İbrahim Genç

İbrahim Genç

Düz mantık bir Başbakan

Düz mantık bir Başbakan

Ülkemizde yıllardır can alan bir sorunun çözümü için inisiyatif alacak bir lidere ihtiyaç var. Bu liderin öncelikle dürüst ve tutarlı olması gerekir. Sorunun çözümüne yönelik içtenlik göstergesi klasikleşmiş ve çoğu zaman içi boşalmış sözcüklerle değil, yapılanların halka yansıması olmalı. Bu noktadan hareketle Başbakan Erdoğan’ın uzun uzun analiz edilmesi gerekir; ama ben çok kısa bir analiz yapmaya çalışacağım.

Dünya hızlı bir değişimi yaşarken Arap coğrafyasında bile değişimler-ilerlemeler olurken ülkemizin en temel sorunlarda ilerlemesi kadar normal bir şey olabilir mi? Dünyanın bir parçasıyken ülkemiz, AB’ye girme hayali ile hükümetlerimiz çeşitli yasaları yerine getirmeye mecbur edilirken değişimden kaçmak mümkün müdür? İşte ülkemizde AKP iktidarı döneminde meydana gelen değişim ve ilerlemeler adeta bir lütuf olarak kanıksattırılmaya çalışılması ne kadar etik? Özellikle Kürt sorunu konusunda AB yasaları ve Kürtlerin mücadelesi sonucu bazı değişimlere mecbur kalan iktidarın bunu bir lütuf gibi sunup adeta “bununla yetinin” deyip “Kürt sorunu bitmiştir” noktasına gelmesini nasıl okumalı?

Bugün miting meydanlarında Başbakan Erdoğan’ın “Ben yaptım, ben ettim” havasına girip kendisine muhalif halka ya da bireylere tahammülsüzlük göstermesinin sebebi Başbakan Erdoğan’ın biat kültüründen gelmesi olsa gerek. O da istiyor ki herkes ona biat etsin. Biat edilmediğinde, kendisine yönelik eleştiri yapıldığında bu beklentisi onu adeta çıldırtıyor. Böyle olunca da herkes bir anda “terörist, eşkıya, çete” oluyor. Kendisi de halkını bu tehlikeli oluşumlardan korumaya çalışan bir kahraman oluyor birden (!).

Bütün mitinglerini bir vaizin vaaz verişi edasıyla yapıyor. Halkın en hassas olduğu din konusunda kitleleri etkilemeye çalışıyor. Yaptığının bizzat din istismarı olmasına rağmen bunu sürdürüyor. Başka bir lider din alanına girdiğinde ise adeta mayın tarlasına düşmüşçesine Başbakan Erdoğan tek tek mayınları patlatıyor. Adeta “burası benim mıntıkam” dercesine tutumunu sertleştiriyor. Kürtlerin açıklanabilir sebeplerden başlattığı sivil Cuma eylemlerine de bu yüzden ateş püskürüyor. “Ben imam hatip mezunuyum” diyerek vaaz vermeye ehliyetli görerek kendisini, başlıyor hakaret bombardımanına. Ülkenin Başbakanı ama, yurttaşının bir şeyi neden yaptığını, o şeyin sebebini hiç merak etmiyor.

Türk milliyetçiliğine karşı olduğunu dile getiriyor; ama meydanlarda Kılıçdaroğlu’nun Alevi oluşunu sürekli dile getiriyor, adeta şikayet ediyor. Ki bunun karşılığında da “Alevi Kılıçdaroğlu”nu yuhlatabiliyor. Bütün çelişkileri bir tarafa, seçilmiş olmaları itibariyle Hamas’ın bir terör örgütü olamayacağını dile getiren Başbakan Erdoğan, söz konusu Kürtlerin iradesinin yansıması olan bir parti olduğunda, mitinginde “BDP terör örgütü” tamlamasını kullanabiliyor. Bu bir çifte standart değil de nedir? Buna milliyetçilik denmez mi? Ki bu konuda açıkça ırkçılık yapan Ulusal Parti’nin gösterdiği bağımsız milletvekilleri de “BDP ve PKK aynı, hepsi terörist” diyebiliyor. Başbakan Erdoğan’ın bunlardan ne farkı kaldı?

Başbakan Erdoğan’ın özellikle Kürtleri dini referans ve kesinlikle adalet-eşitlik taşımayan bir kardeşlik ülküsüyle yönlendirmeye çalışması bir kurnazlıktır sadece. Başbakan’ın genel siyasi profili incelendiğinde Ahmet İnsel’in dediği gibi “Türkiye’de dindarlığı, muhafazakarlığı ve sağcılığı üst üste koyduğunuzda, ortaya şoven-milliyetçi refleksleri güçlü, ideolojik olarak hassas konularda yasakçılığa eğilimli, belli kültür kodlarını dayatmaya yatkın, kapitalizmin iktisadi mekanizmalarına son derece uyumlu bir insan tipi çıkar (RadikalİKİ, 16.01. ‘11”

Sonuç olarak Başbakan Erdoğan bütün seçim stratejisini sapla samanı birbirine karıştırmak suretiyle partilere ve bireylere yönelik kanıtlanamayan ithamlarda bulunmak üzerine kurdu. Kandil-Silivri işbirliği dedi, akla hayale sığmayacak şeyler ortaya atıldı Başbakan’ı açıkça destekleyen yandaş medyada. BDP ve MHP arasında anlaşma olduğunu dile getirdi, daha yayımlanmayan bir kasetin yayımlanacağını önceden haber verdi. Kürt illerinde MHP’den BDP’ye geçişlerin sosyolojik nedenini sorgulamak yerine bunu da MHP-BDP işbirliğine yordu. Sanırım toplumda böyle davrananlara “düz mantık” derler. Ki açıklaması gerekiyor, birçok AKP belde başkanı ve il meclis üyeleri de BDP’ye geçti, geçiyor. Hadi son bir hamle daha Başbakan, şimdi de AKP-BDP işbirliğine bağla bunu da. Nasıl olsa alıştık “düz mantık” çıkarımlara!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
İbrahim Genç Arşivi