M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Barış için ölüm şart mı?

Barış için ölüm şart mı?

Gazetelerde manşet haber, “Bul temizle”; yetmedi “Süper Cobra temizliği”; yine yetmemiş ki “kuvvetler arası eşgüdümle teröristler süpürülecek” o da yetmemiş olacak “Kürdler arası iç savaş” manşetleri devreye giriyor. Bütün bunlar tek merkezden beslenen Türk medyasının kamuoyunu bilgilendirme yöntemi.

Hani Genel Yönetmeni Hakkâri dağlarında plastik masaya yerleştirdiği plastik çiçekler ile poz veren Hürriyet’in Ankara temsilcisi Metehan Demir var ya; demiş ki:

TSK, PKK’ye karşı “Bul temizle” taktiği uygulayacak.

Nasıl mı? “TSK, PKK’ya karşı alan hakimiyetini sağlamak amacıyla bölge bölge büyük bir temizlik harekatı başlatıyor. Sabit noktada bekleme bitiyor, mutlak hakimiyet, tam saha pres başlıyor. Başta Hakkâri ve Şırnak kırsalı olmak üzere, terör örgütü grupları ayrı ayrı çembere alınacak, izole edilecek” miş!...

Metehan Demir Bey, “Tam saha pres” derken o dağları, vadileri, zirveleri yeşil saha mı sanıyor? Bak Metehan Bey, atalarımız demiş ki “Büyük lokma ye, büyük laf etme.” AKP bile senden bu kadar militarist, ırkçı, faşist bir insan avı sipariş etmediğine adım gibi eminim.

Tamam, militarizmin psikolojik savaş öncülüğünü her zaman sizin yaptığınızı biliriz. Ancak, tam da bu haberleri peş peşe sıraladığın günlerde önce Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ardından Adalet Bakanı Sadullah Ergin, yine Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ve Bekir Bozdağ’dan sonra bizzat Başbakan 4 gündür peş peşe bağlantılı onlarca TV kanalına çıkarak “yeni Osla” ve “İmralı” mesajını verdiler. Sen şimdi o kan kokan insan avı haberlerin ile kime yaranmak istiyorsun, ya da neyi hedefliyorsun?

Başbakan çözmek için çabalarken sen “Bul Temizle” ve “Tam saha pres” diyerek neyi amaçlıyorsun. Kardeş, kardeşi vursun mu diyorsun. Bak barış için çırpınıyorlar; barış için ölüm şart mı? Sen o savaş naraları atan yazıları yayınlarken belki de TC İmralı ve Kandil ile temas kurmuşlardı. Nitekim Başbakan’ın TV konuşmaları ve basın organlarının açıklamaları bu gelişmeyi açığa vuruyor. Peki, sen neyin peşindesin?

Bak Metehan Bey, AKP’yi güvenlik eksenli politikalara sürükleyenler bir yıllık süre sonunda yanıldılar ve de argo anlamı ile şapa oturdular. Olan bir yılda rakamlar doğru ve inandırıcıysa 750 Türk ve Kürd gencine oldu. Tabii yanan anaların yüreği de işin cabası. Siz gençlerin ölümlerinin devamını mı arzuluyorsunuz?

Bakınız Metehan Bey, güvenlik eksenli politikalar son bir yıl içinde sonuç vermedi. Bürokrasinin PKK’yi 6 ayda bitirme projesi, politikası, stratejisi; her ne derseniz deyin yaşanan onca can kaybına rağmen silahla sonuç alınamadı. Tıpkı 30 yıldır yaşadığımız gibi. Peki, Metehan Bey, en az benim kadar bildiğiniz bu gerçeklere rağmen neyin peşindesiniz?

30 yıldır dilimizde tüy bitti, “askeri yöntemlerle PKK ve Kürd sorunu hal edilemez” dedik. İnanmadınız, Sayın Başbakanı da yanlış yönlendirdiniz. O’na da “altı ayda Sirilanka gibi ezip geçersiniz” dediniz. Olmadı, olmuyor. Peki, hala “bul temizle”, “tam saha pres” ile kime gaz veriyorsunuz. Şehit olan gençlerin annelerinden bu izni adlınızda mı yazıyorsunuz?

Kongre öncesi mi, yoksa seçimler geliyor mu da Başbakan yeniden “Osla”, “İmralı” dedi bilemem. Dilerim öylesi bir gizli niyet olmasın. Ama benim fikrimi sorarsanız; Sayın Erdoğan son bir yıl içinde yaşanan kötü gidişatı gördü ve dur diyecek gibi. Dilerim bugünkü kongresinde de bunu açıklar da ülkeyi rahatlatır.

Bakın Metehan Bey, savaş çok acımasızdır, çok kıyıcıdır. Annelerin, babaların yüreğini yakan korkunç bir akılsızlıktır. Evlatlar babaları gömerken 30 yıldır babalar evlatları gömüyor. Bunu bile bile nasıl o başlıkları ve haberleri yaparsınız? Savaştan vazgeçmek için barıştan başka bir seçenek var mı ki; siz “bul temizle”, “ tam saha pres” diyorsunuz? Barış için haber ve yazılarınız ile kamuoyu baskısı oluşturacağınıza, siyasileri zorlayacağınıza siz ortalığı kızıştırıyor, militarizmi ve savaşı öne çıkarıyorsunuz. Hani o plastik sandalye ve çiçekleri Hakkâri dağlarına kurup gençlerin ölümüyle dalga geçen Genel Yayın Müdürünüz de o haberlerinizi manşetlerden veriyor. Habercilik bu mu, vicdan bu mu, insaf bu mu?

Metehan Bey, Kürd halkının tamamının, Türk halkının da en az yüzde 75’nin tek arzusu var. Akan kan bir an evvel dursun. Çünkü savaşta asla kazanan yok, kazanan barıştır. Silahların gölgesinde doğan umudu tahrik edici haberler ile kıramazsınız. Sizlerin yapacağı, Ankara, İmralı, Kandil, AKP, CHP, BDP’yi iyiye doğru yol alırlarken onları teşvik etmektir.

Sayın Hürriyet gazetesi yöneticileri. Sayın AKP destekçisi Medya. Sayın TSK ve Militarizmin güdümündeki kalemler: PKK “önce silah bıraksın” koşulu 30 yıldır bir karşılık bulmadı. Tıpkı PKK’nın da “operasyonlar dursun” isteminin karşılığı olmadığı gibi.

O halde tarafların bu ısrarının boş olduğunu işlemelisiniz ki, yeniden beliren “barış” umutları bir daha başarısızlıkla sonuçlanmasın. Gerçekçi talep, “PKK, silahları sustursun”; TSK’da “operasyon için hevesli olmasın” konularını işlemeniz. Barış için ön koşul olarak savaşı değil barışı işleyerek bu ülkeye büyük hizmet etmiş olursunuz.

Eğri oturup doğru konuşalım ve de yazalım. Kürd sorunu yalnız PKK ile müzakere edilmez. Kürd sorunu PKK, İmralı, Kandil, Avrupa, DTK, diğer Kürd partileri ve Meclis’te AKP, CHP ve BDP; hatta mümkünse ve gerekirse MHP de masaya oturtularak müzakere ve diyalogla çözülecek bir sorundur. Bu sefer “tasfiye” gibi bir niyet olmadığı gösterilmelidir.

Silahlar sustuktan sonra KCK operasyonları ile içeri atılan 8 bin Kürd siyasetçinin Salı verilmesi için yasal bir çalışma yapılabilir. Yerel yönetimlere bir takım yasal haklar verilir. İlkbahar’a doğru estirilecek bahar havası ile 2013 yılı yerel seçimleri barış içinde yapılır.

TV konuşmalarından anlaşılıyor ki Başbakan Kürdler ile yapacağı görüşmede artık geçmişteki gibi “devlet görüştü, ben görüşmedim” demeyecek. Bu sorunun çözümü için iyiye delalettir. Ve görüşmeler gizli, kapaklı değil, kamuoyunu bilgilendiren açıklıkta olmalıdır.

Ha bu arada 30 yıldır Kürdler açısından hiçbir anlam ifade etmeyen “Terör” edebiyatı da artık toprağa gömülerek Türk siyasetçisi, askeri, bürokratı dil ve üsluba da önem vermeli.

Yalnız siyasiler değil cemaatler, dernekler, sivil toplum kuruluşları, medya, aydınlar, yazarlar, çizerlerin desteği ve önderliğinde Başbakan’ın dediği gibi bir milyonluk mitingler Ankara, İstanbul, Diyarbakır’da yapılmalı.

Bu mitingler Kürd halkını küçük düşürmek, kınamak, telin etmek için değil bu kanlı savaşın bitmesi ve “kardeş barışının” gelmesi için yapılacak mitingler olmalı. Asker ve gerilla anneleri bu mitinglerde kol kola girerek “edi besse”, “artık yeter” demeliler. Değilse daha çok gençleri toprağa veririz. Yeter artık, barış için ölüm şart mı, Metehan Bey… 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi