İbrahim Genç

İbrahim Genç

Ah sizi şaşkın milliyetçiler

Ah sizi şaşkın milliyetçiler

İnsanlarda Allah korkusu olmadığında ve vicdanın sesi işitilmediğinde insanlığın nasıl korkunç bir varlık haline geldiğini-gelebileceğini yaşanmış-yaşanacak vahşetler bize bir bir gösteriyor. İnsanî niteliklerini kaybedenler, her geçen zaman diliminde yeni metotlarla doğanın ve insanlığın sonunu getirme gayreti içindeler. Bunlar, ta başından itibaren aptal duruma düşseler de ideolojileri tutmasa da bildikleri yoldan ilerlemek için her yolu denerler. Çünkü bencillik ve iktidar hırsı, insanlığı özünden uzaklaştıran en önemli iki unsurdur.

Ülkemizde de çeşitli ideolojileri yaratmak ya da ayakta tutmak için çağdışı-ilkel fikirler ve tezler üretildi. Bu çalışmalar için devletin hazinesi ve bilim adamları seferber edildi. Yaratılacak bu ideolojinin sürdürülmesi için küçücük çocukların zihinlerine daha doğuştan ideoloji pompalandı. Her şeyin başına “milli” kelimesi konularak yurttaşlar, belli bir kalıba sokulmaya çalışıldı. Bunlar ki ideolojilerinin ilkelliğini az da olsa kavramasaydılar, belki de bir manava gittiklerinde  “Lütfen millisinden tartın!” demekten geri durmayacaklardı.

İşte bu yüzden ben bugün Kürtleri ve Kürt sorununu anlayamayan ya da anlamak istemeyenlere çok da kızmıyorum. Çünkü yıllardan bu yana koşullanmış bir eğitimden geçirildi bu insanlar. Bu insanlara başka dünyaların, renklerin ve dillerin varlığı öğretilmedi. Topluma “üstünlük” kompleksi aşılandı. Bu sebeple de her şeyde “teklik” ve her şeyin tekliğinin “Türklük” olması düşüncesi, adeta bir ideal olarak kanıksattırıldı.

Bu sebeple de kanıksattırılmış bir hayatı yaşayan bazı Türk yazarlarının ülkemizin sorunlarına reel çözümler üretebileceklerine açıkçası ben inanmıyorum. Gelişen-dönüşen ve evrensel değerler peşinde koşan yeni dünyada “tekçi-ilkel” düşüncelerin tutmayacağını görüyoruz artık. Buna rağmen ülkemizde, üniversite bitirmiş ve belli bir birikime sahip bazı insanların sorunlara yaklaşım biçimi sorunları çetrefilleştiriyor. Oysa tutarlı-vicdanlı-realist bir imam-akademisyen-yazar profiline sahip toplumsal bir yapımız olsaydı, bugün bütün sorunlarımızı çözmüş olabilirdik.

BİR DE BURDAN YAKIN…

Ülkemizde bazı milliyetçiler, kendilerini haklı çıkarmak için pek de tutarlı olmayan şeylere sımsıkı sarılmayı bir metot olarak kanıksamış durumdalar. 20 Eylül’de İnternet Haber’de yayımlanan yazısında Lütfü Türkkan da okullarda okutulan andımızın kaldırılması ya da değiştirilmesi yönündeki istemlere pek kızarak bir yazı yazdı. Sayın Türkkan, andımızın kaldırılması gibi istemlerin asıl amacının anayasadan “Türklük” ifadesinin çıkarılması olduğunu belirttikten sonra bunların amacının “Türkiye’nin yalnızca Türk Milleti’ne ait ülke olmadığını Anayasa’ya yazmak.” olduğunu belirtiyor. Zaten Kürtler de yıllardan beri bu ülkenin sadece Türklere değil; aynı zamanda kendilerine, Lazlara, Çerkezlere ve bin yıllardır bu topraklarda yaşayan diğer halklara da ait olduğunu söylemiyorlar mı?

Tabi Sayın Türkkan’a göre ülkemizin sınırları içinde yaşayan herkes “Türk”tür. Sosyoloji bilimi ve realist düşünce buna itiraz etse de klasik bir milliyetçi tavrıyla Sayın Türkkan, kendine göre bir masal anlatıyor. Ama kendisiyle çelişkiye düşmekten de kurtulamıyor. Yazısında her gün Kürt çocuklarına “Varlığım Türk varlığına armağan olsun” dedirtilmesinin normal olduğunu göstermek için Amerika’yı örnek veriyor. Amerika’da lise son sınıfa kadar çocuklara “Amerika Birleşik Devletleri'nin bayrağın ve o bayrağın simgelediği cumhuriyete bağlılık için and içiyorum.” dedirtildiğini belirterek bunun andımızla aynı olduğunu belirtiyor. Oysa burada etnik bir vurgu yok. Burada Sayın Türkkan bir çelişkiye düşmüyor mu? Kendisine sormak lazım, başka ülkelerde yaşayan ve vatandaşlık bağıyla yaşadıkları ülkelere tabi olan Türklerin Yunan, Alman ya da Bulgar sayılmasını ve Türk çocuklarına her gün “Varlığım Yunan-Alman-Bulgar varlığına armağan olsun” dedirtmesini kabul eder misiniz?

Ki zaten Sayın Türkkan savunduğu şeyin tutarsızlığından dolayı gelen eleştiriler üzerine meseleyi alakasız bir mecraya sokarak 22 Eylül’de “Kürtçü Ağalar” diye bir  yazı yazma gereği duydu. Bu yazısından anladığım kadarıyla Kürtlerin ana dil gibi istemlerini Kürtçülük kavramına dahil edip bölücülük olarak gösterebiliyor. Ve Kürt kimliğinin gerektirdiği hakların talep edilmesini de aşiretçi-feodal zihniyetin iktidar mücadelesine bağlıyor. Sonra da birçoğu farklı nedenlerden çıkan Kürt isyanlarını vererek güya kendince Kürtlerin hep sorun çıkaran bir halk olduğunu anlatmış olacak. Bu tür dağınık bilgiler, tam da Türk milliyetçilerinin istediği bir şey zaten. Bunlar ki önce “Türklük” bütün etnisiteleri kapsıyor dediler; bu tutmayınca da şimdi “Türk milleti” kavramına sarılıyorlar. Şunu sormak lazım, bütün etnisiteleri kapsıyor dediğiniz “Türklük” ya da “Türk milleti” gibi kavramlar, kapsadıkları halkların dillerini yok etmeyi amaçladı mı-amaçlıyor mu? Reel pratik, bu kavram üzerinden bir asimilasyon projesinin yürütüldüğünü söylüyor bize

Fazla uzatmamak için bazı kavramların tarihsel dönüşümlerinin akademik incelemelerine girmeyeceğim. Ama başka zaman bunu irdelememiz gerektiğini düşünüyorum. Gerçi ne anlatırsak anlatalım milliyetçiler ve bazı Türk aydınları bildiklerini okuyacaklardır. Yine de ben sonraki yazılarda bir yazarın hayatı ve eseri üzerinden “yarı aydın” meselesini irdeleyeceğim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
İbrahim Genç Arşivi