İrfan Sarı

İrfan Sarı

Bakire kar demleri

Bakire kar demleri

Ocakların bacalarından dumanlar yükselirken kar yağıyordu damlara. Kar yağarken pencerenin camları ıslak. İçeriden sızan ışık lapalara vurup çakıyordu çakmak çakmak. Şehir uyuyordu. Belki sevişiyordu sevgililer. Gece her ihtimale açık, zemini sabitti sanki. Kara bir çarşaftan düşerken kar taneleri ihtimalen şairde sevdiğini mısralıyordu ki aşk korusun onu.
 
Ki aşk korusun onu; Daha kaç gün olmuştu ki saksıda açan narçiçeklerinin meyveye dönüşü, her çatlayan narçiçeğine kapılıp gidişi. Böyle ağır bir yük kaç zaman dururdu ki şairlerin yüreğinde. Yar sinem sinem, zülüf zülüf süzülürdü burnundan.
 
Gözlerine dağın pusatsız akşamları geçerdi. Kar uslu uslu yağardı. O aşkın geçidinde aşığın hali vaktine çare arardı. Çaresiz zamanlardan çareyi yaratan kelimelerin ustasıydı çünkü. Kaynatırdı acıdan çatlayan yüreği.
 
Kar yağacak, bacalardan duman tütecek, sevişenler, didişenler ve narçiçekleri patlayacak. şair durmadan yazar artık. Kahvenin telvesine kadar şekerlenecek ruhu, çayın demine dek çekecek kelimeleri beyninden ve tütünün en nazlı damarından beslenen dumana yoğunlaşacak. Karnında aşka pusu kurmuş kelimeler uyanacak, boğazına tüm enstrümanlar eşliğinde gelecek sonra. Dudaklarına yaslanacak kovanından kurtulmuş mermi gibi…
 
Bir fotoğraf karesi bütün simetrisiyle, bütün berraklığı, bütün detaylarıyla konacak saçlarına… Oracıkta çakılacak kalbinin duvarına. Afrodit’in bütün güzelleri kafatasının içinde boy gösterecek, aklının koylarında yıkanacak melekler.
 
Kış rüyalarını hiçbir bilim şairce anlatamaz.
 
Andan aşk çeker yürekleri, aşktan an sonsuza kadar. Kar gecikmiş mektup gibi, postasız, kapı eşiğine bırakılmış, pulsuz, uçları yakılmamıştır. Behemaldır. Ondan, yürek uyandırır.
 
Terazın yaylasında beyazlık, cilo dağında bakiredir kar. Şairin başında dirhem dirhem hayat görmüş ak teldir.
 
Aşk ve kar sonbahar hazırlığı…
 
Kışın heyecanı, ateşi ve yakıcılığıdır… Diğer mevsimlerin özlem çukurunda kurumuş yoksulluktur…
 
Kar yağarken sınırsız serbest düşünür şair. Uyaklarında kızıl saçlı rüzgarlar vardır. Kan ter içinde özlem gezdirir. Suyun yatağına yakınlığı kadar yakındır sezgileri. Derinlikli adamıştır kendini.
 
Çünkü kar tanrının verdiği gibidir, örtünmemiştir, çırılçıplaktır yani anadan üryan. Tanrısına kim karşı koymuştur ki kar koysun. Haşa! giyinik ölünmez mi ki.
 
Şair günahlardan çeker elini ayağını.
 
Aşkı veren tanrıysa, tanrıya sonsuz sadakatle, sonsuz minnetle yazar.
 
Kar yağıyordu, şairin yosun bağlamış akşamlarından birinde. Narçiçekleri çatlamış, Alüsa saksıdaki toprağı tavlamıştı. Cehennem yansa da cennet bize yoldu. Yolumuz aşk döşeli.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
İrfan Sarı Arşivi