Lokman Ergün

Lokman Ergün

Demokrasi Paketi ve Demokratik Özerklik

Demokrasi Paketi ve Demokratik Özerklik

AKP hükümeti, yaşadığı siyasi tıkanıklığı aşmak için yeni bir paket açıklayacak. Yakın siyasi tarihte, örneğine sıkça rastladığımız bir günü kurtarma hamlesiyle daha karşılaşacağımız büyük ihtimal. Ve yine büyük olasılıkla, önceki paketlerdeki gibi, bu da toplumsal ihtiyaçları karşılamaktan büyük ölçüde uzak kalacaktır.

Çağdaş toplumlarda, o toplumu oluşturan sosyal ve siyasi katmanların üzerinde mutabık kaldıkları, asgari müştereklerde anlaştıkları bir sosyal konsensus oluşmuştur. Bu yapı üzerinde şekillenen sosyal ve siyasal hayatın zaman içinde ortaya çıkan ihtiyaçları doğrultusunda, “paketler” üzerinden gerekli revizyonlar yapılır.

Türkiye’nin özelliği, henüz üzerinde mutabık kalınan bir sosyal ve siyasi yapının ortada olmayışıdır. Yani Türkiye’yi oluşturan sosyal ,etnik, dini ve siyasi yapılar ortak bir konsensus oluşturamamışlardır. Hem Türkiye’nin 100 yıla yakın uyguladığı tekçi, inkarcı ve jakoben siyasi politika, hem de Ortadoğu’nun tarihsel ve düşünsel arka planı, yakın gelecekte böyle bir sosyal mutabakatı mümkün kılmıyor. Dolayısıyla, mevcut sistemin kodları muhafaza edildiği müddetçe, dar çerçeveli paketlerin ve yasal değişikliklerin, yaşanan çözümsüzlüğü gidermesi mümkün değil.

Toplumsal yapıyı oluşturan, etnik, dinsel, siyasal ve sosyal yapıların her birinin, kendi kimliklerini sahiplenmesini tehdit olarak algılayan, bütün topluma kendi ideolojik, etnik ve sosyal kimliğini dayatan bir sistemin, toplumsal bir konsensus oluşturması imkansızdır. Daha vahim olanı, sistemin bu yapısının, toplumu oluşturan bu değişik yapıların tamamına da bir davranış modeli olarak sirayet etmesidir. Yani sorun sadece devlet sisteminin tekçi ve inkarcı yapısı değil, devletin uyguladığı toplum mühendisliğinin, sosyal katmanlarda da ötekileştirici ve tekçi bir düşünsel altyapı kurmuş olmasıdır.

Değişik etnik, dinsel ve sosyal yapıların yaşadığı bir ülkede, sürdürülebilir bir yönetim için, çoğulcu bir sistemin oluşturulması gerekliliği kaçınılmazdır. Oysa, yukarıda değinilen toplumsal özelliklerden dolayı, çoğulcu bir sistemin merkeziyetçi yönetim modeliyle uygulanabilmesi, eşyanın tabiatına aykırıdır. Türkiye’nin açmazı, bu dağınık ve maalesef pek çok açıdan duygusal kopuş yaşayan sosyal grupları, merkezden yönetme ısrarıdır. Bu ısrar devam ettikçe, hiçbir paket, sistemi yönetilebilir duruma getirmeyecektir.

Mevcut durum, ciddi oy oranına ve ortada iktidarı hedefleyecek bir muhalefet olmamasına rağmen, AKP’nin gün geçtikçe ülkeyi yönetemez duruma geldiğidir. Bu salt AKP’ye özgü bir durum da değildir. İktidarda hangi siyasi düşünce ve hangi parti olursa olsun, merkeziyetçi yapıyla Türkiye’nin yönetilmesi mümkün olmayacaktır. Zaman içinde yaşanan çelişkilerin ve toplumsal huzursuzluğun (sadece Kürt sorunu açısından değil) artacağı kesindir.  

Bu durumda, gittikçe keskinleşen kutuplaşmalar ve toplumsal taleplerin karşılanması açısından, merkeziyetçi yönetim biçimindeki ısrardan vazgeçilmesi ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gerekiyor. Bu paketten umulacak tek işe yarar sonuç, yerinden yönetimin önünü açacak düzenlemelere olanak sağlamasıdır.

Tarihin her döneminin dayattığı olmazsa olmazlar vardır. 21. Yüzyılda, merkeziyetçi yapıyla, tekçi, monoblok bir toplum dayatması, toplumsal çatışmalara davetiye çıkarır. Bunun uygulanamazlığı, sadece Kürt’ler açısından değil, Türkiye toplumunun diğer bileşenleri için de ortadadır.

Kürt’ler açısından da bağımsızlığın tek alternatifi, yerelden yönetimin sistematize edildiği Demokratik Özerkliktir. Kürt ve Türk halklarının, Türkiye özelindeki özgün konumlarını ileri sürerek, ayrılmanın imkânsızlığına vurgu yapılıyorsa (ki belli ölçülerde ben de bu fikri destekleyenlerdenim), birlikte ve eşit yaşamanın mümkün olacağı bir yapı ortaya konulmalıdır. Bu da, Kürt’lerin kendilerini yönetebilecekleri bir sistemin kurulabilmesiyle olur. Bölünme paranoyasıyla uykuları kaçanların, bölünmenin tek alternatifinin Demokratik Özerklik olduğunu anlamaları gerekiyor.

Kürt Özgürlük Hareketi’nin tavrı, AKP sözcülerinin çarpıttığı gibi, istemezükçü bir tavır değildir. Toplumsal ihtiyaçları gözeten ve çözüm sunan her paket, özünde Kürt Özgürlük Hareketi’nin mücadelesiyle gündeme gelmiştir. Ancak, temelleri çatlamış bir binanın duvarlarını boyamak, sorunu çözmüyor. İtiraz edilen, budur. AKP’nin toplumsal sorunlara bulduğu çözüm ve ortaya koyduğu paketler, oy için dağıttığı Ramazan paketlerini andırdığı için güven vermiyor. Mesele biraz da bundan ibarettir. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Lokman Ergün Arşivi