İbrahim Genç

İbrahim Genç

Başörtüsü

Başörtüsü

Ülkemiz birçok fay hattı üzerine kurulduğu içindir ki her şey inişli çıkışlı bir seyir izlemektedir. Öyle ki var olan bir sorun gündeme düştüğünde, onu çözmeye yönelik bir gelişme kaydedilmeden gündemi belirleyen başka bir fay hattında kırılmanın sancıları beliriyor. İşte bu yüzden olsa gerek ki ülkemizde hiçbir problem üzerinde tartışmada ve buna yönelik çözüm üretmede yol alınamıyor. Bu da şüphesiz Türkiye halkının her gün yüreği ağzında yaşamasına neden oluyor.

Yukarıda fay hattı derken özellikle Baskın Oran’ın da bir yazısında dile getirdiği iki önemli fay hattını kastediyorum: İslam ve Kürtler. Cumhuriyetin kuruşundan beri Türkiye siyasetini okuyanlar bu iki olgunun sistem tarafından her zaman korku veren ve her an bir yerden patlamaya hazır iki dinamik olarak görüldüğünü göreceklerdir. Özellikle bu iki ana dinamiğin son zamanların en çok tartışılan ve üzerinde anlaşıl(a)mayan yegane problemler olması, bize bu iki dinamiğin ne kadar ciddi birer sorun olduğunu ve bunun paralelinde çözüm bulunmasının sonuç itibariyle ülkemize ne kadar fayda getireceğini de göstermektedir.

50300Temel fay hatlarından biri olan İslam,%90’ı Müslüman olan Türkiye’de yıllarca tehdit olarak algılandı (algılatıldı). Bu yüzden her ne kadar halk arasında, yönetenlerin algıladığı gibi türban algılanmasa da yönetenler, özellikle laiklik üzerinden bir baskı geliştirdiler. Buradan çıkan sonuç, başörtüsünün yurttaşların değil; daha çok yönetenlerin sorunu olduğu gerçeğidir.Yapılan anketler de başörtüsünün halk nezdinde hiç de siyasilerin algıladığı biçimde algılanmadığını ve sorun olarak görülmediğini göstermektedir. Geçmiş yıllarda yapılan bir ankette yurttaşların %69,3’ü başörtüsünün siyasi bir simge olmadığını, %73.7’si üniversitelerde bu yasağın kaldırılması gerektiğini belirtmişti (Radikal, 28.09.2007). Ayrıca anketin verilerine göre Türkiye’de her 100 kadından 61’i başörtüsü takıyorsa kimsenin “Başörtünün kamusal alanda ne işi var?” demeye hakkı yoktur. Bunun üzerine “Aman efendim başörtüsü farklı başını örtmek farklı’ diyenler olabilir; fakat unutulmamalıdır ki bazen her yöreye göre başını örtme biçimi değişmektedir. Ninelerimizin başını örtmeleri nasıl inançtan kaynaklanıyorsa aynı şekilde üniversiteli bir genç kızın başını örtmesi de aynı nedenden dolayıdır. İnancın istemleri gelenek haline getirilmiş olsa bile bu, başörtüsü yasağını asla haklı çıkarmaz zaten. Aslında eklemek gerekirse ikisi arasında değişen tek şey kuşağın farklılaşması ve giyimde çeşitlenmenin artmasıdır ve sorun olan şey bazılarının demokratikleşmeden çok korkmasıdır. Bu konuda Prof. Dr. Ali Sarıbay’ın bir röportajda “Bizim demokrasiyle sorunumuz var.Biz demokrasiyi içselleştiremediğimiz için,kendisini sağ ve sol,İslamcı ya da laik nasıl tanımlarsa tanımlasın,hepsinin kafasının arkasında kendi yaşam tarzını başkasına kabul ettirme beklentisi var(https://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=95707).” saptaması çok önemlidir.

Oysa yönümüzü döndüğümüz ve girmeye çalıştığımız Batı’da yaşayan başörtülü kadınlar bu kadar sorunla karşılaşmıyorlar. Tabi ki Avrupa’da da istisnai sorunlar ve yasaklamalar olabiliyor. Ama birçok Avrupa ülkesinin Müslüman olmadıkları halde “adalet ve demokrasi” eksenli hareket edip Müslümanlara birçok hak tanıması çok önemlidir. Tabi ülkemizde laikliğe sımsıkı sarılıp insanların giyimine karışan elit bir tabaka var. Kendini ülkenin efendisi olarak gören bu kesim, haksız olduğu her durumda bile kendi yaşam standardını ve efendiliğini korumak gayesiyle yasakları savunurlar.

Bu elit kesimin her şeyden önce laikliği çok iyi bilmeleri ve yönümüzü döndüğümüz, laikliği kendilerinden aldığımız Bat’ıdaki uygulamaları bilmeleri gerekmektedir. Bu da, fikir sahibi olmadan bilgi sahibi olunmaması için temel şart; çünkü Avrupa ülkelerindeki üniversitelerde Türkiye’deki gibi hiçbir yasak yok. Hatta bazı ülkelerde kamu dahil, ilköğretimde dahi başörtüsüne ilişkin bir yasak yok. Hal böyleyken Batı’da ve Türkiye’de yapılan sosyal saha araştırmalarında endişeye mahal bırakmayan sonuçlar varken bu elit kesimin derdi nedir diye sormak istiyorum. Her cümlelerine ‘Atatürk cumhuriyetinin…’ diye başlayan bu elit kesim, Türkiye’nin Batı’yla bütünleşip daha çağdaş bir ülke olmaması için mi yasakçılığı savunuyor? Belli bir yaşa gelmiş insanların ne giydiği mi önemli yoksa aklını ne kadar ve nasıl kullanabildiği mi?Bu soruları çoğaltmak mümkün; ama bazı tartışmalarda akademisyenler ve yazarların da vurguladığı gibi aslında sorun ‘nasıl bir üniversite istediğimiz’ sorunudur.

Sonuç olarak görülen şu ki ülkemizi yönetenler, merkezine halkın menfaatlerini koymuyorlar. AKP, bu sorunu çözmek için her imkana sahipken her fırsatta bu sorunu erteleyerek belli zamanlarda bir rant kapısı olarak görüyor. Özellikle de başta yeni anayasa olmak üzere, bu gibi sorunları her defasında seçimden sonra çözeceğini söyleyerek bunu bir seçim yatırımı yapıyor. Şimdi de yaptığı budur. Bunun yanında muhalefet partileri de bu ve buna benzer sorunların, AKP’nin rantı olmasına müsaade etmemek için enerjilerini harcıyorlar. Oysa sorunlarımız, ideolojik temelde algılanmasa ya da algılatılmasa çözüm çok basit: Her özgür yurttaşın, ana dilinde eğitim alması ve inancına göre giyinmesi en temel insani-vicdani haktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
İbrahim Genç Arşivi