siyasetinin önünü kesmek, BDP’yi Meclis dışına itmek, BDP ve öncülerinin aldığı bazı Kürd oylarını AKP’ye kanalize etmeyi “yeni sayfa” olarak görüyor. Proje ne kadar başarılı olur bilmiyorum amma önümüzdeki günlerde her şeyi ortaya çıkar.

Bu yaklaşımı analiz eden bazı yazar ve aydınlar Başbakan’ın Kürd sorununu yeni anayasada tolere edeceğini ifade ederek söylemi yumuşatmak isteseler de, bu görüş tam bir ham hayal. Başbakan yolunu, çizgisini, “Kürd” sorunu için şablonunu belirlemiş.

Kürdler açısından karşılık bulması zor bir çağrı. Kongre için BDP ve bazı medya organlarına ambargo uygulayarak davetiye göndermeyen AKP; BDP’yi dışlayarak Kürdlere bana oy verin siyaseti tam bir çelişki ve hayalcilik siyaseti olduğu ifade ediliyor.

Özellikle Kürd sorunu konusunda bütün adımların atıldığını söyleyerek buna yürekten inanan bir Erdoğan kongrede karşımıza çıktığında danışmanlarının ve ekibinin Başbakan’ı ne kadar yanılttığını anlayabiliyorsunuz. Dilerim yeni danışmanları ve ekibi bu hataya düşmez.

Öyle ki Sayın Başbakan ana muhalefet CHP’ye “Kürd sorununda bizim yapmadığımız ve sizin yapın dediğiniz ne varsa söyleyin” çağrısı kurnazca bir siyasi yaklaşımdır. Sayın Başbakan, CHP’nin Kürd sorunu konusunda kendisinden çok daha geride olduğunu biliyor.

Kongredeki konuşmada “manifesto” ve “balkon konuşması” gibi ön tespit ve tahminin esemesi yoktu. Kürdlerden 30 yıldır oy verdikleri siyasi örgütlenmeye oy vermemelerini talep eden muhafazakâr ve inanç dozu fazla milliyetçi çizgide bir Erdoğan vardı.

Söz konusu konuşmadan bazı Kürdlerin çıkardığı bir başka anlam var ki oldukça tehlikeli ve de kanlı bir süreci başlatabilecek niteliktedir. Nitekim bazı Kürd aydınları söz konusu çağrının “Kürdleri bir birine kırdırma manifestosu” olarak okuduklarını söylediler.

Gerekçeleri; bölgede adam ucuz, dini de karıştırdın mı çık ki çıkasın işin içinden. Kürdler, “Böl- parçala- yönet” kıvamında yeni bir sayfa olabileceği endişesini duyuyorlar. Kürdlere göre bu çağrının altında yatan Başbakan Erdoğan’ın 800 binlik TC ordusunun 30 yıldır en ağır ve son teknolojik silahları ile hal etmediği/edemediği “Kürd sorununu”, Kürd halkına havale etmesidir. “Saf” değiştirin diye Kürdler arası bir nevi iç savaş sonucu bir birine kırdırmak niyeti taşıdığı endişesini Mesut Barzani’yi de katarak dile getiriyorlar.

Kürdler bu çağrıya ne kadar itibar eder, etmez bilmiyoruz. Ama bu endişeyi taşımada da haksız değiller. Geçmişte “Hizbullah ( ‘Allah’ın Partisi anlamına gelen kelimeyi kendi adıma tenzih ederim’ bölgede bazı çevrelerin taktığı isimle; Hiz-Bul-Kontra ya da Hiz-Bül Şeytan) denilen bir dönem yaşanan faile meçhulleri kimse göz ardı edemez. Yine ilk günden günümüze kadar süre gelen ve Kürdler arasında “Cahş” denilen “Koruculuk” sisteminin de Kürd coğrafyasında yaptığı tahribat ortada. Bu yüzden aydınların endişesi yabana atılamaz.

Kürdler arası iç çatışmayı zaten son bir ay içinde Türk medyası sayfalarına taşımıştı. AKP kongresinde Başbakan’ın Kürdlerin saf değiştirme istemi söylentilerden öte bir devlet proje olduğu/olabileceğini endişesini kafalarda yaşattı ki, bu çok tehlikelidir.

Olur ya, şayet Erbakan ve Erdoğan’a inanan bazı Kürdler AKP’nin çağrısını bazıların yorumladığı şekli ile yorumlar; ya da bir takım karanlık güçler bunu fırsat bilip ortalığı karıştırırlar ise Kürd coğrafyasında ve de Anadolu’nun tamamını kapsayan bir felaket gelir. Sayın Başbakan’ın da kongredeki “dağdakileri değil, bizi kucaklayın” çağrısının böylesi bir felaket senaryosunun ürünü olabileceğine ihtimal bile vermek istemiyorum.

Gerçi Başbakan’ın “bu yola kefenimizi giyerek çıktık” demesi bir kesimi korkutmuyor ve de endişeye sevk etmiyor değil. Ancak kongre öncesi bir hafta o TV senin, bu TV benim dolaşan Sayın Başbakan’ın yeni politikasında şiddet sarmalını daha da yükselteceği ihtimalini aklımıza dahi getirmek istemiyoruz. Hele hele o korkunç senaryoyu ise asla.

Diliyoruz kongrede Kürdler açısından ortaya atılan bu endişelerin yerini Başbakan’ın kongre öncesi 4 gün dolaştığı TV programlarında söylediği “İmralı”, “Kandil”, “Avrupa” ve Meclis içinde “görüşülür” sözleri daha ağır basar ve çözüme daha kansız, kavgasız, insani bir diyalog içinde barış ve kardeşlik projesi içinde hayat bulur.

Dileriz Başbakan’ın “yeni sayfa” söylemi Kürd’lerle beraber barışa yürümek olsun. Dileriz “inadına barış, inadına demokrasi, inadına kucaklaşma” söylemi gerçeği yansıtsın. Dileriz Siirt’te Cengiz Çandar’a söylenen “Anlaşılan Başbakan şimdi İmralı, Kandil ve BDP arasında bir bölünme politikası güderek yeni bir oyalama taktiği eğiliminde” tespiti doğru çıkmasın. Dileriz Başbakan bugüne kadar ifade ettiği cesur adımlardan çok daha cesur yeni adımlar atarak kongre sonrası ortaya çıkan vaatlerine Kürdlerin diğer taleplerini de ekleyerek sorunu çözsün ve bu ülkeye barışı getiren ister Cumhurbaşkanı, isterse de “Başkan” olsun. Kürdler için Sayın Erdoğan’ın alacağı sıfat hiç fark etmez. Yeter ki birlikte barış içinde yaşayalım diyorlar. O Zaman Erdoğan parti liderliğinden  devlet adamlığına değil; tarihe geçen bir İslam lideri olarak hak ettiği yeri alır. Değilseyi düşünmek bile istemiyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi