M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Çevrecilere AKP işkencesi

Çevrecilere AKP işkencesi

Biliyorum seçim meydanlarında savaşın diliyle konuşan liderler, partiler ve adaylar arasında süren mitingler dururken “çevrenin zamanı mı dediğinizi” duyar gibiyim. Bazılarına göre yeri değilse de bana göre tam da yeri ve zamanı.

Niçin mi?

Allah’ın İnsanoğlu için yarattığı cennet gibi (Allah’u alem belki kıyamet sonrası cennet yine bu dünya olur) dünyamızı, tabiatı, vadileri, dağı, taşı, ağacı, kurdu, kuşu, tarihi, geçmişimiz ve geleceğimizi yok ederlerken seçim umurumda bile değil.

Medyada egemenler ile işbirliği içinde olunca eminim ki siz Başkent Ankara’nın girişinde çevrecilerin “ Büyük Anadolu Yürüyüşü” nü iktidarın nasıl “ Büyük Anadolu İşkencesi” ne dönüştürdüğünden haberiniz bile yoktur. Çağdaş’ta sevgili Mereto gibi duyarlı 1-2 yazar ve gazete dışında kimsenin kılı bile kıpırdamadı.

Olay şu:

Gelip geçmiş bütün iktidarlar Anadolu’nun hemen her bölgesinde vadisini, suyunu, ormanını, dağını, çiçeğini, kurdunu, kuşunu, böceğini ve tarihini sözün özü doğamıza, havamıza zarar vererek, tahrip ederek yok ediyorlar. Bu katliamlara karşı yurdun 4 bir yanından duyarlı çevreciler Hidro Elektrik Santral (HES), Asitli Maden Aramaları, Nükleer ve Termik Santrallere karşı “ Büyük Anadolu Yürüyüşü” adını verdikleri bir sivil toplum duruşu ve tepkisini organize ettiler.

Türkiye’nin 12 bölgesinden 2 Nisan 2011 tarihinde yola çıkan çevreciler 21 Mayıs 2011 günü Başkent Ankara’da Kurtuluş Parkında buluşacaklardı. Hawar Hasankeyf’in Çığlığı yazarı ve çevreci biri olarak büyük yürüyüşe kayıtsız kalamazdım.

Nitekim 21 Mayıs günü Ankara Kurtuluş Parkına geldim. Ne yazık ki yürüyüşe katılanlar ortalıkta yoktu. Hasankeyf adına katılan Batmanlı arkadaşlarımı aradığımda eylemcilerin Gölbaşı ilçesinde Ankara’ya 24 km. kala önlerinin bin 500 polis tarafından kesildiğini söylediler. Parkta 7 saat beklememe rağmen egemenler gelmelerine izin vermedi.

Ankara’ya kadar 40 gün yaya yürüyen, soğuk, açlık, yokluk ve zorluklar ile mücadele ederek başkentin kapılarına dayanan çevreciler iktidarın gücüyle önleri kesilerek şehre girmelerine engel olundu.

Oysa Kurtuluş Parkında basın açıklaması ile amaçlarını açıklayacak, randevu alabilseler Cumhurbaşkanı ile görüşeceklerdi. Ne yazık ki ne 21 Mayıs, ne de sonraki günler çevrecilere polis bu fırsatı vermedi.   

Hiçbir siyasi, politik amaçları olmayan sadece yaşadıkları çevrelerini korumak güdüsü ve bilinciyle örgütlenmiş insanlardı. Yörüklerden Sarıkeçili’ler (Saf Türk soyundan gelen aşiret), Kürtler, Lazlar, Çerkezler çevreye duyarlı herkes oradaydı.

Bazıların bin 500 km. yürüdü, ne yazık ki menzile 24 km. kala AKP Ankara’ya girmelerine izin vermedi. İşin çarpıcı yanı Jandarma sınırında olan çevrecilerin polis tarafından hukuka aykırı olarak engellenmeleriydi.

Bu yaklaşımla AKP’nin hem de seçim sürecinde çevreye ne kadar duyarsız olduğunun en açık örneğiydi. Hatta eylemcilere biber gazıyla müdahale etme gibi hukuki ve demokratik olmayan yola baş vurulacağını anlayan çevreciler ismin onuru adına polisle karşı karşıya gelmemek için izin alana kadar günlerce soğuk, yağmur, dolu ve fırtınaya rağmen oturma eylemiyle direnme kararı aldılar.

Çevreciler pes etmek niyetinde değildiler. Geceli – gündüz polis çemberinde direndiler. AKP çevrecilerden son derece rahatsızdı. Çadır kurmalarına; hatta zorunlu ihtiyaçlarını gidermeleri için portatif WC kurmalarına bile izin vermedi. Tuvalete izin vermeyen polisin yaptığını işkenceyi bile ne yazık ki medya haber olarak görmedi.

Gücünü hükümetten alan Ankara polisi günlerdir bu hukuksuzluğu sürdürüyor. Oysa çevrecilerin şiddetle yakından uzaktan bir ilgileri yoktu. Sadece Allah’ın yarattığı ekolojik dengenin yok edilmesine karşı çıkıyorlar. Bunu da Anayasanın tanıdığı sınırlar içinde protesto ediyorlar. Ama onlara suç örgütü muamelesi yapılıyordu.

Batman Çağdaş yazarı Çevreci Mereto Ankara’da Sivil Toplum Kuruluşlarından sorumlu AKP Genel Başkan Yardımcısı Salih Kapusuz’a kadar ulaşmış ve emniyetin çevrecilerin şehre girmelerine izin vermesi için aracı olmasını istemiş. Kapusuz Ankara Emniyet Müdürü ile yazarın yanında görüşmüş ve Kurtuluş Parkı olmasa bile başka bir alanda basın açıklaması yapmalarına izin verin demiş miş?!

Miş diyorum çünkü 40 gün yollarda olan çevrecilerden haberdar bile olmayan zatın belki de konuşurmuş gibi yaptığı telefonundan sonra çevrecilerin lehine hiçbir değişiklik olmadığı için mış diyorum.

AKP, Hükümet, Başbakan, Bakanlar Çevrecilerle aynı görüşü paylaşmıyor olabilirler. Ama iktidarın gücünü kullanarak tesadüfen soğuk, yağmur, dolu ve fırtınalı günlere rastlayan bu eylemde yer alan çevrecilere işkence yapmak hangi vicdan, yasa, hukuk ve kuralda yeri var? Özellikle AKP’ye oy veren ve çevreye duyarlı seçmenlere sesleniyorum. Bu uygulamadan sonra siz hala AKP’ye mi oy vereceksiniz?

Bu satırları yazdığım 29 Mayıs Pazar günü çevrecilerden Özgür Beyle yaptığım telefon görüşmede son manzara şöyleydi:

Çevrecilerin en çok güçlerine giden insani bir gereksinim olan tuvalet ihtiyacını gidermek için WC kurmalarının engellenmesi olmuş. 10. günlerinde bile sorunu kendi imkanları ve çevreye nasıl zarar vermeyiz mantığıyla gidermeye çalış maktalarmış.

Seslerini duyurma konusunda ise bütün engellemelere ve medyanın duyarsız kalmasına rağmen başardıklarını. Amaçlarının asla kargaşa çıkarmak olmadığını, çevreciliğin zaten bu kulvarda yer almadığını ifade ederek şunları söyledi:

“İlgili Bakanlıklar Enerji, Kültür ve Çevre gibi, onlara çağrıda bulunduk. Gelin konuşalım dedik. Çevremiz, tarihimiz, ekolojik dengemiz için ne tür tahripler yapılacak belgesel eşliğinde anlatmaya çalışacağız. Medya. Sivil toplum kuruluşları, odaları, bütün yapıları çadır kurduğumuz tarlada kuracağımız platformda ne istediğimizi anlatmaya çalışarak desteklerini talep edeceğiz.

Bize neden hayvanlarla Ankara merkezine girmek istiyorsunuz diyorlar. Yaptıkları santrallerle Anadolu’nun kültürü on bin yıllık yerli ırkları olan hayvanlar yok edileceği için onları da beraberimize getirdik.

Egemenler ne kadar engel olmaya çalışsa da her gün bize verilen destek çığ gibi büyüyor. Her gün duyarlı ve çevreci insanlar bize katılıp çadırlarını kuruyor. Bu alan 10 gün sonra tarlalar çadır kente dönüşebilir.

Verilen destek, gösterilen ilgi üzerine kendi imkânlarımızla platform kurup çevre konusunda duyarlı sanatçılar ile müzik şölenleri yapacağız. Amacımıza ulaşana kadar direnişimizi sürdüreceğiz. İlgilileri ikna etmek için ne gerekirse yapacağız.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Latif Yıldız Arşivi