M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Anadilde Eğitim (1)

Anadilde Eğitim (1)

Bu günlerde çok tartışılan bir konu var. “Ana Dilde Eğitim” Öylesine çok önemli bir konu ki 29 isyanın ana sebebidir. Kendine Kürdüm diyen her bireyin en doğal, vicdani, insani, vazgeçilmez, yaşam, mülkiyet ve inanç gibi kutsal hakkı ana dilde eğitim alma hakkıdır. Demokratik bir ülkede tek üstün dil, kültür ve kimlik olamaz.

Bir hukuk devletinde uygulanması gereken yasalar toplumun vicdanında onay görmelidir. Ana dilde eğitimi dışlamak, küçük görmek, yasaklamak insanlık dışıdır. Suzan Samancının ifade ettiği gibi bir filozofun “ Bir ulusu yok etmek istiyorsanız topa, tüfeğe hiç gerek yoktur; anadilini kısıtlayın yeter” dediği gibi.

Başkasından örnek vermeme gerek yok. Bu satırların yazarı ben kürdüm. Annemden Kürt bir çocuk olarak dünyaya geldim. 7 yaşıma kadar Kürtçe dilinden başka hiçbir dil bilmiyordum. Ne zaman okula gittim Türkçe dilini öğrendim. Süreç içinde Yüksek Lisans’a kadar tahsil yaptım, evlendim; 30 yıl öğretmenlik, 40 yıl reklâmcılık yaptım; 35 yıl aktif gazetecilik, hala yazarlık yapıyorum.

Başarılarımı hangi dille elde ettim Türkçeyle, ya ana dilim? Rahmetli annem 85 yaşında vefat edene kadar tek kelime Türkçe bilmediği için onunla hep Kürtçe konuşarak ana dilimin konuşma bölümünü onun sayesinde kazasız belasız muhafaza ederek atlatabildim. (Ki okuma yazması olmayan, ümmi olan annem bile her zaman “bize dilimizde özgürlük versinler başka hiçbir şey istemiyoruz” diyordu rahmetli.)

Ya ana dilimle yazma! Kürt dilinin yazılı eğitimini almadığım için sevdiğim ana dilimle çok istememe rağmen Kürtçe yazamıyorum. Türkçe makalemi 4 sayfa uzunlukta olsa da en fazla yarım saatte yazabiliyorum. Şahsi çabamla öğrendiğim Kürtçe kelimeler ile birkaç cümle kurup, birkaç paragrafı ancak saatlerce uğraşarak yazabiliyorum. Bu yüzden de ana dilimle eğitim almamı engelleyenleri hiç iyi niyetle anmıyor ve sürekli beddua ediyorum.

Benim gibi milyonların bedduasını almamak için bu konuda dikkatli olmak gerekmez mi? İran’da, Bulgaristan’da Kuzey Irak Kerkük’te, Yunanistan Batı Trakya’da; işçi olarak gittikleri Almanya gibi Avrupa ülkeleri hatta Avustralya’da bile siyasiler ve bürokratlar Türkler ana dillerini öğrensinler diye Türk dili için büyük çaba göstermiyorlar mı?

 Sayın Başbakan “Kimse bizden ana dilde eğitim beklemesin” diyerek kestirip atıyor. 20 milyon Kürd’e kursların kapısını gösteriyor. Tam da silahların sustuğu, bir şeyler olacak diye umutlandığımız bir dönemde ateşe benzin dökülüyor. Başbakan bilmiyor mu 26 yılda 40 bin canın öncelikle “Dil” dediğimiz kutsallık için toprağa verildiğini?!.

Kaldı ki o rijit ve hiç düşünülmeden söylenen cümlesine İslami inanç ve Kur’an-a imanı kuvvetli bir Başbakan olarak bildiğim R. Tayip Erdoğan’a tek bir cümle ile hatırlatma yapmak istiyorum. Rum süresi 22. ayet: “ Her Dil Allah’ın Ayetidir” der.

Sayın Başbakan hâşâ Allah’ın Kutsal kitabındaki ayete karşı mı çıkıyor. Yoksa inandığı o kutsal kitaptaki ayeti hâşâ kendi siyasi çıkarına göre mi yorumluyor? Sayın Başbakan o konuşmayı yaparken bu ayeti düşündü mü? Ya da inancına ve vicdanının sesini dinleyerek mi “Ana Dilde Eğitim” talebinin karşısına set çekti.

Bir dili yasaklamak ( eğitimini vermemekte bir nevi yasaklamaktır) o dili konuşan insanların kimliğini, kültürünü, duygu ve düşüncelerini yasaklanmış olmaz mıyız? Dili yasaklamak insanın varlığının hatta yaşam hakkını yasaklamak değil mi? Böyle yapıldığında etnik kimliği farklı insanları yaşadığı topluma karşı hoş olmayan hisler uyandırmaz mı? Sayın Başbakan danışmanları ya da ona siyaseten yol gösterenler bunları görüp, analiz ediyorlar mı? ÖNEMLİ NOT: Bu konuya yarın devam edeceğim.

E-MAİL ATAN VE YORUMCULARIMA MESAJIMDIR:

1) Hakkâri Geçitli ( Peyanis ) köyü katliamıyla ilgili İHD raporuna itirazı olanlar 29 Eylül 2010 da yazılan ve 30 Eylül’de bana mail ile iletilen MAZLUMDER Van şubesinin daha teferruatlı yazılan Geçitli gerçekleri okumalarını tavsiye ediyorum.

2) Makalemin Jirki aşireti başlıklı bölümünü “Aşiretleri övme ve öne çıkarma” olarak algılayan okuyucularımda böyle bir his yaratmışsam özür diliyorum. Beni sürekli okuyanlar hemen birçok yazımda “Aşiret “ konusunda ne kadar titiz ve de bir o kadar mesafeli biri olduğumu bilirler. Ben sadece bölgede 26 yıllık değişmeye başlayan bir tespite parmak basmak istedim. Aşiretler Kürtlerin bir gerçeği, ama geçmişin işleviyle onları kabul ettiğimiz anlamında da bir yorum yapmadım. Yapmış gibi yanlış bir intiba uyandırmışsam düzeltiyorum. Kürtlerin çıkışı aşiretlerde değil, top yekûn birlikte ve aşiret lideriyle en sade mensubunun eşitliğinden geçer. Biz yüz yıldır Türkiye’de eşit vatandaşlık için mücadele veriyoruz. Önce kendi aramızda eşit vatandaş olmazsak, TC karşısında istemimiz havada kalır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi