İbrahim Genç

İbrahim Genç

Bu Başbakan, o Başbakan

Bu Başbakan, o Başbakan

Türkiye’nin birçok yerinde devam eden Gezi Parkı eylemlerini birçok yönden eleştirebiliriz. Eylemcilerle birçok noktada hemfikir de olmayabiliriz. Ki ben de başından beri Gezi Parkı eylemlerine eleştirel bir yaklaşım içindeyim. Tabii bunu yaparken amacım Hükümet’i doğrulamak ya da polis şiddetini savunmak değil. Sadece Kürtlerin yıllarca beklediği barış umudunun ülkemizde biraz daha yeşermesini sağlayacağını düşündüğüm bugünlerde böyle bir kalkışmanın zamansızlığını eleştiriyorum. Ama şu an itibariyle gelinen aşamada, AKP Hükümeti’nin meydanlarda polis gücüyle ve ağızlarında sözleriyle yapmaya çalıştıklarının onaylanacak tarafı kalmamıştır.

Devlet, çağdaş demokrasilerde halk için var olan ve halkına hizmet eden bir kurumdur. Bunu on yıllardan beri Kürtler haykırıyorlar. Tamam, Batı’nın metropollerindeki şehirli entel danteller anlamadılar. Bir tarafta estirilen polis şiddetine, uygulanan hukuksuzluklara gözlerini kapattılar. Hatta üstüne üstlük Kürtlere küfredebiliyorlardı. Ama bugün kaderin acımasız cilvesiyle kendileri sokaklarda dövülüyor, eziliyorlar. Irk, din, renk tanımadan polis copları bedenlerini kızartıyor; TOMA’lar tazyikli sularıyla dövüyor terli bedenleri. Bugün başta İstanbul ve Ankara olmak üzere birçok devam eden eylemlerde üç kişi hayatını kaybetti, onlarca insan gözlerini yitirdi, onlarcası göz altına alındı…

Bütün bu olanları izlerken nedense yıllardır Kürtlere uygulanan şiddet aklıma geliyor. Bazen bir polis, on dört yaşındaki bir çocuğun kolunu kamera karşısında kırıyordu. Bazen polisler, aralarına aldıkları bir çocuğu dakikalarca linç ediyorlardı, bazen annesi bayılmış bir  çocuğun annesinin yanında çığlıklarını duyuyorduk, bazen zaten yüzü kan revan içinde kalmış bir çocuğun polisler tarafından annesinin elinden alınıp nasıl yerlerde sürüklendiğini seyrediyorduk, bazen de taranıp adına terörist denilen çocuklarımız oluyordu, bazen de minik bedenine yediği kurşunla bir çukurda büzülüp ölen çocuklarımız oluyordu. Daha neler neler…

Bugün sadece halkı kutuplaştırmaya yarayan mitingler yapıp "Çok açık net söylüyorum, Taksim Meydan boşaldı boşaldı, boşalmadığı takdirde artık bu ülkenin güvenlik güçleri orayı boşaltmayı bilir" diyen bir Başbakan var. Bu Başbakan’ı Kürtler çok iyi tanıyor. 28 Mart 2006’da başta Diyarbakır olmak üzere birçok Kürt şehrinde başlayan olaylar karşısında “Çocuk da olsa kadın da olsa gereken yapılacaktır” diyen de bu Başbakan’dı. Bu sözlerden sonra çoğu çocuk 13 kişi hayatını kaybetmişti. Dünden bugüne hâlâ Türkiye demokratikleşecek diye bekliyoruz. Türkiye’nin her renginin, dilinin, dininin kendini ifade edebileceği çoğulcu bir demokrasinin kurulmasını arzu ediyoruz.

Bu amaçla da birkaç aydır başlamış olan barış sürecinin sağlıklı ilerlemesi için herkesin üzerine düşeni yapmasını istiyoruz. Bir tarafta silahlar susmuşken, Türkiye’nin en can alıcı sorunu olan Kürt sorunu için yeni bir evreye girilmişken Gezi Parkı eylemleriyle bu barış sürecinin sabote edilmesine zemin hazırlanmamasını istiyoruz. Velev ki Gezi Parkı eylemi, hukuksuz ve haksız bir eylem olsun. Ama insanın halkına bu kadar kindar davranması, onaylanacak bir şey değildir. Tam da Kürt bölgesi sakinleşirken, Batı illerinde bir kargaşaya sebep olacak uygulamalara kalkışmanın amacı nedir? Söyler misiniz Sayın Başbakan, barış sürecini ve atılacak demokratik adımları kim sabote ediyor? Farklı amaçlarla sokağa dökülen eylemciler mi yoksa bu eylemleri bitirecek ılımlı mesajları ısrarla vermeyen siz mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
İbrahim Genç Arşivi