Mustafa Acar

Mustafa Acar

Batı Kürdistan

Batı Kürdistan

Ulus olarak gayet heyecanlı bir süreçten geçiyoruz. Yüzyılı aşkın bir süredir suni sınırlarla dört parçaya bölünmüş olsak da yürek ve düşüncede, egemen güçler, bizi parçalamayı başaramamışlardır.

Her türlü baskı ve zulmü her çeşit asimilasyon ve işkenceyi uygulayanlar kürde reva görenler, Kürdü nasıl baskı altına alacaklarını kendi aralarında istişare ederek ve  anlaşmaya vararak, acımasız politikalarla sürekli ezmeye çalışanlar, yine de dört parçaya hakim Kürtlük ruhunu zayıflatmayı başaramamış, Kürtleri birbirlerinden koparamamışlardır.

Şu manzaraya bakın şimdi, dün dört parçadaki Kürtler nasıl güney Kürdistan(Irak Kürdistan’ı) için heyecan duyuyordularsa bugün güney-batı (Suriye Kürdistan’ı) için de aynı heyecanı duyuyorlar.

Size anlatmak istediklerim var. Gelin, bağdaş kurun yanıma.

Büyük bir heyecanla takip ettiğim Arap baharının, gerçek bir devrime evrilebileceğini ya da gittiğini, diktatör sistemlere(rejimlere) karşı ilerici bir adım ve demokratikleşme adına iyi sonuçlar doğurabileceği yanılgısına kapıldım; ancak şuan görüyorum ki çok da ilerici bir noktada değil, çoğu muhalif teokratik bir devlet anlayışını savunuyor gibi… Mısır buna çok iyi bir örnek.

Neden bu konuya girdim? Dedim ya anlatacaklarım var. Sabır lütfen.

Ortadoğu sorunu diktatörlerin gidişiyle çözülecek bir sorun değil (değilmiş) Ortadoğu’nun sorunu bir zihin ve bu zihinden çıkan siyasal yapı ve sistem sorunudur. Bu zihniyet ve anlayış durdukça daha çok diktatör göreceğiz bu coğrafyada. Düşünün! Eski diktatörlerin çoğu dini argümanlarla hareket etmezdi. Gelebilecek yeni diktatörlerin bir de dini kullandıklarını düşünün. Asıl o zaman toplumların çekeceği var!

O sebeple tam bir demokrasi için belki de daha çok beklememiz gerekecek…

Fakat dedim ya size anlatacaklarım var. Beri gelin hele.

Şimdi Suriye’ye bakalım: Esad  son çırpınışlarını vermekte ha gitti ha gidecek, ki şimdiden ABD ve AB Esat sonrası için hesaplar yapmakta.

Evet diktatörler gitti ve gidiyor ancak bir tarafta Müslüman kardeşler, öte taraftan El Kaide ve irili ufaklı radikal İslamcı guruplar güç kazanma peşindeler. Haliyle batılı devletlerin(AB, ABD) bu tarz oluşumlara mesafeli duracakları açıktır.

Bu çerçevede, şuan şekillenmekte olan Suriye’de, Kürtler özgün bir güç olarak ön plana çıkacaktır ve emin olun gittikçe de etkilerini artıracaklardır. Nasıl ki Irak’ta bu böyle olduysa ( kim sayın Talabani’nin Irak Cumhur Başkan’ı olabileceğine inanırdı? On yıl önce, bunun olacağını bir Fars’a, Arap’a ya da Türk’e söylesek, ‘’siz hayal kuruyorsunuz’’ demezler miydi?) Suriye’de de olacaktır; çünkü Kürtler çektikleri bunca acı sebebiyle, hem başkasına acı çektirmekten uzaklar, hem de demokrasinin kıymetini bilecek olgunluğa erişmiş durumdalar. Buna ek olarak hiçbir Kürt oluşum ve partide, birkaç marjinal gurubu saymasak, aşırı dinci bir yapılanma da söz konusu değildir. Dolayısıyla Bugün Kürtler Batının doğal müttefikleridir diye biliriz ki bu da Kürdün Orta doğudaki tek şansı ve çıkar yoludur.

Dedim ya anlatacaklarım var. Dinleyin  lütfen dostlar

Şu Hewlér anlaşması nasıl bir heyecan  yaratıysa ruhumda, eminim her Kürdün yüreğinde de taze bir sabah yeli estirmiştir bu yaz sıcağında. Tüm Batı Kürdistanlı partilerin bir araya gelip ortak bir yol belirlemeleri taktire şayan bir gelişme. Bu anlaşmayla Dünyaya verilen güçlü mesaj şudur ki ‘’bizi sakın oyunun dışında bırakmayın ve bırakmaya çalışanlara da itibar etmeyin’’ demektir. Bu bir çok uluslar arası aktörün hesaba katmadığı, sürpriz, bir gelişme oldu.

Hele Türkiye ve ‘Büyük Osmanlı’ nazırlığına soyunan Davutoğlu için, politikalarını tersyüz edecek bir hamle oldu. Hele de Türk Basını için, Kürdün ciğerini çekinmeden kedilere atacak kadar nefretle bütünleşmiş faşistlerin, kalemini kıracak, mürekkebini kurutacak, etkisinden hala kurtulamadığı, bir şok dalgası oldu.

Kürt tarihine altın harflerle yazılacak bir hamleydi bu. Bu anlaşma küçük bir olaymış gibi görünebilir şimdi, fakat gelecekte önemi çok daha iyi anlaşılacak.

Ammmaa

Daha bitmedi anlatacaklarım. Az daha sabır.

Ama, şu var ki, akla ziyan bir mesele: ‘Demokratik Özerklik’! Akla ziyan dememdeki sebep, bu tanımın uluslararası literatürde yeri olmaması, ya otonom olacaksın ya federal. Uluslar arası bir kabul, ancak bu şekilde gelişebilir. Bundan geri adım atmak, ya da daha farklı yollara sapmak, yüzyılda bir gelecek şansı tepmek anlamına gelebilir ki, bu da Kürt’ün yarasını daha da ağırlaştırır. O sebeple, biz Kürt’lerin, uluslararası hukuku iyi kullanmamız lazım. Suriye’ye müdahil olan güçler, küresel güçlerdir. Felsefi ve yerel yaklaşımlarımızın dikkate alınmasını beklemek zorlayıcı ve hayalcilik olur. Kürt’lerin küresel konjoktörden ve uluslararası pencereden bakması şarttır.

Bağımsızlık şartları olgunlaştığında bizim ne Irak’ta ne de Suriye’de bu en doğal hakkımızdan vazgeçmemiz beklenmemelidir. Birleşmiş Milletlerin belirlemiş olduğu, devlet olma özeliklerini bugün Batı Kürdistan`da taşıyorsak neden bağımsızlıktan geri duralım? Neden kendimizi Arap’ın Fars’ın Türk’ün merhametine ve olmayan demokrasilerinin insafına bırakma aymazlığına düşürelim?

Kesinlikle Suriye’de bağımsızlıktan geri adım atılmamalıdır. Bu vesileyle en kötü ihtimal sağlam bir federasyon olur ki bu da azımsanacak bir kazanım değildir.

Ortadoğu’da Kürt rüzgarı taptaze bir nefes olacaktır. Kürtlerin demokrasiye olan susuzluğu, değişime açık olmaları ve diğer kültürlerle uyumlu hareket edebilme kabiliyetleri diğer milletlere de feyiz olacaktır. Hem dini azınlıklarla kurulacak bağ, hem de irili ufaklı etnik guruplarla kucaklaşmada olsun, Kürtler daha ilerici bir bakış açısı getirecektir. Bundan kimse şüphe duymasın.

Bu, ne şereftir! Bu, ne onurdur! Bu, Kürdün yeniden dirilişidir.

Selahaddin-i Eyübi’nin Şam’daki, şaha kalkmış at üstündeki büstü, sanki canlanmış da, dört nala Qamışlo’ya sürüyor atını. Ne toz dumanına aldırdığı var, ne de yıkık dökük harabe şehirlere. Çöllerden verimli Kürt ovalarına doğru özgürlük şiarını taşıyor.

Geleceğin bize getireceği mutluluğu doyasıya yaşamak dileğiyle.

Viva, biji, yaşasın Kürdistan diyorum!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
44 Yorum
Mustafa Acar Arşivi