Özgür Amed

Özgür Amed

Bir başkan adayının portresi...

Bir başkan adayının portresi...

Sabah büyük bir heyecanla kalkıp üst başımı giydim.

Günlerdir hazırladığım ve biraz da şişirdiğim dosyam yatağımın başucunda idi. Açıkçası çok uğraştım diyemem. En son 5 yıl önce yine hazırlamıştım. Şimdi raftan indirip tekrar güncelledim. Yeni yeni terimler, başlıklar, marifetler ekledim. Malum Ortadoğu’da taşlar yerinden oynarken ben bu duruma kayıtsız kalamazdım quantumik bakışlı, yüreği sevdalara, pıttırcıklara nakışlı bir siyasetçi adayı olarak.

Her şeyi kontrol edip, arka cebimden çıkardığım tarağı da son defa saçlarıma vurduktan sonra çıktım.

Dosyamı ilgili yere teslim ettim. Adaylığımı resmen yaptım. Başvuru sırasında bazı arkadaşların "başkanım" demeleri çok hoşuma gitti. En sevdiğim sözdür aslında. Düşünsene koltukta oturuyorsun ve sana başkanım diyorlar! Hayali bile ne kadar güzel! Gerçi şimdi eş başkanlık olacak falan deniyor ama gelemem öyle şeylere. Eş başkanlık bize yakışmaz heval! Feodalizm öldü mü? Nerde bu Kürt erkekleri? Nerde bu insanlık?!!!

Başvurum hayırlı olsun. İşlemleri bitirdim.

Ee bunu “halkım” ile kutlamam lazım ama değil mi? Kalkıp Ulu Cami’nin oraya gittim. Halk arasına karışarak ilgili, bilgili ve sevecen aday olduğumu ispatlamam ve herkesin aday olduğumu bilmesi de lazım. 10 yıldır ilk defa gidip bir açık mekânda insanlar arasında oturdum.

Tek başıma bir kürsüye oturdum. Hemen sağımda 2 yaşlı var. Sohbetteler.

Çaycıya “yan masaya da ver” diyerek sohbet ortamı başlattım.

Amcalardan bir tanesi teşekkür edince ortama hızlı daldım. “Ne demek! Size can feda. İnşallah kısmet olursa Mart sonu burada yine çay içer, bu şehir beraber kalkındırırız”

Böyle deyince ikisi de benim masaya geldi. Anladılar aday olduğumu. Ser xêrê be dediler. Meraklı gözlerle baktılar bana. Ortamı biraz daha ateşlendirerek “Bu halk gerçekten her şeye layık” dedim.

Arkadaşlarını da çağırdılar. Etrafımı bir anda sardılar. Off ne güzel! Şimdiden üst genel baş başkan gibi hissettim kendimi. Birbirimize bakıyoruz. Hizmetinize kendini vermiş bir insan olarak varsa merak ettiğiniz şeyler buyurun sorun dedim. Yaşı 90’a dayanan bir amca sözü aldı. Elleri titriyordu, gözü de bizi zor görüyordu:

"Öncelikle biraz süreci değerlendirmek istiyorum. Biliyorsunuz faşist sistem şuan bizi kültürel soykırım sürecine aldı. Özellikle seçim dönemi de politikalarını derinleştirerek psikolojik manevralar yapacak. Önderliğin bu konuda son savunmasında değindiği uyarılar da önemli idi bence. Bu bağlamda sizin bu faşist politikalarla mücadele tarzınız ne olacak? Yeni ne söyleyeceksiniz?”

Aboo! Bu yaşlı ne diyor law?

Yeminle hiç bişi anlamadım. Ama cevap vermem lazım. En bildiğim kestirme şeyi söyledim. "Bu halkı ve halkın gücünü kimse yenemez. Biz gerçekten o kadar acılar çektik ki! Artık Kürtler eski Kürtler değil. Bizi bitiremezler. İnşallah barış gelecek”

Ben daha sözümü bitirmeden başka biri sözü aldı.

"Başqanım şimdi siz de bilîsiz, kentimizde yoksulluk had safhada! Sosyal doku zarar görmüş. Bir an önce onarılması lazım. Mesela kentsel dönüşüm olacak deniyor. Zorla yerinden göç ettirilen bizleri bu sefer devlet değil kendimiz kovuyoruz. Evler yıkılmasın. Belediyelerimiz Kürt hareketinin paradigmalarını yerine getiremedi. Bir kooperatif bile kuramadı. Siz de takip etmişsinizdir Karasu Heval “Demokratik toplumcu demokratik komünal belediyecilik” yapılmalı dedi son yazısında. Nasıl projeleriniz var? Kendinize güveniyor musunuz gerçekten?"

Hay Allah! Adam söze "siz de biliyorsunuz" diye girdiğine göre bilmeme lüksüm yok. Karasu Heval kim? Adaylardan biri mi acaba? Ne komunal belediyeciliği? Ne zamandan beri modern olmayı bırakıp eski adetlere dönme, ilk çağlara gitme kararı aldık!!! Neyse ben cevap verim.

"Gerçekten çok önemli bir soru. Tabikisi projelerimiz var. Biz proje insanıyız. Kenti de dönüştüreceğiz. Güzel dönüşümler yapacağız. Hala köylerde kalanları da şehrimize alacağız. Kapımız açık olacak. Daha çok bina, daha yüksek katlar. Herkese yer yetecek. Demokratik olacağız. Bu halk artık bu oyunlara gelmez. Paketlere inanmaz. İnşallah hep beraber barışı getireceğiz.

Çıkardığı tabağından yavaş yavaş tütünün saran bir başka amca sözü aldı.

"Kürt siyaseti artık eskisi gibi değil. Kendini yeniledi. Ama bürokrasi ye de çok bulaştı. Devlet mantığı ile iş yapıyor çoğu siyasetçi ve kurumumuz. Özellikle kurumlarımızda küçük hesaplar uğruna, bêle iki gramlık iktidar uğruna nice insan canavara dönüştü. Yurtsever değerler artık ticari bir alan ve ranta evirildi.  İnsanlar yurtseverliğini pazarlıyor. Böyle insanlar türedi. Sizce de öze dönüş gerekmiyor mu? Ne yapmak lazım?"

"Abi ben nerden bileyim. Hele başkan seçin sonra bakarız icabına" diyemedim. Attım içime. “Eee şey! Gerçekten çok ayıp. Söylediğiniz şeyler doğru ise midem bulandı. Ne zaman bu hale geldik. Bu konuda kesinlikle bir basın açıklaması yapmak lazım. Tüm kurum ve STK’lar birleşip bir basın açıklaması yapmak şart!”

Ben basın açıklaması deyince orta yaşlarında bir dayı sözü aldı benden.

"Başkanım zaten şuan her başımıza gelen şey ile ilgili tek mücadele yöntemi basın açıklaması yapmak olmuş. Rojava için bile sınır kapısına gidip basın açıklaması yapıp geliyoruz. 50 sandalyelik yere ‘tüm halkımız davetlidir’ diyerek basın açıklamasına çağırılıyoruz. Bir halk 5 dakikalık basın açıklamasına neden gelsin? Bu konuda farkınız olsun isteriz."

Hızlıca düşünüp bir fark bulmam gerekiyordu. “Farkımız olacak elbet! Allah’ın izni ile miting gücünde geçecek bizim açıklamalar. Hep beraber. Annelerin zılgıtları ve gençlerin halayları ile yapacağız. Bu fedakâr halk gerçekten her şeye layık! . İnşallah hep beraber barışı getireceğiz. Bu topraklar barışa susadı. Kürt halkı çok acı çekti. Artık kandıramazlar bizi”…

Baktım çok soru gelecek ve sorular bana göre değil, çok uzatmadan kalkmam gerektiğini anladım. Bu başkanlık işinden soğuttular. Yazıklar olsun gerçekten!

"Sohbetinize doyum olmuyor ama çok işim var" deyip kalktım. Çay parasını da ödemeden tüydüm. Doğruca gidip adaylık başvurumu geri aldım. Kırklar Dağının dibine, Dicle Vadisine kurulması planlanan HES projesinin ihale görüşmesi için akşam Ankara’ya uçak bileti kestim.

Başkanlığı başka bir bahara erteledim.

Çal kekê çal…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
9 Yorum
Özgür Amed Arşivi