M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Barış sancısı

Barış sancısı

Seçim öncesi ve sonrası  yüksek gerilimli bir dönem geçirdik/geçiriyoruz. AKP’nin ve Başbakan’ın tavrı ve konuşmalarına bakanlar için karanlık bir senaryo, olumsuz ve içinden çıkmaz bir gelecek olarak tarif ediliyor. Bunun sonucu Kürtler umutsuzluğa kapılıyor.

Ben öyle görmüyor ve düşünmüyorum. Makalemin başlığında da dile getirdiğim gibi Kürt sorunu için çözüme giden yolda “Barışın sancıları” tabir edebileceklerimiz oluyor.

Savaş çıkarmak çok kolaydır. Alırsın eline silahı sağa sola ateş edersin, suçsuz günahsız insanları öldürürsün, kin ve nefret tohumları ekersin. Yetinmez ha bire gerilimi arttıran operasyonlar, tutuklamalar, şoven, ırkçı, militarist, saldırgan bir siyaset güdersin.

Barış isteyenler bu saldırgan taktik karşısında ellerini güçlendirmek için bir yol ararlar ama işleri gerçekten çok zor. İtidalli olmak ve sürecin yükselen trendini düşürmekte bir hayli yorulurlar, zorlanırlar. Seçim öncesi ve sonrası Türkiye’de yaşananlar bence bunlar.

Ama her şeye rağmen umutluyum. Neden mi? Başbakan’ın “Meclis Bal gibi çalışır” diyen çok sert çıkışına ve ondan da geri kalmayanlara rağmen barış olacak. Çünkü AKP içinde ılımlı konuşan, söylenmeyen sözleri ifade eden, tansiyonu düşürmek isteyenler de var.

Aynı şekilde Kürt cephesinde de bazı isimler; İmralı’da Öcalan’da rol gereği radikal AKP’li ve Başbakan’dan geri kalmayan açıklamalar yapıyor. Ama dikkat ederseniz Kandil’de Karayılan Hasan Cemal ile yaptığı röportajda ılımlı, tansiyon düşüren, kapı aralayan, bugüne kadar çok fazla dillendirilmemiş birlikte, iç içe yaşamak gibi güzel mesajlar veriyor.

Aynı şekilde Diyarbakır’da Hatip Dicle ve tutuklu vekiller karşısında haklı olarak takındıkları boykot tavrına rağmen Ankara’da Ahmet Türk, Şerafettin Elçi gibi ılımlı Kürt siyasetçilerden oluşan bir heyet Cumhurbaşkanı ile görüştükten sonra “ pozitif bir enerji aldık “ diyerek çözüm ve uzlaşı arayışı için çaba harcıyorlar.

BDP eş başkanı Selahattin Demirtaş bazen sert konuşsa da uzlaşmacı tavrıyla “ Kriz tablosu bizi de mutlu etmiyor. Ancak iktidar hiç bir şey olmamış gibi hareket etmesi kabul edilebilir değil. Dicle’nin vekilliği resmen gasp edildi. Yetmedi “hak ettik” diyorlar. Boykotumuz parlamentoya karşı değil. Parlamentoya saygımız sonsuzdur. Biz AKP’nin pervasızlığını protesto ediyoruz. Başbakan verdiği hiçbir sözü tutmadı.” diyerek makul, mantıklı ve yumuşak beyanatlar veriyor. Çözüm yerinin meclis olduğunu onaylıyor.

BAŞSAVCI İLE KAYMAKAMIN TEZATI

Bütün bunlar olurken Cengiz Çandar’ın “4. büyük isyan” raporundan sonra Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı Durdu Kavak’ın medyaya yansıyan açıklamaları Kürtler için umut veren bir gelişme derken Bismil Kaymakamlığının tavrı tezat yaratıyordu.

JİTEM, KCK, Habur davalarının savcısı Diyarbakır’da geçirdiği 5 yılın ardında Durdu Kavak’ın bir gazeteciye verdiği mülakatta bakın neler diyordu:

“Geçmişte çok hata yapıldı ama artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Türkiye’de maalesef her kurum kendisini devlet olarak algılıyor. Her kurum adeta dukalık. Bürokratik engellere takılsaydık bölgede bir değişim olmazdı. İlk geldiğimde Kürtçe bir yazı veya sarı-kırmızı-yeşil renkler görüldüğünde hemen soruşturma açılıyordu. Kürtçe davetiyeler için başta dava açtık. Ancak sonra soruşturma açmamaya, mahkemeler de beraat kararı verdi.

Artık renklere soruşturma açmıyoruz. Teslim olan örgüt üyesine bakış açımız ilk başlarda çok farklıydı. Şimdi savcılarımız oturtuyor, çay söylüyor, dostça ifade alınıyor. Devletin yakaladığı sabır ve anlayışa karşı tarafta olgunlukla yaklaşmalı. Dağa giden gençler için bir açılım yapılmalı. Bunu yeni anayasada somutlaştırılmalı. Bu anayasada Kürtçe eğitim, Kürtçe eğitim hakkı verilmeli. Maalesef bugüne kadar korkularımızla yönetildik. Dediler ki “bölünürüz”, bölgede kimsenin böyle bir derdi yok.

Dicle’nin sabıkası olduğunu biliniyordu. Memnu hakların iadesinden yararlanması da söz konu değildi. YSK en başta yanlış yaptı. Sonra yaptığı doğruları da yanlış göründü. YSK en başta “aday olamazsınız” deseydi bunların hiçbiri yaşanmazdı. YSK geri adım attı.

Demokrasilerde mücadele alanı parlamentodur, oraya gitmeyip sahanın dışında kalmak oy verenlerin iradesini yok saymaktır. Hatip Dicle’nin şansı yok. Tutuklular için ise değişiklikler yapılabilir. Bence milletvekili seçimlerinde hiçbir şart olmamalı.

Bu topraklar kan ve gözyaşı gördüğü yer. Çözüm için pozitif bir dil geliştirip bir birimizi anlamak için samimi adımlar atılmalı. Osmanlıdan beri elimizdeki gücü kullanırken hata yaptık. Akan kan var, sorun var öncelikle bunu çözmemiz lazım. En milliyetçi parti MHP bile gelse geri dönüş yok. Bürokratlar cesur olmalı. Değişim cesur insanların eliyle olur. Bu memleket dürüst ve tembel bürokrattan çok çekti.”

Yine aynı günlerde bir başka bürokrasi umuda limon sıkıyordu. Bismil Belediye Meclisi çok dilli hizmet için Türkçe-Kürtçe tabelalar asma kararı alıyor. Meclis kararını onay için Bismil Kaymakamlığına gönderiyor. ( Belediye ve İl meclisleri bu çağda hala neden Vali ve Kaymakam onay alıyorlar? Neden bir yasayla düzeltilmez anlayabilmiş değilim. ) Kaymakamlık kararın onayı yerine iptal için 3. İdare Mahkemesinde dava açıyor.

Bekleyip göreceğiz hakim ve savcı bürokratları Başsavcı gibi cesur bir karar mı alacaklar yoksa statükonun savunucusu mu olacaklar? Dedik ya barış sancısı yaşıyoruz.

Yine demiştim ya ben umutluyum. Neden mi? Kürtçe bir ata sözü var. Der ki “ Taritiya şeve berbanga daviya nuçevane şeveqeye “ Türkçe anlamı “ zifiri karanlığın son noktası şafağın habercisidir. “  Bence olup bitenler karanlıktan sonra aydınlığın habercisidir.

Kürt sorununun çözümü için, barış için; anayasa, kanun, yasa, tüzük, yönetmenlik, siyasilerin tavrından ve her türlü değişikliklerinden önce bürokratların; özellikle yargının kafası ve bakış açısı değişmesi çok önemlidir. Onlar değişmeden siz neyi değiştirirseniz değiştirin bir arpa boyu yol alamazsınız.

Durdu Kavak gibi savcıların sayısı artar, kaymakamlık gibi bürokrasi azalırsa; siyasetçiden önce bürokratların Kürt sorununa karşı bakış açısı değişirse barış kesin gelir. Ki er ya da geç değişecek/değişmeli. O zaman bu barış ya olacak ya olacak. O zaman her kurum kendini devlet yerine koymayacak. Bu yüzden çektiklerimiz barışın sancılarıdır diyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi