İbrahim Genç

İbrahim Genç

ALLAH

ALLAH

Modern dünyamızın en hassas cihazlarla ancak görebildiği ana rahmindeki hücre embriyoya dönüşüyor… Ve başlıyor macerası insanoğlunun dünya denilen sahnede… Öyle bir sahne ki bu; büyük büyük çukurlar sularla dolmuş devasa okyanuslar oluşmuş, heybetinden sual olunmaz dağlar arşa yükselmiş, bitkiler toprağın derinliklerinden el uzatmış aydınlığa ve şairin de dediği gibi “Firari güvercinler su başlarında / Ve karaca sürüsü, / Keklik takımı”...

Biz ki tek bir hücreden oluşup bu kollara, ayaklara, gözlere dönüşüyoruz… Kilolarca et yığını müthiş bir şekilde dizayn edilmiş iskeletlere giydiriliyor… Adeta toprağa ekilen küçük bir nohut tanesinin zamanı gediğinde başını göğe uzatması gibi usulca… köke binip dallarını sallayan bir bitki oluyor nohut tanesi ve her dalda taneleri muhafaza eden kabzalar… Bu nasıl bir yaratılış elbette düşünenler için hikmetler vardır!

Peki zamanı ve yörüngesi şaşmayan bu güneşe ne demeli? Yıldızlar… Her gün altında uyuduğumuz kandiller… Bakın ne kadar da çoklar gök yüzünde! Kimi toplanmış adeta halaya durmuşlar, kimi bir kenarda göz kırpıyor bize… Peki bunca yıldızın asılı olduğu göğü kim başımızda tutuyor direksiz? Bu mükemmelliğin bir sahibi olmalı. İşte bu, Descartes’in de “zihnimizde en mükemmel varlık fikrinin var olması”nı delil gösterdiği Allah’tır. Yarattıklarıyla yüreklerimize mührünü basan ve kalp gözümüzü açan Allah…

Öyle bir kainat ki sarsılmaz dizaynıyla bizi hayretler içinde bırakıyor. Üzerinde tefekkür edilebilirse… Diyor kitabında Allah “O, yedi göğü tabaka tabaka yaratandır. Rahman’ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Bir kere daha bak! Hiçbir çatlak (ve düzensizlik) görüyor musun? Sonra tekrar tekrar bak; bakışların (aradığı çatlak ve düzensizliği bulamayıp) aciz ve bitkin halde sana dönecektir. Andolsun ki biz, en yakın göğü kandillerle donattık(67 / 3-5).” Bu hakikatle her gün karşı karşıya olan insanoğluna “Bak, tekrar tekrar bak!” diye seslenen Allah, muhakkak kudretinin bununla görüleceğini bildiriyor bize…

Biz modernitenin kendinden usul usul uzaklaşan uşakları dünyanın karmaşasına dalıp bakmıyoruz, aklımıza gelmiyor bakmak… Bu yüzdedir ki Allah “Şu devenin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine ve yerin nasıl yayıldığına ibret almak için hiç bakmazlar mı? (88 / 17-20)” diyerek bakmak ve anlamak arasındaki bağı işaret ediyor bize. Çünkü bakılmakla görülebilecek ve idrak edilecek olan bütün her şey “Gökleri, yeri ve bu ikisi içinde yaydığı canlıları yaratması, O’nun varlığının delillerindendir. O, dilediği zaman, onları bir araya getirmeye de gücü yetendir(42 / 29).”

O ki bütün yarattıklarına hükmü geçendir. Saklanılmaz ondan hiçbir şey… O ki bize şah damarımızdan daha yakındır (50 / 16). Bu yüzdendir ki “Allah’ın, göklerde ve yerde olan her şeyi bildiğini bilmez misin? Üç kişinin hiçbir gizlisi yoktur ki, O, dördüncüleri olmasın; beş kişinin hiçbir gizlisi yoktur ki, O, altıncıları olmasın (58 / 7).” Yaratan ve yaşatan; rızıklandıran Allah bu kadar bize yakınken hangi kul bu varlığı bile bile kötülük işleyebilir ki? Velev ki işledi; sonsuz merhamet sahibi Allah “(Ey Muhammed!) Kullarım sana benden sorarlarsa, ben, şüphesiz, onlara yakınım. Bana dua edenin, dua ettiği zaman, duasını kabul ederim(2 / 186).” diye sesleniyor bize…

Bütün bunları anlayabilen hangi beşer doğanın kanunlarına karşı gelebilir? Hangi iktidar, hükümdar Allah’ın kudretinin delillerinden olan bir rengi, dili ya da milleti yok etme cesareti gösterebilir? İşte bizi dizginleyen ve ölümle acizliğimizi gösteren Allah, kulunun içine hesap günündeki randevuyu göndererek dizginler, içine korku salar. Bu yüzdendir bir bedevi “Allah’tan kork ya Ömer!” dediğinde atından atlayıp yere başını koyan Hazreti Ömer “Allah’ım ben bu lafı işitecek ne yaptım?” diye diye ağlayacaktır. Allah’tan korkmak, kulu zalim olmaktan da uzaklaştırır onun kötülük yapmasına da engel olur.

Kitabında Allah “Mü’minler o kimselerdir ki, (yanlarında) Allah anıldığı zaman, yürekleri ürperir (8 / 2).” diyor. Seyyid Kutup “Fizilali’l- Kur’an” tefsirinde bu ayeti “Bu, vicdani bir titreyiştir. Emir ya da yasak konusunda Allah anıldığı zaman mü'min kalbi kaplayan bir titreyiş... Allah'ın ululuğu bürür mü'min kalbini. İçine Allah korkusu dolar... Allah'ın yüceliği ve heybeti somutlaşır içinde. Öte yandan eksikliğini ve günahlarını hatırlar. Hemen Allah'ın emri doğrultusunda hareket etmeye, O'na itaat etmeye koyulur.” şeklinde yorumlar.

Ancak bu korkuyla farkına varılabilecek hikmetlerle doludur kainat. Aynı zamanda bu, insanların birbiriyle ve de evrendeki tüm canlıların birbirleriyle uyum içinde yaşamasına da vesile olacak bir kapıdır. Bu sebepledir ki Allah “Ey iman edenler! Eğer Allah’tan korkarsanız, O, size (hak ile batılı) ayırt edici bir anlayış verir (8 / 29).” diyor. İşte bu tam da Seyyid Kutup’un dediği gibi “İşte azık budur. Budur yol hazırlığı. Kalpleri dirilten, onları uyaran, içlerindeki uyarı, sakınma ve korunma cihazlarını harekete geçiren takva azığı... Yolun dönemeçlerini ve kavşaklarını göz alabildiğince ortaya çıkaran yol gösterici nur hazırlığı...”dır.

Biz de yazımızı yine Seyyi Kutup’un Fizilali’l-Kur’an’da Allah korkusu ile ilgili dile getirdiği şu yorumla bitirelim: “Allah korkusu olmadığı zaman, işler duygu ve akıl planında karmaşıklığını, yollar görüş ve fikir planında griftliğini sürdürür. Yolların ayrılış noktasında batıl hak kisvesinde görünür. Kanıt son derece kesin olmasına rağmen, ikna edici olamaz. Susturucu olur, ancak akıl ve kalbi harekete geçirmeye yetmez. Tartışma gereksiz olmaya başlar, münakaşa boşa gitmiş bir emeğe dönüşür. Evet Allah korkusu olmadığı zaman durum böyledir. Ama Allah korkusu olduğu zaman akıl aydınlanır, gerçek açığa kavuşur, yol belirginleşir, kalbe güven duygusu yer eder, vicdan huzura kavuşur, ayaklar doğrulur ve doğru yolda kalıcı olur.”

Bu mübarek günün yüreklerde kin ve nefret ateşini söndürmesine; ülkemize barış ve huzurun gelmesine vesile olması dileğiyle…

İslam aleminin Mirac kandili mübarek olsun!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
54 Yorum
İbrahim Genç Arşivi