M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

AKP ve DTP'yi anlamak

AKP ve DTP'yi anlamak

Diyarbakır Lice’de küçük ceylanı parçalayan her neyse; Hakkari’de yanında iki kardeşi olan polisi uzun namlulu silahlar ile öldürülmeleri süreci provoke etmek için çok güzel tezgahlanmış yöntemin izlerini aramak gerekiyor.

Olan bitenler, operasyonlar, kurulan tuzaklara rağmen AKP ve DTP’nin kongrelerinde liderlerinin yaptıkları konuşmaların satır aralarını ve açık mesajlarını makul bir çerçevede irdelerseniz aslında gerçekleri görür ve onları anlamaya çalışırsınız.

Gerek AKP lideri Başbakan Erdoğan, gerek DTP lideri Ahmet Türk kongrelerinde ele aldıkları konulara, ele alış tarzlarına, sorunun önemine ve oy kaybına rağmen yaklaşımlarına bakarak iki partiye de hak vermek gerekiyor.

Kongre konuşmalarından anladığım kadarıyla Başbakan Erdoğan Merkezi bürokrasi ve Türk halkının olaylara bakış açısını makulleştirme gayret ve çabası içinde.

Aynı şekilde DTP Başkanı Ahmet Türk de Kürtlerin “Kürt” sorununu çözümünde mükemmel olmasa bile atılacak yeni adımlar ile makule yakın bir ilerleme yapılması için çağrılar yapmakta, bir taraftan da Kürt seçmeni sürece katmaya gayret etmektedir.

Mecliste kabul edilen sınır ötesi harekat için Türk açılım konusunda ne söylerse hakkı değil mi? Bir taraftan açılım diyeceksin, diğer tarafta ise harekat için tezkere çıkartacaksın. Bu çelişki değil de nedir? AKP içindeki Kürt kökenli Milletvekillerinin suskunluğu ve acizliği karşısında DTP ve Türk’ün tavrını Kürt halkı yerinde ve doğru olarak bulmaktadır.

Ahmet Türk 86 yıllık birikimin yıllarca devlet tarafından dışlanmış, zulüm görmüş, adı, dili, kültürü, kimliği yasaklanmış bir toplumun temsilcisi olarak ayranı üfleyerek içmek zorundadır.

Başbakan ve AKP lideri en fazla kaybetse ( ki hiç ihtimal vermiyorum) belki biraz oy kaybına uğrar ve de merkezi dilediği gibi değiştirmemiş olur. Ama Türk’ün konumu hiç te öyle değil. DTP oyla birlikte 25 yıllık süreçte dirhem dirhem elde edilen hak ve özgürlüklerin güme gitmesi var. O yüzden Başbakan Erdoğan’a hak verdiğimiz kadar Sayın Türk’ü de anlamak gerekiyor.

Erdoğan’ın bir avantajı daha var bunca yıl dışlanmış ve zulüm görmüş, eşitlik yüzü hiç görmemiş Kürt seçmenlerine yalnız değilsiniz mesajı vererek alacağı oy Türk oylarının kaybını telafi eder. Türk’ün ise böyle bir şansı yok. Kaybedeceği Kürt oylarına karşılık, Türklerden tek bir oy bile alamaz.

Konumları farklı olsa bile İslamcı kesimin Kürtler gibi devletten gördükleri muamele farklı olmadığı için AKP’nin yaptıklarını anlayan Türklerin yanısıra Kürtler de haklarına sahip çıkıyor diye Erdoğan’a verecekleri destek azalacağına artabilir. Bunu Erdoğan’da anlıyor ve görüyor. Bunun içinde devletin merkezini değiştirmek içinde gayret gösteriyor.

AKP lideri Erdoğan hesabını kitabını çoktan yapmış. Önce “Kürt açılımı” dedi. Ancak her kim akıl verdiyse, sadece Kürtlerin 86 yıl zulüm görmediğini kendisine söylediler ki açılımın adı “Demokratik açılım” oldu. Kürt sorununun çözümü “savaş”ın son bulmasıydı. Ama bütün sorunların bitmesi değildi. Demokratik açılım ile azınlıkların, İslamcıların, Alevilerin hatta belli bir kesim solcu ve diğerlerin de sorunlarını giderme metoduydu ve bütün bunlar kaybedilecek az sayıdaki milliyetçi - muhafazakar oya karşılık, gelecek diğer oylar ile telafi etme anlamına geleceğini biliyor. Bu da süreci bütünsel bir değişim için zorunlu kılıyor.

DTP Lideri Türk’ün konumu ise bunlara uygun değildi. Erdoğan’ı haklı olarak “Kürt açılımından yeterince bahsetmedi” diyerek eleştirmek hakkıydı. Çünkü Türk için önemli olan ve öncelikli olan 86 yıl biriken bütün sorunların yerine öncelikli en önemli sorun olan “Kürt” sorunu ve de tabii ki kanın durması, dağdaki gençlerin inmesidir. Türk, mahallesinin çok ötelerine görüyor görmesine de, eli Başbakan kadar rahat değil.

Yasemin Çongar’ın “ Kendini ‘tek makbul’ sayan Beyaz Türklerin hatasına, kendini ‘tek mazlum’ sayan Kürtler de düşüyor...” söylemi Türk ve Kürtler açısından çok da doğru bir yaklaşım değil. Tamamen demiyorum amma yeterince düşünüldüğünde Türk için böyle bir yorumu yapmak haksızlıktır. Bu bir zaaf değil, parti olarak, siyaset olarak, hak ve özgürlükler talebi açısında ayakta kalmak için bir zorunluluktur.

Erdoğan’ın eli bütün muhalefete rağmen Türkün elinden rahat. Bu rahatlık içinde attığı hamleyi denilebilir kiA yeterince  ilerletmiyor, sorumluluktan kaçınıyor.

DTP’ yi ve Türk’ü bu yüzden anlamak gerek. En güvendiği çevrelerin bile bu tavrı yüzünden onu “ AKP kendi milliyetçi – muhafazakar çemberi kırma işaretleri verirken Türk neden aynı hamleyi yapmıyor” demek doğru bir yaklaşım değildir.

AKP Devlet’e hakim, hükümet eden, Mecliste çoğunluğu elinde bulunduran ve yedi yıllık iktidarı ile bürokrasiye nüfuz eden bir partinin lideridir. Erdoğan’ın çemberi kırmak için yeterli malzemesi var. Ama 86 yıldır baskı, inkar ve imha altında olan, zulüm gören bir toplumu temsil eden DTP ve Ahmet Türk aynı konumda değildir.

DTP ve Ahmet Türk’ün AKP ve liderinin söylemleri ve tutumu karşısında “Bunlar uzayda mı yaşıyor?” demek için sebepleri o kadar çok ki. Bu yüzden DTP ve Türk’ü ifrat ve tefritle itham etmek yerine destek vermek, güç vermek ve önünü açmak gerekiyor.

Şu gerçek bilinsin ki DTP ve Türk kadar bu sorunun bitmesini isteyen Türkiye’de ne 2. bir parti ve ne de bir lider vardır. Bu konuda samimi olduklarını artık görmeliyiz. DTP ve Türk “Demokratik açılım” önündeki engel olmadı, olmayacak.

Başbakan’ın kongrede yaptığı doğruydu. Türk’ün tavrı da doğruydu. Başbakan önümüzdeki hafta Mecliste de aynı cesaret ve kararlılıkla yoluna devam etmelidir. AKP gibi, medya, yazarlar, aydınlar ve Türk halkı DTP ve Türk’ün durumunu anlayışla karşılamalı.

Ve Başbakan Erdoğan vatanın bütün sathını karış karış dolaşarak Türke’de Kürt’e de açılımın içeriğini doldurarak anlatmalıdır. 86 yıldır ayakları ve beyinleri bağlayan prangalardan bu halkı kurtarmalıdır. Psikolojik açılım duvara tuğla tuğla örmelidir. Çünkü  Zaman’da Şaban Çalışın dediği gibi “ Mesele temelde insani bir meseledir… Ceberut, zalim bir devlet anlayışı, faşist bir bürokrasi, ırkçı bir yönetici zümrenin Cumhuriyet’e tam bir deli gömleği giydirmiş olması” meselesidir. Bu deli gömleğini çıkarmakta iktidarının 7. yılında Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan’a nasip olmalıdır. Erdoğan ve Türk’ün konumlarını anlamalı ve ona göre yaklaşım sergilemeliyiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Latif Yıldız Arşivi