M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Barış ve Adalet

Barış ve Adalet

Bugün yer küresinde hiçbir ülke huzurlu değil. Ama dünyanın hiçbir bölgesi de Ortadoğu kadar tedirgin değil. Kapitalist emperyal güçler, sömürdüklerinin uyanışını geciktirmek için karışıklar çıkartarak, dış müdahalelerde bulunarak süreci uzatmak, girdikleri ekonomik kriz çıkmazından kurtulmak için var güçleri ile ne gerekiyorsa yapıyorlar.

Mavi Marmara’da İsrail onca insanı vahşice öldürürken; Türk uçakları kendi 34 Kürd vatandaşını katlederken sesi çıkmayan ABD ve Avrupa’nın emperyal kapitalistleri Türkiye’yi Suriye ile savaş batağına çekmek için ne, ama ne gerekiyorsa yapıyorlar.

Ölen pilotun babası bile yüreğine düşen ateşe rağmen “Oğlum olsa bile bir pilot ve bir uçak için Türkiye savaşa girecek bir devlet olmamalı.” diyerek onurlu bir duruş sergilerken çıkarcı ve fitneci çevreler ve ülkeler savaş naraları atarak rollerini eksiksiz oynuyorlar.

Tarihten zerrece bilgisi olmayanlar, dünya kuruldu kurulalı Ortadoğu halklarının (bazı dönemler yaşadığımız son iki yüz yılda yöneticileri eliyle hariç) hiçbir dönem onlarca haçlı seferlerine rağmen esaret altında kalmamış, kalmayı kabul etmemiş bir coğrafyadır burası.

Bu yüzden değil ABD, Rusya, Avrupa gibi ülkeler; hiçbir ülke “Ortadoğu bizden sorulur” deme cesaretini gösteremezken Başbakan'ın bu çizgiye girmesi büyük bir hata değil mi?

Oysa Ortadoğu için hayal kuran Türkiye’nin iç durumuna baktığınızda tam bir hayal dünyasında yaşadığını görürsünüz. Hayal, çünkü Türkiye’nin 90 yıllık devlet hayatının son 30 yılı kanlı isyanlara sahne olmuş bir Kürd sorunu var. Sorunun üstesinden gelmek için gerçekçi projeler üretip iç barışı sağlaması gerekirken; halkın oyları ile seçilmiş Belediye Başkanları, Milletvekilleri, siyaset ile şu ya da bu şekilde ilişkisi olan herkesi; Tıp öğrencilerini, kendisi gibi düşünce üretmeyen gazeteciyi, AKP ve hükümete muhalefet eden aydını, sendikacıyı, bilim adamını içeri atarak Ortadoğu’ya nizam verecek bir ülke konumundan uzaklaşıyor.

Kendi Kürd’ünün hakkını gasp eden bir devlet başka halkların hakkını koruyacağını söylediğinde ne kadar inandırıcı olur? İnandırıcı olmanın yolu evinin içindeki huzur, adalet, barış ve özgürlük ölçüdür. Kendi savaşını durduramayan başkaların savaşını durdurabilir mi?

AKP hükümeti Suriye halkının insani haklarına sahip çıkmadan önce kendi halkının doksan yıllık sorununu müzakere ederek çözmek ile sorumlu değil mi? Müzakere için “Oslo” gibi çok çeşitli araç ve yöntemleri varken 30 yıldır denenmiş, çare olmamış “şiddet” sarmalına dönüş yapılır mı?  Siyasetin amacı çare üreterek çözüm olgusu yakalamak değil mi?

Demokratik ülkelerde siyasetin ana ekseni eşitlik, özgürlük, barış, adalet temelinde çoğulcu bir yönetim sağlamak değil mi? Tekçi, yasakçı zihniyet ile amaca ulaşılır mı? Siyaset silahların susması için şiddete olmazsa olmaz tek alternatifidir. Ancak böyle bir siyasi anlayış toplumu bir arada tutarak yaşamı kolaylaştırır.

Mesela giderek derinleştirilen KCK operasyonları ile ne barış, ne özgürlük sağlanır; ne de toplum bir arada tutulabilir. Çünkü KCK yasadışı bir örgütü tasfiye etmek değil, Kürd halkını topyekun siyasi arenadan tasfiye etmeye yönelik bir proje olduğu iddia ediliyor.

Adaletin kılıcı özgürlüğün, düşüncenin, siyasetin kalemini keserse umut yeşerir mi? Böylesi bir ülkenin siyasetçisi değil Ortadoğu, kendi vatandaşının gözünde inandırıcı ve samimi bulunmaktan uzak düşer ve sorgulanır.

Siyaseti tasfiye eden zihniyet özgürlüğü, çoğulculuğu tasfiye ederek barışa en büyük darbeyi vuran; engeli koyan otoriter, kendi sivil diktasını kuran vesayet zihniyetinden başka bir şey olmaz. Unutmamak gerekir ki bu yöntem er ya da geç gelecekte kendi bindiği dalı kesmek olur. İtibarsızlaşan siyaset bir gün muktedir olanı da beklemediği bir anda yere serer.

Siyaset umutları söndüren bir argüman değildir. Barışı öldüren asla değildir. Her gün ülkenin bütün Televizyonları, Ana haber bültenleri, gazete manşetleri tutuklama, operasyon, saldırı, Helikopter, savaş uçakları, kan, ölüm ile dolu can alan haberler ile doluysa o ülkede umut yeşermez, barışta olmaz. Bu ülke Ortadoğu gibi belalı bir coğrafyada hiç etkin olur mu?

30 yılda sil başa dönen yöntemler ile 72 milyonu barış için umut manyağı yaptılar. Bir halkın siyaset yaparak hak aramak isteyen temsilcilerinden 8 bin (yazıyla sekiz bin) insanını hapse atan bir ülkenin, bir rejimin, bir devletin, bir zihniyetin adına ne denir; siz isim verin.

Kürd halkı 90 yıldır çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek, sadece eşitlik, sadece hak, sadece özgürlük ve sadece barış istedi diye ya hapishane kapılarında ya dağ başlarında inkar ve imha edildi, öldürüldü, sürgün edildi, köyleri yakılıp, yıkılıp boşaltıldı. Operasyonlarla anlaşılan o ki son Kürd kalana kadar KCK ile yaftalanarak susturulmak için hapsedilecekleri gözüküyor.

Uygulanan siyaset ülkeyi ve insanları karmakarışık hale getirdi. Kürd gençleri asker ve PKK cephesinde karşı karşıya getirilerek öldürülüyor. Bu durum Kürde umut vermek yerine kopuşu hızlandırıyor. Senin evinde yangın varken komşunun yangını ile ilgilenemezsin. Artık Türk – Kürd hiçbir aile siyasilerin söylemlerine inanmıyor.

Hak arayan, pankart açan, tepki veren, yazı yazan hemen herkes ayıklanarak içeriye atılıyor. Kürdler açısından AKP dönemi 12 Mart, 12 Eylül ya da 28 Şubat’ı hiç aratmıyor. Bu tutum da Kürd halkını ve ona destek veren azınlığı “barış mı, savaş mı?” diye tam bir umut ve umutsuz manyağı haline geldiler.

Ya itaat ve biat; ya da hapis, baskı ve zulüm ya teslimiyet. Onurlu, vicdanlı, namuslu, özgürlük, barış, hak, adalet ve eşitlikten yana olanların zulüm eden egemen güce itaat ve biat etmeyeceğini 30 yıldır algılamıyorlar.

Ya da algılıyorlar algılamasına da biz bu durumu daha ne kadar devam ettirebilirsek ettirelim; belki hepsini teslim alır ve susar hayallerini kurdukları için şiddet yönteminde ısrarcı oluyorlar. Ne yazık ki tarihin mezarlıkları yanlışlar üzerinde hayal kuran yönetimlerin akıbetleriyle doludur. AKP de o tarihi mezarlıkta doğruyu yapan bir siyasi örgüt; Başbakan da tarihi mezarlıkta iyilerin içinde yer alan bir siyasi şahsiyet olmak istiyorsa; Suriye krizine rağmen son günlerde yeşeren barış, özgürlük, kardeşlik ve adalet umutlarını söndürmemeli.

Bakınız İngiltere kraliçesi 2. Elizabeth’in kuzeni İRA tarafından öldürüldüğü halde bir zamanların İRA komutanı, Sinn Fein’in lideri Martin McGuinnes ile tahta çıkışının 60. yıl kutlamaları için el sıkışmış. Erdoğan bu gelişmeyi görmeli. Bu çizgide hareket ederek Kürd barışı için beliren ışığı aydınlığa çıkarmalı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi