Erkan Çapraz

Erkan Çapraz

'ÇIĞ'lar eksik olmaz yüreklerimizde

'ÇIĞ'lar eksik olmaz yüreklerimizde

Kar isyanımdır
Çığ savaşımdır
Öfke selamım
Huzur özlemimdir benim

Ben Hakkari’yim
Ben Cilo’yum
Ben Sümbülüm, Efkar'ım
Ben yüreklere inen asi bir çığ,
Ben direnişim, benim ben Hakkari...


’11 ay kış 1 ay  Ramazan olur’demişler Hakkari için. Ne kolay bu sözü söylemek bir nefeste. Ben ise 'direniş' şehri derim Hakkari için.

Neden mi?

6 ay boyunca çetin kış şartlarına direnen Hakkarililer, yılın geride kalan aylarını ise yoksulluk ve mahrumiyetten kurtuluş için direnmekle geçirirler.

Nasıl mı?

Hakkari’de yaşayanlar veya yaşamış olanlar bilirler “kış”ımızı. Kış mevsimi bitene kadar bazen 2 bazen de 3 metreye varan kar kalınlığı ve bir o kadar da dondurucu soğuk.

Günler, bazen de haftalarca kapalı kalan yollar, teknolojinin yenik düştüğü, kızakların konuştuğu kışlar...

Kutuplardaki bir yerden bahsetmiyorum, bahsettiğim yer; yüzbinlerce insanın yaşamını sürdürdüğü Hakkari coğrafyası.

Yine öyle bir kış yaşıyoruz 2006’ya adım attığımız şu günlerde. Birbiri ardına gelen onlarca çığ haberleri, kızaklarla taşınan hastalar, donarak ölen insalar…

***

Şemdinli’ye bir basın açıklaması haberi için gitmiştim. Saat 14’te başlayacak açıklamaya buzlu yollar sebebiyle 1 buçuk saatte varmıştık ancak habere 15 dakika geç yetişebildim.

Kar yağışına aldırmadan açıklama yapan ve oturma eylemi yapan grup basın açıklamasını bitirdikten sonra ben koşar adımlarla Yüksekova’ya kalkan münübüslerin yazıhanesine vardım. Ancak yeterli yolcu olmadığı, yolların kötü olması ve çığ tehlikeleri  nedeniyle araçların gidemeyeceğini öğrendim.

Anlayacağınız Şemdinli’de kalmıştım. Çok geçmeden araç bulup Yüksekova’ya giden arkadaşların yola çığ inmesinden dolayı mahsur kaldıklarını öğrendim. Yaklaşık 50 araç yani yüzlerce kişi mahsur kalmıştı.

Lapa lapa yağan kar yerini iliklerime kadar hissedebileceğim bir soğuğa bıraktı. Mahsur kalan arkadaşlar 5 saat sonra yollarına devam etmişlerdi yani hava karardığında Yüksekova’da olmuşlardı.

Şemzinan'ın, diğer adıyla Navşar'ın misafiriydim o gece

Dışarıda tipi ve kar vardı. Açıklama ile ilgili haberlerimi Şemdinli’de bir arkadaşın bilgisayarından Yüksekova Haber merkezine ulaştırabildim. Görüntüler elimde kalmıştı sadece fotoğrafları yollayabilmiştim.

Ertesi sabah uyandığımda hemen bulunduğum evin penceresinden ne kadar kar yağdığına baktım. Hakkari’de bizler alışığızdır ilk uyandığımızda meteoroloji uzmanları gibi ne kadar kar yağdığına bakar ve bu yağan karın yolları kapatıp kapatamayacağını tahmin ederiz.

Yarım metre kar yağmıştı. Kötü haberi kendim de tahmin ettim:

“Yine tüm yollar kapandı, yine çile, yine direniş”

Madem burada kaldık mesleğimiz gereği buradaki durumları haber yapayım dedim. Şehir merkezine indim tüm kepenkler kapalı idi.

Kepenkler kapalı, elektirikler kesik, telefon şebekeleri yok, sular donmuş.. Hayat felç...

Tam manasıyla hayat felç olmuştu Şemdinli’de ve tabi tüm Hakkari’de…

Şemdinlililer Şemdinli olayı ile ilgili 1 kişinin ölümünden ve 5 kişinin yaralanmasından sorumlu tutulan Tanju Çavuş’un tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edilmesini protesto amaçlı kapatmışlardı tüm kepenklerini.

Bir dostumla beraber bir iki turladık Şemdinli çarşısını. Ekmek fırınları dışında tüm iş yerleri kapalıydı. Yarım metre yağan kar tüm yolları kapatmıştı. Yarım metre kar bir yana Yüksekova-Şemdinli karayoluna inen çığlar “açılmaz” hale getirmişti yolları…

O gün köylüler inemeyecekti şehre, gerçi inseler dahi her yer kapalıydı.

Şemdinlililer evlerine kapanmıştı.

Toprak damlarındaki yarım metrelik karı öfke ve sorumlulukla atan Şemdinliler ilişti gözlerime. Her kar yağdığında rutin olarak yaptıkları bir işlemdi bu.

Ara sokakları dolaşıyoruz. Birkaç yerde kardan adam yapan ve yarıyıl tatilinin keyfini çıkaran çocuklar vardı. Ne de güzel oynuyorlardı, hiçbirşeyden haberleri yoktu.

Şemdinli’nin bu durumunu resmi ağızlardan aldığımız bilgilerle beraber haber yapmaya koyulduk. Her kar yağdığında yaptığımız bir işlemdi bu. Ancak bu sefer daha başka etkenler de vardı. Şemdinli’nin elektirikleri kesilmiş, ‘olmayan’ suları donmuş iletişim sıfıra inmişti.

Geç saatlere kadar haberlerimizi internetle geçebileceğimiz bir yer aradık. En sonunda haberlerimizi fotoğraflı olarak geçebileceğimiz bir yer bulduk ve geçtik. Ne de güzel fotoğraflar çekmiştim. Şemdinli’de tüm heybetiyle ayakta duran Efkar dağı farklı bir güzellik katıyordu her kareye.

Her kar yağdığında Şemdinli’de elektirikler kesilir telefon şebekeleri gidermiş. Tüm bunlara rağmen doğal direnişe geçen Şemdinlililer bu hallerine alışıktılar.

Yüksekova’dan saat 13’te çıkacak olan Kara Yolları yol açma ekiplerinin Şemdinli-Yüksekova karayolunu trafiğe açacakları haberini aldık. Ancak bunun gece geç saatlere kadar sürebileceğini hesaba katmamıştım çünkü ‘Dola kıto’ ve ‘Haruna Geçidi’nde çığ inmişti yollara…

O gün de Şemdinli’nin misafiriydim

Hayatın felç olduğu ‘görkemli’ ve 'şanlı' bir şehirde mahsur kalmıştım. Ertesi sabah erkenden uyanıp şehre indik her taraf cıvıl cıvıldı. Yüzlerce insan şehir merkezinde turluyor sohbet ediyordu ancak yine kepenkler kapalıydı. Buna rağmen hava ve insanlar sıcacıktı.

Hemen Yüksekova’ya gidecek bir araç buldum yollar açılmıştı. Ve o hızla yola koyuldum Şemdinli’de değişen tek şey elektriklerin gelmesi ve yolların açılmış olması oldu.

Yüksekova’ya vardığımda tüm köy yollarının kapanmış olduğu ve açma çalışmalarının başlatıldığını öğrendim.

Yüzbinlerce insan yine her zamanki gibi o gün köylerinde mahsur kalmışlardı.

Kızakla şehre getirilmeye çalışılan bir doğum hastasının haberini aldık. Ve hemen o köye doğru yola koyulduk.

Berfin’de bu hayata adım atacaktı. Ama o dışarda neler yaşandığının farkında değildi.

Doğum hastası kadını getiren onlarca kişi tüm güçleriyle direniyorlardı kara bata çıka. Ve sonunda ambulansa yetiştirildi. 5 saatlik bir kurtarma operasyonunun sonucunda çileli kadın Yüksekova Devlet Hastanesi’ne getirilir getirilmez doğum yaptı. Taptaze bir can katılmıştı direnişimize.

Berfin

Çocuğa hemen oracıkta Berfin ismi konuldu. Ne de kolaydı isim bulmak. Gözlerinizi açıp Hakkari doğasına baktığınızda binlerce isim bağırır size hem de parmaklarını kaldırırcasına.

İşte bizim direnişimiz

Hakkari’de şimdiye kadar kar yağışlarından sonra yaklaşık 200 ayrı noktaya çığ düştü. Çığ Çığ Çığ…Çile, dert, keder... Bu sefer doğa ana Hakkari'yi mahrumiyet bölgesi ilan etmişti...

Alışığız biz çığlara. Her mevsim çığlar eksik olmaz yüreklerimizde.

Ne çığlar kesmedi ki yollarımızı...
Ne çığlar almadı ki canlarımızı...


Hakkari’nin kelime anlamı direniş olmalı…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
18 Yorum
Erkan Çapraz Arşivi