M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Din ve Dil Siyaseti

Din ve Dil Siyaseti

Seçimler, demokrasinin olmazsa olmaz tek yoludur. Seçimin yöntemleri farklı olabilir; ancak seçimde tercih demokrasinin vazgeçilmez bir öğesidir.

 

Seçimde birkaç oy fazla alırım diye hassas bölge olan genelde Doğu ve Güneydoğu, özelde ise Diyarbakır, Batman, Şırnak, Hakkari üzerinde halkı ikiye bölecek bir seçim dönemi yaşatmak bazı partilere belki oy kazandırır, ama unutulmasın ki kardeşler arasında tedavisi mümkün olmayan bir hastalığa ve çatışmaya yol açabilir. Bunun vebali çok ağır olur.

 

Coğrafya 30 yıldır zaten bölünmüşlük ve şiddetin getirdiği çatışmalar yüzünden hep kaybetti. Özellikle bu konuda en fazla etkilenen iller hiç şüphesiz Diyarbakır, Batman, Hakkari ve Şırnak oldu. Dört kent de Türkiye ve Dünya gündemine ya saldırı ve terör, ya kadın intiharları ya da faili meçhul (belli) cinayetler ile gündemin ilk sırasında yer aldı.

 

Kentlerimizi siyasi kavgaların şehirleri yapmak yetmiyormuş gibi, şimdi de “Din” ve “Dil” gibi Kürtlerin en hassas olduğu iki konuda halkı karşı karşıya getirmek tek kelime ile ileride oluşabilecek tehlikeyi görmemek demektir.

 

Seçimden sonra kazanan, kaybeden siyasiler göbeklerini kaşırken, aralarına nifak soktukları halkı hiç düşünüyorlar. Özelde Diyarbakır, Batman, Şırnak, Hakkari, Siirt, Van; genelde bütün coğrafya son 30 yıldır hangi gün güzel olaylar ile anıldı ki? Güzel olaylar ile anıldı da biz mi görmedik, biz mi yazmadık.

 

Evet, bu coğrafyanın kirlenen siyasi ortamının temizlenmesine ihtiyaç vardır. Artık birilerinin siyasi gelecekleri için halkın arasını daha fazla açmasına, ortamı gerilmesine fırsat verilmemelidir. Sivil Toplum Kuruluşları, Yöneticileri, Siyasi Parti temsilcileri, seçim için propaganda yapan ve bölgede etkin olan iki siyasi parti AKP ve DTP yöneticileri bu konuda oldukça hassas olmalıdırlar.

 

Halkın eğilimi ve ne istediğini çok iyi bilen siyasiler “Din” ve “Dil” üzerinde bölmek yerine Başkanlıklarını almak istedikleri şehirlerde neler yapmak istediklerini, ne gibi eksiklikler tespit ettiklerini ve tabii ki varsa bir kimlik sorunu ki var; onu iki tarafta açık bir dille, bölmeden, ayrıştırmadan, karşı karşıya getirmeden söylemenin yollarını bulmalıdırlar. Bu halk artık “Bizden”; “Sizden” söylemlerinin ötesinde seçmen olarak kendisi ve kültürüne iyi bir ilgi, sevgi ve saygı beklemektedir. Partiler bir bölen değil, birleştiren olmalıdır.

 

Siyaset yapan bölgenin Bakanları, Milletvekili, Parti Başkanları, Parti örgütleri ve Yerel Yönetime talip olan Başkan adaylarına sesleniyorum. Bölge halkı 86 yıldır, özellikle son 30 yıldır büyük bir sarsıntı yaşıyor. Yaşadıkları travmayı daha çok derinleştirmek gibi bir yaklaşım sergileyerek hastalığı daha fazla ağırlaştırmaktan kaçınınız.

 

Bölge halkını bölen, bir birine karşı rakip hale getiren yaklaşımlardan vazgeçin. Tarikatları, cemaatleri, ağaları, korucu ve şeyhleri devreye koyarak Kürt halkının bütünlüğüne nifak tohumlarını ekmeyin.

 

Bölgede iki partinin kimlik siyaseti yaptığı açık seçik ortadadır. AKP Din üzerinden, DTP de 86 yıldır süre gelen çaresizlikten haklı olarak Dil üzerinden halka kimlik bunalımına sürüklüyorlar. Bilinmelidir ki bölge halkı hem dinine, hem de diline ve kimliğine son derece bağlıdır. Lütfen siyasetinizi başka argümanlar ve söylemler ile zenginleştiriniz.

 

Seçmene de söyleyecek sözüm olacak. Kimlik siyaseti yaparak oy peşine düşenlere itibar etmek doğru mu? Doğru olmasına doğru değil, ancak kimliğini inkar ederek belli siyasi partilerin peşine takılmak, çıkar karşılığı oy kullanmakta onursuz bir duruş değil mi?

 

Yine bazı partilere dönüp soruyorum? Bireyi onurlu ya da onursuz bir konuma düşürmeye hakkınız var mı? 30 yılda bölgede olup bitenlerden sonra vatandaş yeterince politik birey haline geldi. Partileri ne pahasına olursa olsun seçimi almak için halkın arasını açmak ne dine, ne Kürtlüğe sığar.

 

Tabii ki propagandanızı yapacaksınız. Ancak bölge halkının hassasiyetleri üzerinde siyaset yapmak kirli bir siyasettir, vazgeçin. Seçimi almak için yanlışlarınızı halka mal etmeyiniz. Bu halk sürü değildir. Bu halk kültürünü, aş ve iş istiyor. Geçici kısa vadeli yardımlar ya da içi boş laflar vatandaşın karnını doyurmuyor.

 

Bu güne kadar İktidarda olanlar, muktedir olanlar bölge için onlarca paket açtınız. Hani ne değişti, söyler misiniz?  Birkaç ton kömür, bir torba pirinç, iki kilo yağdan başka bu halka ne verdiniz söyler misiniz? Verdiğiniz üç kuruşa karşılık namusu olan oyuna göz diktiniz.

 

Söyler misiniz? Ölen gençler, yok olan aileler, boşalan köyler, varoşlarda perişan olan milyonlar, işsiz, aç ve sefil bir topluluk dışında hani ne yaptınız? Bölgede 86 yılın sonunda kaç fabrikanın bacasını tüttürdünüz? Kaç aileye ekmek, aş, iş sağladınız? Sormazlar mı?

 

Yeter artık. Kitle psikolojisinden faydalanarak insanların bir birlerini kırmalarına daha fazla yol açmayın. Aşık Mahsuni"nin “Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana bilmem söylesem mi, söylemesem mi” dediği gibi; Yiğit kuru soğana muhtaç hale gelmişken siyasi söylemler, seçim palavraları ile halkı ikiye bölmenin bir anlamı var mı?

 

Bölge halkının ekonomisini düzeltecek, her eve bir çalışan fırsatı verebilecek bir formülünüz varsa lütfen onu anlatınız. Yok, seçimden sonra verdiğiniz sözlerden cayacaksanız kimseye söz möz de vermeyin, kimseyi göz göre, göre kandırmayın.

 

Birilerinin “Dün dündür, bugün bugündür” sözlerini bu halk yalnız ezberlemedi beynine nakşetti. Artık en cahil bildiğimiz seçmen neyin iyi, neyin kötü olduğunu biliyor. O"nun bugün için yaşadığı işsizlik ve yoksulluk zaafından yararlanarak oy için kullanarak vicdanınızı (tabii varsa) sıkıntıya koymamanızı öneriyorum. Seçimi ve vaatlerinizi gerçekler üzerinde yaparak seçmenden oy istemenizi öneriyorum. Dileriz gözleri oy hırsı bürümüşler tarafsız sesimize kulak verirler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi