Van depreminin sosyolojik bulguları

Van depreminin sosyolojik bulguları

Van'da 644 kişinin yaşamını yitirdiği depremin üzerinden 6 yıl geçti. Depreme Van'da çalıştığı sırada tanıklık eden Doç. Dr. Oya Açıkalın, 'Yüzyılın Hesabı' kitabında depremin sosyolojik boyutlarına odaklandı.

Yüzlerce kişinin yaşamını yitirdiği Van depreminin üzerinden 6 yıl geçti. 23 Ekim 2011 tarihinde Van-Erciş ve 9 Kasım 2011 günü yaşanan Van-Edremit merkezli depremlerde 644 kişi hayatını kaybetti, binlerce kişi yaralandı.

Deprem sırasında Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyoloji bölümünde görevli akademisyen Doç. Dr. Oya Açıkalın, araştırmalarını ‘Yüzyılın Hesabı’ kitabında topladı.

‘KADINLAR SIKINTILARI DAHA UZUN YAŞADI’

Depremi yaşayan öğrencilerinin katkılarıyla Oya Açıkalın’ın hazırladığı kitapta Van depreminden kurtulan 53 kişiyle yüz yüze mülakatlar yapıldı.

Depremin sonrasında ortaya çıkan sosyolojik bulguları derlemeyi amaçlayan Açıkalın cinsiyet, yaş ve ekonomik farklılıkları olan katılımcıların ortaklıklarına odaklandı.

Depremin ardından farklı ekonomik grupların ve cinsiyetlerin eşitlendiğini söyleyen Açıkalın, şu değerlendirmede bulundu: “Van’da meydana gelen depremin ardından tüm toplumsal kesimler ortak bir noktada buluştu. Ekonomik olarak varsıl ile yoksul olanlar aynı anda üşüdü, aynı anda yemek bulamadı. Hepsinin korkuları aynıydı. Depremin ardından kısa bir sürede olsa tüm kesimlerde eşitlenme durumu ortaya çıkıyor. Ama ekonomik olarak kötü durumda olanlar özellikle de kadınlar sıkıntıları daha derin ve uzun vadede yaşadı. Zenginler ve yoksul kesimler arasındaki eşitlik belli bir süre sonra farklılaşıyor. Göreli sorunları çözme kapasitesi ekonomik olarak iyi olanlarda daha kolay oluyor.”

‘KADINLAR KAHRAMANLIKLARININ FARKINDA DEĞİLDİ’

Depremin ardından ilk müdahale edenlerin deneyimlerini aktardığı mülakatlar sırasında kadınlara dair kahramanlık hikayelerine rastlanıldı. Kahramanlığın çoğunlukla erkeklere yakıştırıldığını, fakat konuşan katılımcılara kahraman olduklarını farkettirdiklerini söyleyen Açıkalın şöyle devam etti:

“Depremin hemen ardından sivil toplum kuruluşlarının müdahalesinden önce insanlar etrafındakilere yardıma koştu. Kadınlarla yaptığımız konuşmalarda kahramanlık hikayelerinin yalnızca erkeklere özgü olmadığını gördük. Kadınlar kendilerinin kahraman olduğunun farkında değildi. Evlerinin yakınındaki yaşlıları, çocuklara ilk müdahale eden ve yaşama tutunmalarını sağlayan kadınlar vardı.”

‘VAN’A GERİ DÖNENLER TOPRAĞI ÖPTÜ’

Van depreminin ardından bölgeye gönderilen yardım kolilerinin içerisinde taş, bayrak ve gece elbisesi gibi nesneler çıkmıştı. Depremden etkilenen kişilerle yapılan görüşmeler sırasında ayrımcılık üzerine de konuşuldu. Bölgeye gönderilen koliler dışında göç ettikleri yerlerde de ayrımcılığa maruz kaldıklarını söyleyen bazı katılımcılar Van’a geri döndüklerinde toprağı öptüklerini aktardı. Van depremini aşmada bölge halkının kültürel dayanışmasının çok önemli olduğunu söyleyen Açıkalın “Daha önceki depremlerde ortaya çıkmayan bu tarz tepkiler Van’da yaşandı. Van depremine özgü özellikle bazı illerden bu tarz nesneler gönderildi. Marmara depremi sırasında bunun yaşanmamış olması o dönem etnik ayrımcılığın bu kadar keskin olmamasıyla açıklanabilir. Bu kolileri alan insanlarda  ağır travmalar yaşandı ve belli kesimlerde öfke ortaya çıktı” tespitinde bulundu.

‘DEPREMDEN SONRA TOPLUM KENDİNİ ONARIYOR’

Kitabın ikinci bölümünde Türkiye’deki diğer depremler ile Van depremi karşılaştırılarak doğal afetin sosyal boyutları üzerine odaklanıldı. Depremin öncesine dair devletin ve toplumun hazırlıklarının son yıllarda geliştiğini, fakat bunun yeterli olmadığını vurgulayan Açıkalın deprem sonrası doğal afetin yaralarını sarmada etkili mekanizmaları şöyle anlattı:

“Ortaya çıkan her depremde kriz ortamını çözüme kavuşturan önemli güç toplumun kendisi. Bunu aşarken de kültürel özelliklerine dayanıyor. Bir taraftan depreme toplum hazırlıksızken aşmayı başarabiliyor. Yani depremden sonraki krizler geleneksel toplumsal ağlara dayanarak aşılabiliyor. Devletin ve ekonominin depremden sonraki kriz ortamını düzeltmesinden önce toplum kendisini onarıyor.”

‘YAŞAMA TUTUNMAMIZI SAĞLAYAN TOPLUM’

Depremin ardından ortaya  çıkan kaos ortamında devletin hemen müdahale edemediği durumlarda kurtarılanların toplumsal dayanışma ile olduğunu söyleyen Açıkalın “Depremde yaşama tutunurken aklımızda hep devlet var ama yaşama tutunmamızı sağlayan toplum. Kültürel özelliklerimize dayanarak geleneksel ağlarla hayata tutunuyoruz” diye konuştu.

‘TOPLUMU TABANDAN ÖRGÜTLEMEMİZ GEREKİYOR’

Depremin ardından ortaya çıkan tabloyu gidermek adına kısa vadeli önerisinin olmadığını söyleyen Açıkalın “Bu topraklar sürekli deprem üretiyorsa toplum tabanından örgütlenmemiz gerekiyor ve bu uzun vadede olabilecek bir şey” diye konuştu. Yaşamın her alanında toplumun örgütleyeceği çalışmalarla deprem sonrası krizlerin aşılacağını söyleyen Açıkalın’ın önerileri şu şekilde:

“Sivil toplum örgütlenmeleri aracılığıyla dayanıklı ve dirayetli toplum yaratılması gerekiyor. Bu da bilim topluluğuyla gerçekleşebilir. Sosyal bilimler ve doğa bilimlerinin çok yakın ve iç içe iş birliği yapması gerekli. Sivil toplum ilişkisi ile bilim toplumu ilişkisi iç içe geçerek medyayı beslemeli.” (Duvar)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.