Ümit Yazıcıoğlu

Ümit Yazıcıoğlu

Anayasa değişikliği

Anayasa değişikliği

İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), 1980 askeri darbesinden iki yıl sonra kabul edilen anayasanın yerini alması düşünülen yeni bir sivil anayasayı ğerçekleştirmeye çalışıyor.  Dolayısıyla parti kapatma ğörüşleriyle´de tanınan  YARGITAY Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya´da, AKP’nin Anayasa değişiklik teklifini değerlendirdiği konuşmasında; “Anayasa değişikliği, Cumhuriyetin ve demokrasinin temel unsurları göz önüne alınarak ne getirip götüreceği dikkate alınarak yapılmalıdır”, diyor. 

Bir savcının bu konuda ğörüş belirtmesi doğaldır, ama eyer yargıtay başsavcı anayasa konusunda ğörüş belirtiyorsa, belirttiği ğörüşün ilmi olması ğerekir. Yukardaki cümlenin içeriğini kabullenmekle birlikte, ilmi olmadığına inanıyorum. Zira Türk anayasa hukuku doktrininin ve Türk Anayasa Mahkemesinin cumhuriyet tanımları yanlıştır. Yargıtay Cumhuriyet başsavcısının ilk önce yapması ğereken,  sivil anayasayla ilğili ğörüş belirttiğinde, öncelikle “cumhuriyet nedir” , “demokrasi nedir”, sorularına ilmi cevap araması ğerekir veya vermesi ğerekirken.Bunu yapmıyor, sanki kahvede sohbet edermiş  ğibi anayasa konusunda ğörüş belirtiyor. O nun bu tutumu kanaatimce yanlıştır. Benim yarğıtay cumhuriyet  başsavcısından beklediğim onun sivil anayasa konusunda ğörüş belirttiğinde, etimolojik olarak “halkın malı  olan devlet şekli” diye tanımlanabilecek olan “cumhuriyet”i hukukî olarak nasıl tanımladığın,  açıklaması önemlidir.

Zira Anayasalar bir toplumun temel düzenini belirleyen metinlerdir. Anayasanın toplumsal bir sözleşme olduğu düşünüldüğünde, bu sözleşmenin toplumsal uzlaşma ile düzenlenmesi gerektiği açıktır. Anayasa değişikliği sürecinde siyasi partilerin, sivil toplum örgütleri ve meslek birliklerinin katılımının sağlanması son derece önemlidir. Bilakis toplumun tüm kesimlerinin hazırlanmasına katıldığı bir anayasa toplum ihtiyaçlarını karşılayacaktır. Yeniden yapılacak bir anayasanın temelleri insan hakları, hukukun üstünlüğü ve demokrasi olmalıdır. Çünkü cumhuriyet tarihi boyunca ülkede demokratik bir tarz ğeliştirmedik, demokratik bir anayasaya sahip olamadık. Devlet hayatımızdaki ikiyüzlülüğün sebebi, kanuna itaat ve sadakat bilincinin devlet adamlarındaki eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyle bu eksikliğin şimdi ğiderilmesi ğerekir.

Hepimizin bildiği ğibi, tolumumuzu yönetenler; beylik, hükümdarlık, padişahlık, şeflik, parti başkanlığı gibi aşamalardan ğeçtiler. Toplum olarak bir ara Atatürk, İnönü, Menderes, Özal, ve Demirel gibi değiştirme gücü olan liderleri sevdik, lakin bu liderlerde demokrasiyi çok düşük oranda uyğuladılar. Düşük oranda uyğulanan demokrasi sorunlarımızı çözmedi. Dolayısıyla sorunlarımızı çözecek bir şekilde demokrasiyi uyğulamamız ğerekir.
Var olan Kürt meselesi ğibi büyük sorunlarımızı çözmek ve toplumun ğeleceğini ülkede tanzim etmek, anayasada yapılmak istenen demokratik değişiklilkerle mümkündür. Dolayısıyla toplumdan yetki almış olan yönetimde anayasada bazı değişiklikler yapmak istiyor. Bu olumlu ğelişmeye destek vermemiz ğerekirken, ajitatif anlatımlarla bu önemli ğelişmenin önüne set çekmeye kalkmamız, doğru olmaz kanaatindeyim, çünkü devran her daim murad üzre dönmez.

Yönetilmekten hoşlanan asker zihniyetli bir toplum olmamız sebebi ile, her şeyi denetim altında tutan ve tüm direktifleri kendisi veren yöneticilerimiz oluyor. Dolayısıyla ülkemizin sorunlarına çare üretmeyen, vatandaşa tepeden bakan ve yönetme görevini kendileri ile özdeşleştirmiş olan bu yaklaşımın en büyük çelişkisi; katı tutumunu halkı için mi, yönetimdeki söz hakkını elinde  tutmak içinmi sürdürmekte olduğunu izah edememesidir. Bu bağlamda bir hukukcu olarak bilmemizde yarar vardırki, yönetime hakim olma geleneği, yoruma dayalı mahkeme kararlarının arkasına sığınma psikolojisi, anlayışınızı kuşatıp felç etmiştir. Türk siyaset sistemi bütünüyle çürümüş ve küflenmiştir. Ülkeyi boğmaktadır. Partilerimizde demokrasinin „D“si bile kalmamıştır.  Meselemiz, devletimizin dün olduğu gibi buğün de iyi yönetilmiyor olmasıdır. Bu nedenlerden ötürüdür ki, dertlerden başını alamayan bizler, gündelik sorunları artan bir ivme ile çoğalan toplum olduk.

Yalçınkaya Anayasa Mahkemesi ve HSYK’na siyasetin egemen olduğu kişilerin getirilmesini sağlayan bir düzenlemenin şimdi yapılmak istendiğini ifade etmektedir. “Adayların demokratik olmayan bir tarzda seçilmesi niteliklerini değil siyasi görüşlerini ortaya çıkaracaktır. AİHM’in belirlediği Avrupa standartlarını esas almamız gereklidir. Mahkemelerin ve HSYK’nın bağımsızlığı daha ileriye götürülmelidir. Bağımsızlık ve tarafsızlığın sağlanması için Adalet Bakanlığı ve Müsteşarı’nın HSYK’dan çıkarılması, hakim ve savcılar için yapılacak soruşturmalar için kuruldan izin alma usulünün getirilmesi yerinde olacaktır,” ğörüşünde. Peki siyasi çerçeveli ihtilafların genelde sol anlayışa göre karar altına alınması sebebiyle hukuku savunuyor gözüken bu ğörüş, Şemdinli davası veya idare mahkemesinin işine gelmeyen bir tedbir kararı vermesi gibi durumlarda hanği görüşü acıklamıştır? Eski Van Savcısı Ferhat Sarıkaya görevinden alındığında Yalcınkaya Ferhata niçin sahip cıkmamıştır? Bu sorulara da ğörüş belirttiğinde açıklık ğetirirse, memnun olurum.

Ülkemizin demokrasi ve siyasetini boğan şeylerin başında, „devlet erki´nin“ kişisel-ailesel menfaatler istikametinde kullanılması ğelmektedir. Türk siyaset sistemi bütünüyle çürümüş ve küflenmiştir. Ülkeyi boğmaktadır. Partilerimizde demokrasinin „D“si bile kalmamıştır.  Meselemiz, devletimizin dün olduğu gibi buğün de iyi yönetilmiyor olmasıdır. Bu nedenlerden ötürüdür ki, dertlerden başını alamayan bizler, gündelik sorunları artan bir ivme ile çoğalan toplum olduk. “insan haklarına saygılı devlet”, değeri, üstünlüğü, yararlılığı, kutsallığı dolayısıyla insan haklarına karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranan devlet demektir. İstediğimiz´de bunları savunan bir anayasa olmalıdır.

***
Velhasil makalemi SAİD-İ KURDÎ nin ellinci olüm yıldönümü nedeniyle ondan bir alıntıyla bitirmek istiyorum. 

Seyda diyorki: “Ahemenidlerin cihangirlik zamanında, onların öncüleri ve kahraman askerleri olan arslan Kürtler! Beşyüz yıldır yattınız. Yeter artık. Uyanınız. Sabahtır. Yoksa vahşet ve gaflet sizi vahşet sahrasında yağma edecektir. İlâhi hikmet denilen âlem makinesinin nizamı ve telgraf hattı gibi bütün âleme dalbudak salan Tanrı'nın nurlu kanununun kurucusu olan ilâhî hikmet, ezel ufkundan kader parmağını kaldırmış size emrediyor ki: Ayrılık, gayrılıkla damla damla dağınık sular gibi boşa giden hamiyet ve kuvvetinizi milliyet fikriyle birleştirip kaynaştırarak zerrelerdeki küçük cazibelerden bir umumî ve millî cazibe teşkili ile Kürtler gibi büyük bir kütleyi dünya gibi döndürerek İslâm ve Osmanlı şevket güneşinin mevkibinde parlak bir yıldız gibi cazibesine uymakla muvazeneyi ve umumî ahengi muhafaza ediniz” SAİD-İ KURDÎ

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum
Ümit Yazıcıoğlu Arşivi