M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Biat kültürü ve Kürtler

Biat kültürü ve Kürtler

Yüz yıllardır İslamiyet ile alakası olmayan bir Kültür yaratılmış.

“Biat Kültürü.”

Ortadoğu coğrafyasında onca millet içinde canı pahasına bu kültüre uyanlar Kürtlerdir.

Biat ne demektir?

Biat, sözlük anlamı bir kimseye bir hususta bağlılığını bildirme, söz vermektir. İslam da Ulu’l emre bağlılık sözü vermek. Tasavvuf’ta sufi, derviş ve müritlerin ahit almasıdır. Arapça aslı “bey’at” olup Türkçe diline “biat” olarak geçmiştir. Türkçe bir kelime değil.

Peki, “Biat Kültürü” ne demektir?

Lidere, otoriteye bağlılık; egemenliğini, haklılığını sorgulamadan kabul etmektir. Bu kültürde birey yerine lider, özgür düşünce yerine itaat, eleştiri yerine kabul hâkimdir. Bu kültürde haklılığın hiçbir önemi yoktur.

Az gelişmiş toplumlara özgü bir tanımdır. Bireyselliğin gelişmediği, lider, baş, şeyh, hoca, din adamı, ağa, beg, patron, komutan gibi öne çıkanların söyleyip vazettiği her şeyin sorgulanmadan, tartışılmadan kabul edildiği topluluklara has bir oluştur.

Bu kültürde eleştiri söz konusu değildir. Otorite o an ne diyorsa söylediğinin kayıtsız ve de şartsız kabulü demektir. Biat kültürünün olduğu yerde adalet kavramının önemi yoktur. Otorite vicdanın ve adaletin yerine ikame etmiştir.

Biat kültürü ne bütünüyle sağ, ne de bütünüyle sola aittir. Ülkemizde olup bitenler bunun en açık örneğidir. Biat için bazen parti, lider; bazen tarikat, şıh, beg, ağa ya da ordu, Kemalist, Milliyetçi, Ulusalcı, Ergenekon veya laikçi rejimlerde de aynen tatbik edilir.

Önemli olan biat edilen gücün önünde boyun eğmek ve onun gücüne güç katmaktır. Bu kültürde bireyin kanaati, düşüncesi, değerlendirmesi, inancı söz konusu bile değil.

Gelelim Kürtlerde biat konumuna:

“Erbakan’ın Kürtleri.” Milli Görüşün Kürt politikası “biat” adını kullanmadan yıllarca oy deposu olarak kullandı. Adına kitaplar bile yazıldı.

Erbakan’dan boşalan yeri Erdoğan doldurdu. AKP ve liderinin etrafında eğilip bükülen, abartılı övgü, hayranlık, tabii sorgusuz sualsiz bağlılık gösterilen ve oya tekabül eden 75 Milletvekili biatin bir sonucudur. Erdoğan’ın çok sık “BDP Kürtlerin tek temsilcisi değil” cümlesi altında yatan Kürtlerin biat kültürüdür. Bu yüzden Erdoğan kendini üstün ve Kürtleri temsil eden lider durumunda görüyor.

Erdoğan’ın kullandığı “tek millet, tek dil, tek bayrak, tek ülke” gibi MHP’nin bile ötesinde argümanlar Kürtlerin gözünde değil mi ki İslam inancını öne çıkarıyor, bu onlara yetiyor. Ehveni şer olgusu ve bazı Kürt şıh, ağa, cemaat, tarikat ve zenginlerin AKP’ye biat etmeleri biat kültüründen gelen Kürtler otomatikman AKP’ye itaat etmelerine yol açıyor. Çünkü Kürtler bir parti, din, tarikat, cemaat ya da şahsa biat ettiler mi, ölümüne biat ederler. Onlar biat ettikleri her neyse erişilmezdir, tartışılmazdır, eleştirilmezdir, gerçeklerden uzak bile olsa ilahi gücün yeryüzündeki temsilcisidir.

Bu durumda biat edilen kişi ya da kurumları her şeyin üstünde kendini bir organizatör gibi görürler. Kendilerini o kadar kutsarlar ki, kavramlarda, yönetimde, algılamada, üstlerinde hiçbir güç tanımaz hale gelirler.

Ne yazık ki “biat” kültürünün verdiği güç kendini her şeyin üstünde gören egoyu ortaya çıkartır. Bu durum karşısında lider otoritesinden çok dediğim dedik bir diktaya doğru kaymakta olduğunu görmezler.

Nitekim Tunus’u 23 yıl demir yumrukla idare eden Zeynelabidin Bin Ali’yi 27 günde yıktıran sebepte yönetimi otoriteye devşiren; oradan diktatörlüğe yönelmesi bu sonucu getirmedi mi?

Biat kültüründen yararlananlar yönetme otoritesinden beslenirler; sorunu sorgulayan kafa yoran birey ya da topluluklar ise bu gelişmeleri endişeyle takip ederler.

Ancak demokrasi dediğimiz kültürün temelinde “endişe” dediğimiz olgu, öğe vardır. Demokrasinin ana unsuru endişe ve sorgu üzerine oturtulmuştur. Bundan ilham aldığım için 43 yıl önce gazetelerde kullandığım köşemin başlığına “sorgu” adını koydum.

Demokrasi dediğinizde endişe ve sorgu olmadan olmaz. Demokraside biat yoktur. Aslında İslam’da da biat yoktur, itaat vardır. İtaat nereye kadar, yanlış yapana karşı yapılan yanlış uygulamalara karşı çıkmaktır. Bu günlerde Tunus’ta yapılan “yasemin devrimi” gibi.

Vereceğim şu örnek Müslüman’ım, İslam’a inanıyorum diyenlerin kulağına küpe olmalı.

Hz. Ömer (ra) “ Şayet bende bir hata görürseniz, ne yaparsınız?” diye sormuştur. Orada bulunan ashabı kiramdan biri ona dönerek şu cevabı vermişti: “ Bu kılıcımla seni doğrulturum.” Hz. Ömer (ra) bu cevaba sevinerek şöyle demiş: “ Allah’a şükürler olsun ki bana, yanlış yaptığım zaman beni kılıçlarıyla doğru yola getiren arkadaşlar var.”

İslam’da itaat ve biat arasındaki fark işte budur. Biat sonradan dinimize sokulmuş gerçek olmayan bir uygulama. Aslında bunu yüz yıllardır çok kişi ve yönetici biliyor. Ama işlerine geldiği için halkın temiz inanç ve duygularını sömürüyorlar. Tabii Kürtlerin de.

Bu satırları yazdığımda birilerinin nalıncı keseri gibi bir tarafa yüklenip, diğer tarafı niçin görmüyorsunuz dediklerini duyar gibiyim. Bu kalem 43 yıl yazarken yanlış yapmadı ve yapmama gayreti içinde olacak. BDP ve benzeri partileri niçin eleştirmiyor ya da bu konuda uyarmıyorsunuz diye sorabilirsiniz. “Onlara yapılan biat değil mi?” Diyebilirsiniz.

Doğrudur körü körüne biat ise yanlıştır. Ama 88 yıldır zulüm yapanlarla onları aynı kefeye koymak hangi vicdana sığar. Hadis-i şerifte ne diyor “ zulmün karşısında susan dilsiz şeytandır.” Zulme, haksızlığa, inkâra, imhaya karşı çıkan; dilini ve de kültürünü talep edenlere destek olmak niçin biat olsun ki.

Özgürlük isteyenlere destek olmak ile körü körüne biat edenleri aynı kefeye koymak sizce doğru mudur?

Bir konuda Kürtler uyanık olmalı. Ne biat, ne de körü körüne bağlılık. Ama Kürtlerde görüş, düşünce, inanç, fraksiyon, cemaat, tarikat, örgüt vb. ne kadar çok çeşitlilik olursa olsun bir konuda ortak paydada buluşmak zorundadırlar.

Nedir o ortak payda derseniz?

Dilleri, Kültürleri, özgürlük ve eşit vatandaşlık hakları.

Söz konusu insani hakları Kürtler almasın diye Osmanlıda hile o kadar çok ki. Muhteşem yüzyıl dizisinde Sultan Süleyman ne diyor? “ Böl, parçala ve yut.” Kürtler yüz yıllardır bölünüp, parçalanıp yutuldular. Hala akıllanmadılar mı, hala uyanmadılar mı!...

Asırlardır Kürtleri bu hileli yöntem ile idare ettiler. Önce Türk ile Kürtleri, sonra da Kürt’e karşı Kürdü düşman ediyorlar. Bir birlerine güvenmeyen ortamlar icat ediyorlar. Her gruba bir diğerini düşman ilan ederek kötülük etmek istediğini şırınga ediyorlar. Kürtleri Kürtler ile çatıştırmak için ne gerekiyorlarsa yapıyorlar.

Son günlerde halaylarla devletin eliyle tahliye edilen Hizbullah’ı medya sürekli PKK den sonra Kürtlerin en büyük 2. örgütü diye lanse etmiyor mu? Çatışmaya zemin hazırlamak bir birine düşürmek için ortalığı kızıştırmak isteyen Taraf gazetesinde her şeye rağmen Ahmet Altan ve Yasemin Çongar için olumlu düşünsek bile Kurtuluş Tayiz, Demiray Oral gibileri okuyun size yeter.

AKP, CHP, MHP ya da farklı partiler. Koltuk, oy ve iktidar için Kürtleri bir birine düşürmek için ellerinden gelirse tarihi tekerrür ettirerek Hizbullah’ı kullanmak için seçim arifesinde bilinçli salıverildiklerini yine kışkırtan medyanın kendisi yazmıyor mu?

Dilerim Kürtler bu tuzağa asla düşmezler.

Bu konuya çok önemli yeni bir gündem çıkmazsa devam edeceğim.

VEFAT ve BAŞSAĞLIĞI: Türküleriyle tanıdığım günden beri çok sevdiğim. Arabamda, evimde, bilgisayar ve disketlerimde sesini ve sazını hiç eksik etmediğim. Yazılarımı yazarken Türküleri ile ilham alıp coştuğum büyük ozan Kıvırcık Ali’nin ani ölümüne o kadar çok üzüldüm ki. Allah rahmet eylesin. Sevenlerin başı sağ olsun.

Hrant’ın arkadaşlarından bir mail aldım özet olarak şöyle diyorlar: 4 yıldır adaleti, hukuku arıyoruz. Bulamıyoruz. 4 yıldır yargıyı, hükümeti, meclisi arıyoruz. Bulamıyoruz. 4 yıldır sokak ortasında arkadaşımızı katledenlerin arkasındaki güçlerden söz ediyoruz laf dinletemiyoruz.  Hrant Dink’i aramızdan almalarının 4. yılında 19 Ocak’ta, saat 3’te (15) Hırant’ın vurulduğu yerde buluşuyoruz. Zulme uğramış bir mazlumun arkadaşları ve ailesine omuz vermeniz için mesajlarını köşeme aldım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
10 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi