M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Anadilimi istiyorum

Anadilimi istiyorum

(ZIMANE DAYÎKA XWE DIXWAZIM)

Biliyorum gündemde o kadar sıcak konular varken sen hala neden “Anadil” konusunu işliyorsun dediğinizi duyar gibiyim.

Ben de o gündemi takip ediyorum. Türk medyasının bilinçli olarak derin devlet aygıtlı “Öcalan-Baydemir” olayını manşetlere taşıyarak psikolojik savaş aygıtıyla ortalığı tozu dumana katmak istediğini ben de görüyorum. Kürt sorunu söz konusu olduğunda yapay gündem ve kontrolsüz kışkırtmalarına Kürtler şerbetlidir. Ama onlar bu ilkel yöntemle bizleri karşı karşıya getirmekten asla geri kalmıyorlar/kalmazlar.

Türk medyası ve işbirlikçileri Kürtleri bir birine kırdırmayı tek yöntem olarak görüyor. Bin yıldır böl, parçala, yönet tek şiarları olmuştur. İyi Kürt, kötü Kürt yöntemiyle kendi Kürdü’nü yaratmaya, beceremezse korkutarak, sindirerek arzularına kavuşmayı istemişlerdir.

Yapay gündemler; yasaklar, tehditler, cezaevleri; Ahmet Kaya, Yılmaz Güney gibi sanatçıları ve de yüzlerce Kürdün sürgünde ölmelerine yol açan ince cinayetleri işleyerek canımızı acıtsalar da ben yine Kürt dili üzerine yazacağım.

Çünkü 200 yıldır olup bitenlere Kürtçe dili sebep olmuştur. Kürtçe dil için milyonlar sürgüne gitmiş, köyleri, evleri yakılmış, hapsolmuş, işkence görmüş, faili meçhule gitmiş ve de toprağa düşmüşler.

xxx

Rahmetli annem Emine, Kürtçe ana dilimi unutmamam için etkili olan tek isimdi. O hiçbir zaman tek kelime Türkçe konuşmazdı. O hep çok saf, çok temiz, çok berrak ve hiçbir yabancı kelime almamış pırıl pırıl zengin ve akıcı Kürtçesiyle konuşurdu.

Türk kökenli olan geliniyle (eşimle) iletişim kurmak için çat, pat birkaç kelime Türkçe konuşsa da, ısrarla Kürtçe konuşmasıyla eşimin de Kürtçe dilini öğrenmesini sağlamıştı. Eşim Batman’da kaldığı o dört yıl içinde annem sayesinde Kürtçeyi anlayan ama konuşamayan biri olarak hayatımda yer aldı.

xxx

Kardeşim Seyithan derdi ki Gülhane Askeri Tıp Akademisinde doktor olarak çalıştığı günlerde annem göz rahatsızlığı nedeniyle ameliyata alınması gerekiyormuş. Akademide onu ameliyat edecek Profesör ameliyattan bir gün önce annemi muayene eder, yardımcı ve asistanlarına hastayı ameliyata hazır hale getirip getirmediklerini sorar.

Asistanları her şey yolunda komutanım, yalnız bir tek sorunumuz var “Emine Teyze tek kelime Türkçe bilmiyor. Bu yüzden ameliyat sırasında gerekli olan birkaç sözcüğü ifade edemiyor” derler. Bunun üzerine bölüm başkanı ve ameliyatı yapacak olan profesör asistanı ve ekibinde yer alacak doktor ve personele şöyle der:

“Ben anlamam o birkaç kelimelik gerekli olan Türkçeyi ya siz Emine teyzeye bir gün içinde öğretirsiniz, ya da siz o kelimelerin Kürtçesini öğrenerek onunla diyalog sağlarsınız.” Evet demek o zamanlar Kürtçeden rahatsız olmayan askeri general doktor profesörler varmış.

Bu gelişme üzerine kardeşim annemle baş başa kaldığında gerekli olan o birkaç kelime Türkçeyi anneme söyler ve bilip bilmediğini sorar. Annem bildiğini ama kendi ana diliyle konuşunca daha rahat ettiği için Kürtçe konuşmak istediğini söyler. Kardeşimin o birkaç kelim Türkçeyi telafüz etmesini isteyince annem oğlunu kırmamak için o birkaç kelimeyi ameliyat sırasında söyleyeceğini ifade ederek olayı kapatırlar.

xxx     

Annemin Kürtçe diliyle ilgili duyarlılığını sanırım bu olay yeterince ifade ediyor. 7 erkek 1 kız çocuğuna, etrafındakilere ve birçok torununa mükemmel Kürtçe konuşmayı öğretmiş bir anneydi. Ancak Kürtçe diliyle eğitim almadığımız için öğretmen, gazeteci, yazar olmama rağmen Kürtçe yazı yazdığımda bir hayli zor anlar yaşıyorum. Öğretmen emeklisi olan ağabeyim benden daha iyi Kürtçe yazabiliyor. Diğer kardeşlerim de benim gibi akıcı bir Kürtçe konuşmalarına rağmen Kürtçe yazı yazma konusunda maalesef yetersiz kalıyorlar.

Bu kadar şeyi niçin mi yazdım? Annemin hiç unutmadığım şu cümlesinden dolayı:

“Lave mini delel, kure mini xweşik u bedew. Ti mamostayi, rojnamevani, tu nivisari ji kerema xwere di nivisene xwe de beje diya min di beje; bera ev şer, bera ev xwina brayeki xelasbibe, bera aşiti çe bibe. Bavo em ji zmane xwe xeyri ti tişti na xwazin. Bera ve zanibin. Bera meyzenin buka min keçe Tirk ji lave xwere min ani. Ez tene tişteki di xwazım. Li zımane bavu dayika xwe, zimane bapire xwe em hevotin di xwazin. Ji ve pede em tişteki na xwazın, ti daxwazya me tineye.. Ji vanra beje u binivese” derdi.

Evet, bunları defalarca annem benimle paylaşmış ve 25 yıl yaşanan olaylar, gençlerin ölümleri, faili belli cinayetler onu fazlasıyla derinden üzüyordu. Bu satırları yazdığımda gözlerim dolmaya başladı çünkü içimden bir ses “seni özledim anne, senin o Kürtçe söyleşini özledim. Başındaki geleneksel kar gibi bembeyaz Kürt yazması ( çarik) ve de renge renk fistanın ile o resmine bakarken seni hep özlüyorum. Kürt dilimin kaynağı sen olduğun için seni çok ama çok özledim annem; jina seydaye mele avdilkerim, keçe haci xalil, dayka min…

Yukarıda annemin Kürtçe söylediğinin Türkçe anlamı şunlardı:

“Güzel oğlum, sen bir gazeteci, yazar ve öğretmensin. Sana zahmet olacak yazarken şunları yazar mısın? De ki annem diyor ki, bu savaş, bu kardeşkanının akması dursun. Barış gelsin. Söyle biz dilimizden başka hiç bir şey istemiyoruz. Bunu böyle bilsinler. Bak biz onlardan Türk kız gelin aldık. Babamın, annemin, dedelerimin dilinde eğitim istiyoruz. Bu isteğimizden başka hiçbir arzumuz, talebimiz yok. Onlara söyle ve öyle yaz.”

xxx

Evet, annem vefat etmeden üç ay önce içime doğmuş gibi Batman’da ziyaretine gittim. Bu ziyaretimde kardeşlerime, akrabama, yakınıma, dostuma, arkadaşlarıma vakit ayırmadan 15 günümü onunla geçirdim. Geceli gündüzlü onunla aynı evde baş başa saatlerce sohbet ettim. Geçmişten, günümüzden, aileden ve Kürt sorununu konuştuk, anılarımızı tazeledik.

Hatta Bayramı birlikte geçireceğimiz için Bayram Namazı saatine kadar Bayramımıza gelecek olanlar için geçmişte yaptığı gibi mutfakta saatlerce yörenin meşhur yemeklerini beraber hazırladık. Bayram sabahı eve gelenlere yer sofrasında ikramlarda bulunduk. Annem bu son Bayramda birlikte yaptıklarımız ile öylesine mutlu olmuştu ki, tarif edemem.  

İşte bu son sağlıklı birlik tenliğimiz sırasında memleket meselesi söz konusu olduğunda her fırsatta dile getirdiği arzusunu yeniledi ve “ZİMANE DAYİKA XWE DE XWAZİM” “Anamın dilimi istiyorum” dan başka siyasi hiçbir talebi yoktu annemin.

xxx

Rahmetli annemin dediği gibi, Kürtlerin TC den tek talepleri var. On bin yıldır bu coğrafyada kullanılan dilleri Kürtçe ile eğitim ve öğretim görmek istiyorlar.

Dünyada kominizim yok olduktan sonra Türkiye’de komünizmin serbest bırakıldığı gibi 30 yıl sonra Kürtçe konuşan kalmadıktan, tamamı asimile edildikten sonra Kürtçe Anadilde eğitimin getirilmesini istemiyorlar.

Farklı düşünenleri hapislere atarak, cezalandırarak bu sorun çözülmez. Farklılıkları zenginlik saymak gerekir. Baskıcı, korkutucu, inkârcı yöntemler artık geçerli değil. Kürtleri potansiyel tehlike görmekten vazgeçilmeli. 87 yıllık bağnaz politikalar bu sorunu çözmedi. Eğitim sisteminde Kürtleri ötekileştiren dışlayan ders kitaplarıyla bu sorun çözülmez.

Kürtlerin öyle bölünme, ayrılma gibi bir düşünceleri yoktur. En azında küreselleşen dünya koşullarında, sınırların kalktığı, tek para diliminin ve ortak ekonominin AB devletleri arasında geçerli olduğu bir yüz yılda başka bir devlet kurma talepleri de gündemden çıkmıştır.

Yıllar önce cefakâr, vefakâr Kürt bilgini, bu uğurda şehit olan mamosta Musa Anter ne demişti: “ Kürtler enayi mi, birlikte kurdukları ülkenin güzelim Anadolu’dan; İstanbul, İzmir, Bursa, Adana, Antalya, Mersin, Muğla, Manisasından vazgeçsinler.”

Türkler samimi ve gerçekçilerse annemin diliyle onlara sesleniyorum. Bize inanın ve güvenin dilimizden başka bir talebimiz yok. Ama bizde size inanmak ve güvenmek istiyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
19 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi