Lokman Ergün

Lokman Ergün

Çekilirken arkada kalanlar

Çekilirken arkada kalanlar

Son 2-3 aylık süreçte, Kürdistan coğrafyasında 100’ü aşkın kişi, arazi anlaşmazlıkları ve aile-aşiret çatışmaları sonucu hayatını kaybetti. Bir o kadar kişi de yaralandı. Sürekli üst perdeden siyaset yapıp, gündelik hayata dair gelişmelere duyarsız kalan Kürt mahallesinde bununla ilgili bir değerlendirmeye rastlamak maalesef mümkün değil.

Hep toplumsal yapı zaman içinde kendi dengelerini oluşturur. Toplumdaki güç dengeleri, sistemin karakteristik özellikleriyle şekillenerek, optimal düzeyde bir ilişki biçiminde anlaşırlar. Ve zaman içinde bu toplumsal yapıya müdahale eden siyasi değişimler, bu dengelerde kırılma noktaları yaratırlar.

Kürt Siyasi Hareketi, 30 yıl önce bu yapıya radikal bir müdahalede bulundu. 30 yıllık savaş sürecinde, önceki güç dengelerinde ciddi alt üst oluşlar yaşandı. Devlet, sistemli bir şekilde Kürt Siyasi Hareketi’ni güçsüzleştirmek için, yoğun bir işbirlikçilik politikası uyguladı. Bu politikaya eklemlenmeyi reddeden Kürt’ler, düşman ve “sözde vatandaş” ilan edildi. Zorunlu göçe tabi tutuldu. Kamu kaynaklarını kullanmaları engellendi. Kentlerin varoşlarında açlığa ve sefalete mahkum edildiler. Zorunlu olarak terk ettikleri köylerine, yaylalarına, tarlalarına, makbul vatandaş olan işbirlikçiler, korucular tarafından el konuldu, işletildi.  

İşbirlikçi politikaları benimseyenlere, devlet siyasi ve ekonomik ayrıcalıklar tanıdı. Kamuda istihdam bu kesimlerin tekeline sokuldu. Kamu ihaleleri yoluyla devlet eliyle zenginleştirildiler. Kaçakçılıktan, rüşvete kadar her türlü yasadışı gelirler bu kesimlerin hizmetine sunuldu. Bunun sağladığı güçle, muazzam ekonomik ve sosyal hayat standartlarına sahip oldular. Bu ekonomik gücün doğal yansıması olarak, çocukları üst düzey eğitim olanaklarına sahip oldu. Kamu bürokrasisinde, özel sektörde bütün kilit noktalar Kürdistan coğrafyasında bu kesimlerin eline geçti.

Bu çarkın dışında kalan Kürt’ler, eğitimli çocuklarını dağlarda yitirdi. Kalanlar cezaevlerinde ve sürgünlerde yaşam savaşı verdi. Eğitim sisteminin, ekonomik aktivitenin dışında kaldılar. Varsa, geçmişteki ekonomik varlıklarını yitirdiler. Sosyal statülerini büyük oranda kaybettiler.

İşte şimdi yaşanan, bu çelişkilerin su yüzüne çıkma anıdır. Yıllar sonra köyüne dönen sürgünler, arazilerinin gasp edildiğini görüyor. Devlet destekli yeni yetme yerel güçlerin karşısında sosyal statülerini korumaya çalışıyor. Yeni muktedirlerin zaman içinde kağıt üzerinde meşrulaştırılmış iktidarlarını kabullenmeyi küfür addediyor. Ve bütün bu çaresizlik içinde, kendilerini koruyacak bir mekanizmadan yoksun yaşıyorlar.

 Yerleşik düzenin yasal kılıflarına sığınmış, savaş halinin rantını maksimum düzeyde sömürmüş kesimler, kendilerini barış havasına uyarlayarak statülerini sağlamlaştırıyorlar. Mevcut durumun yeni toplumsal gerçeklik olarak algılanmasının keyfini sürüyorlar.

Çocuklarını gömdükleri mezarlıklarda, eylem alanlarında, cezaevi önlerinde, ölerek, coplanarak, işkence görerek, tarihin en muazzam direnişlerinden birini yaratanlar, yaşamları kentlerin varoşlarına, sürgünlere mahkum olanlar, yeni sosyal gerçekliğin kaybedenleri olarak, sosyal statüsüzlüklerine alışmanın kahredici yalnızlığını yaşıyorlar.

Korkarım ki önümüzdeki süreçte, Kürdistan coğrafyasında bu çelişkilerin sonuçlarıyla yoğun bir şekilde yüzleşeceğiz. Ve Kürt Siyasi Hareketi’nin Kürt toplumsal barışı adına bu konunun üzerinde yoğunlaşması elzemdir.

Çekilirken arkada kalan, biraz da bu manzaradır. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
11 Yorum
Lokman Ergün Arşivi