İbrahim Genç

İbrahim Genç

Bu işte bir tuhaflık var!

Bu işte bir tuhaflık var!

Türkiye’de son aylarda Kürt sorununun çözümü ve barış konusunda yeni bir süreç işliyor. Bu yeni süreçte Türk halkı nötr bir duruş sergilerken Kürtler geçmişten gelen deneyimlerle sürece temkinli yaklaşıyor. Tabi bunda AKP’nin süreci sabote eden bazı uygulamalarının, tutarsızlıklarının etkisi var. Bugün AKP somut olarak Öcalan’ı muhatap alırken bu durum bir heyecan yaratmıyor. Özellikle 2009 açılımına göre değerlendirirsek bu yeni süreç; Türklerde tepki yaratmadığı gibi Kürtlerde de bir heyecan yaratmıyor. İşte bu noktadan hareketle bu süreç iyice gizemli bir hal alıyor ve kuşkular büyüyor. Bu da beraberinde sürece olan güveni kırıyor ve sürecin daha derinlemesine analiz edilmesini zorunlu kılıyor. Bu süreci analiz ederken hem iç hem de dış konjonktürü ele almamız gerekiyor. Ülke içindeki gelişmelere bakılırsa AKP’nin bu süreci başlatmasında şu olasılıklar sıralanabilir: Yaklaşan seçimler, Başbakan Erdoğan’ın tam başkanlık hayali, Kürt silahlı hareketini tasfiye etmek.

Bu olasılıkları tek tek analiz etmek gerekirse seçimlere sorunsuz bir şekilde girmek AKP’nin işine yarayacağını söyleyebiliriz. Özellikle AKP’nin siyasi bir doktrinden yoksun oluşu, AKP’yi pratik-pragmatist bir çizgiye itmektedir. Böylece AKP, kendini topluma anlatırken özellikle ekonomi ağırlıklı bir yol çizmeyi ve “ben yaptım, ben ettim; yoktu, şimdi var” sloganını tercih ediyor. Bunun gerçekleşebilmesi şüphesiz Kürt sorununun “çözülüyormuş” konumuna getirilmesi ile Kürtlerde bir beklenti yaratılmasına bağlıdır. Kürt sorununun çözüm sürecinin uzatılması ve “bekleme” konumunda tutulmasının AKP’nin işine yarayacağı muhakkaktır. Bu sebeple bugün “barış”, “görüşme” ve “çözüm” gibi kelimeler havada uçuşsa da sürece dair somut herhangi bir gelişme görülmüyor. Öcalan’ın muhatap alındığı dile getirilebilir ama nelerin görüşüldüğü ve neyin amaçlandığını bilen yok. Amaç örgütün silahsızlandırılmasıyla o zaman Lice’de nokta operasyonlarla militanlara yönelik imha operasyonlarını, Dersim’de birkaç gündür devam eden operasyonları, gösterilerde hâlâ öldürülen insanları nasıl açıklayabiliriz?

Uzun bir zamandan beri Başbakan Erdoğan’ın “tek adam” olma hayali kurduğu ve bunun için de başkanlık sistemini arzuladığı biliniyor. Daha önce 2002’de kendisine başbakanlık yolunu açmak için CHP’yi kendine yedekleyip bu amacını gerçekleştirmesi düşünüldüğünde bu sürecin başkanlık sistemiyle ilgili olabileceğini düşünmeden edemiyorum. Tam da bugünlerde The Guardian’ın yaptığı analizde "Erdoğan'ı daha parlak ama bir o kadar da tartışma yaratacak bir ödül bekliyor olabilir: tam yetkili Başkanlık. Barış ve Demokrasi Partisi destek verirse konuyu referanduma götürebilir." ifadeleri anlamlı durmaktadır. Bu süreçte Başbakan Erdoğan Kürtlere gizli-açık vaatlerde bulunup başkanlık sistemi konusunda kendisine tam destek verilmesini sağlayabilir. Bu süreçte Kürtlerin talepleri İktidar’ın Kürtleri en aza ikna edilmesi gibi yumuşak bir politika ile sürüncemede bırakılabilir.

Diğer bir noktaya gelirsek, Suriye Kürtlerinin on yıl boyunca örgütlenmesi ve bunun sonucunda kendi bölgelerinde öz denetim elde etmeleri Türkiye’nin Suriye hesabını alt üst etti. Bilindiği gibi Türkiye, Suriye Ulusal Konseyi üzerinden Kürtlere karşı Arap milliyetçiliğinin gelişmesini arzuluyor ve Kürtlere karşı uluslar arası kamuoyunu harekete geçirmeye çalışıyordu. Öyle ki ABD’nin başkanlık seçimlerinden sonra Kürtlere müdahale edeceği beklentisi vardı. Bütün bu hesaplar tutmayınca bugün El-Kaide bağlantılı çetelerin Türkiye tarafından Kürt bölgelerine karışıklık çıkarmak için gönderildiği haberleri geliyor. Kimi zaman bizzat çete üyeleri Türkiye’den destek aldıklarını söylerken kimi zaman da bunu analistler, Suriye’deki Kürt partiler dile getiriyorlar. Burada Suriye’de Kürt bölgelerinin kaosa sürüklenip bir müdahale alanının oluşmasını sağlamak amaçlanıyor olabilir. Bunun PKK ile de ilgisi olduğunu düşünüyorum. Yukarıda da dediğim gibi Suriye Kürtlerinin silahlı örgütlenmesi, Ortadoğu’da bazı hesapları bozdu. Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye’yi de kapsadığı düşünülürse yakın zamanda Türkiye’de oluşacak kaosta Türkiyeli Kürtlerin savunmasız bırakılmasının amaçlandığını düşünemez miyiz? Eğer bugün Kürt sorununun çözümü Kürtlerin anadilde eğitim, statü gibi taleplerinin eşitlik ve adalet temelinde ele alınmayıp da sadece silahlı unsurların silah bırakılmasına endekslenirse bu kuşkunun büyüyeceği kanaatindeyim.

Sonuç olarak AKP’nin başlattığı bu süreç Türkiye halklarında bir heyecan yaratmadığı gibi Kürtlerde bir kuşkuya neden olmaktadır. Özellikle anayasal güvence, statü ve anadilde eğitim ile ilgili tek bir sözün söylenmemsi; binlerce Kürt politikacının hâlâ tutuklu olması ve her gün süren tutuklamalar da bu kuşkuyu derinleştiriyor. Son olarak “Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı”nın yasallaşması süreçle ilgili bir şeylerin ters gittiğini göstermektedir. Barışım ve çözümün arzulandığı bir ortamda şeffaflık, adalet ve eşitlik öğelerinin hissedilmesi zorunludur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
İbrahim Genç Arşivi