Yerel gazetecilerin katıldığı ayrımcılık çalıştayı sona erdi

Yerel gazetecilerin katıldığı ayrımcılık çalıştayı sona erdi

Ayrımcılıkla Mücadele ve Haberleştirme Yerel Gazeteciler Çalıştayı iki günlük tartışmaların ardından sona erdi.

Eşit Haklar İzleme Derneği'nin düzenlediği Ayrımcılıkla Mücadele ve Haberleştirme Yerel Gazeteciler Çalıştayı ikinci günün de devam etti.

TGC Hakkari Temsilcisi Erkan Çapraz'ın da katıldığı, İzmir Çeşme'de yapılan çalıştaya İstanbul, Antep, Bursa, İzmir, Bolu, Mardin, Hatay, Ankara ve Konya'dan gazeteciler katıldı. Çalıştayın ikinci gününde “Medya ve Nefret Söylemi: Kavramlar, Mecralar, Tartışmalar” ve “Ayrımcı Dile Karşı Habercilik Kılavuzu” kitaplarını hazırlayan Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi Eski Öğretim Görevlisi Mahmut Çınar'ın “Ayrımcılığın Haberleştirilmesi: İçerik ve Ayrımcı Dil” sunumuyla devam etti.

Çınar: Kalıp yargılar gazetecilerin zinciri

Ayrımcılığın politikayla ilgili bir süreç olduğunu belirten Çınar, “Çok kolay olduğu için kalıp yargılara [stereotip] başvuruyoruz” dedi.

“Kalıp yargılar gazetecilerin zinciri gibi. Sevmesek de toplumsal olarak zorunlu bir olgu. Hepimiz bir toplumsal grubun parçasıyız ve tek bir grubun da parçası değiliz.

"Kimliklerin bu kadar girift ve yoğun olduğu dönemde birbirimizi tanımanın stereotiplerden başka yolu yok gibi görünüyor. Özellikle hızlıca, kısaca bir şeyler anlatmaya çalışan gazeteciler stereotipleri kullanıyor.

"Ama bu kalıp yargılar, karşımızdaki ilk tandığımızda ne kadar işe yararsa yarasın belli bir zaman sonra ortadan kalkar. Çünkü diyalogun anlamı ve karşılığı budur. Söyleyeceğimiz her şeyin bu kalıp yargıları bozacak olması bizim bu kalıp yargıları ortadan kaldırmamız gerektiğini gösteriyor.”

fullsizerender-2.jpg

Medya deneyimleri

Çalıştayın ikinci günün ikinci yarısında da gazeteciler Turgay Olcayto, Kemal Göktaş, Faruk Bildirici “Irk, Etnik köken, Din ve İnanç Ayrımcılığı Medya Deneyimleri” panelinde konuştu.

Olcayto: Basın hiç özgür olmadı

“Bugün Türkiye'de 145 gazeteci hapis, binden fazla arkadaşımız işsiz. Aslında basının hiç özgür olmadığı bir ortamdan bahsediyoruz. Türkiye'de rek partili dönemden başlayarak bugüne kadar geçen süreçte basın özgürlüğü hiç yerleşmedi.

“Tek parti döneminde Hüseyin Cahit'in 'Kalkın Ey Ehli Vatan' yazısının ardından Tan Matbaası basılmıştı. Bobinler Sirkeci'ye kadar yayılmıştı. Çünkü Sabiha Sertel sosyalist bir yazardı. Ben 12 Mart davalarını da izledim. İşkence görmüş İlhan Selçuk, sapsarı yüzle duruşmaya çıkmıştı. Sadece gazetecilerin değil yazarları da topluyorlardı o dönem. 12 Eylül ise başımıza gelen en büyük musibetti. Bugün AKP'nin kazancı olan halkın edilgen hali 12 Eylül ile oluştu. O günkü korku iklimini bugün de yaşıyoruz.”

Göktaş: Haberin ağırlığı var

"Ana akım her ne kadar sermayenin olsa da bir mücadele alanı ve oraya da sızmak mümkün. Bu alanda da başka bir söylemi, başka bir dili oraya sokabiliriz. Gazetecilik bu anlamda çok özgün bir deneyim.

"AB reformları hamlesi sırasında hak haberciliği de yerleşmeye başladı. O dönemde sağcı bir gazetedeki arkadaşların gelip 'Haber müdürüm benden insan hakkı haberi istedi. Siz nasıl yapıyorsunuz' diye sorduğunu hatırlıyorum. Aynı şekilde kendi haber müdürümün de gelip bana 'Sen yargı muhabirisin yeter insan hakkı ihlali yaptığın' dediğini de. Ama benim bu haberlerim de hep gazeteye girdi. Çünkü haberin bir ağırlığı var.

"Hak haberciliğinin gözde olduğu dönemler de oldu. Ergenekon'da yargılanan, ayrıca savaş suçuna karışmış askerlerin yaşadığı hak ihlallerini yazdık. Çünkü hak habericiliği size böyle bir cetvel veriyor.

"Çok sansür olduğu, 15 Temmuz sonrasında nasıl işkence haberini yapacağımızı da düşündük. Tanık bulamıyorduk. Ama Human Rights Watch'ın işkence raporunu manşetten verdik. Aynı haber Hürriyet'te kutu olarak yer aldı. Ama o kutu da Hürriyet'teki gazeteci arkadaşın başarısıydı.”

Bildirici: Dönüştürücü insanlarız

“Bana 'basın özgürlüğünün ihlal edildiği bu ortamda sen ne yapıyorsun' diyorlar. Ben etikle uğraşıyorum. Gelen her eleştiriyi değerlendirip gazeteye aktarıyorum. Eleştirdiğim her şey hemen değişmiyor. Ama değişim oluyor.

"Biz, gazeteciler olarak gerçekten dönüştürücü insanlarız. Gücümüzün farkında olmalıyız. Bugün 'kadın mı bayan mı' sorusunu tartışıyoruz. Hanım, bayan kullanımları hep vardı ama AKP ile birlikte kullanımı arttı. Bu siyasi bir tutumdu. Bu durumda gazetecilerin de dile, o dilin içeriğine sahip çıkması gerekiyor.

"Gazetecilikte özdeşleşme denen kavram çok etkin. Hakimin, plisin kavramlarını hemen alıyoruz. Ne dediğimizi düşünelim.”

Panelin ardından geleceğe yönelik adım ve ortaklıkların tartışılmasının ardından çalıştay sona erdi. (Bianet)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.