Savaş Ha Koptu Ha Kopacak

Savaş Ha Koptu Ha Kopacak

Seçimlerden istediği sonucu alamamış olan muktedirler güç erkini kaybetmemek için silaha sarılmayı bir çıkış yolu olarak mı deniyor?

Politik olarak çok karışık günler yaşıyoruz. Bu,  politik liderlerimizin, ruh hallerinin dışa vurmuş, görünür olmuş hali olarak anlaşılabilir.

Suriye’nin kuzeyine ne pahasına olursa olsun müdahale ederim demek, nasıl anlaşılmalıdır?

Bir kişi, herhangi kişisel bir kararı için, kendi hayatını, kişisel tüm kaynaklarını ortaya koyabilir, bunun sonucuna da kendisi katlanır. Fakat, kişi başkalarının hayatı ve kaynakları üzerinde böyle bir karar veriyorsa, o kararın sonucuna başkalarıda katlanmış olur. O zaman, bundan etkilenecek başkalarının buna dur deme hakkı doğar. Kimin hayatını ve kaynaklarını ne pahasına yok ediyorsun? 

Seçimlerden istediği sonucu alamamış olan muktedirler güç erkini kaybetmemek için silaha sarılmayı bir çıkış yolu olarak mı deniyor? Çünkü savaş durumlarında, toplumlar otoriter yönetimlerin arkasında toplanırlar. Aynı şekilde savaş zamanlarında, kimse demokrasiden, yolsuzluktan, adaletsizlikten, hukuksuzluktan söz etmez.  Nihayetinde savaş hali olağan bir hal değildir ve toplum böyle zamanlarda tek bir şeye odaklanır, geri kalan her şeyi göz ardı eder. Bu da, iktidarda olanların ellerini bir hayli rahatlatan bir fırsattır. Bunun için bir düşman yoksa dahi icat eder, toplumsal rıza üretmek için propaganda aygıtını (medyasını) deveye sokar ve savaş tamtamlarını çalmaya başlar.  Tarihte bu tür maceralar ve sonuçları bolca vardır.

Türkiye Suriye’ye girer mi?

Kendi kadim yurtlarında, kendi yaşam hakkını savunan bir halka karşı, bu bitmez tükenmez kin Türkiye’yi (Amerika’nın Vietnam macerası gibi) kötü bir maceraya mı sürüklüyor? Bu ihtimale karşı bir an önce tedbir almalıyız. Bu kötü maceradan kaçınmalıyız.

Ne sıfatla veya ne hakla oraya gireceğiz? IŞİD ya da Eset bahanesiyle, kendi yaşadıkları topraklarda ölüm kalım savaşı veren Kürk’lerin belini kırmak için mi?

Sayın Muktedirler: yanlı yayın yapan propaganda kanallarınızla çizdiğiniz dünya gerçekliğinden farklı bir realite var fiiliyatta. De facto olarak dört yıldır Suriye diye bir devlet yok.  İster bunu kabul edin ister etmeyin. Eski haliyle de artık bu olamayacak. Orada yaşayan halk kendi yaşam savaşını verecek. Kendi jeopolitiğini koruyacaktır. Bunu yapmak zorundadır da, bu onlar için var olma veya yok olma savaşıdır. Zaten her halükarda öldürülüyorlar. Durum bu iken Türkiye’nin oraya girmesi, içeride ve dışarıda, Türkler ve Kürtler arasında ciddi kırılmalara neden olacaktır.

IŞİD oradayken bunu bir tehdit olarak algılamayıp oradaki Kürt  halkının içinden çıkmış ve kendi yaşam hakkını savunan bir örgüte karşı, yaptığınız bu taktik hamle; IŞİD’le  hareket eden, ona hamilik yapan bir ülke konumunda görünmemizi ve ülkemizin uluslararası arenada hüzünlü yalnızlığını “Kahreden yalnızlığa” dönüştürmez mi?

Buradan bütün farklılıklarımızla bir arada yaşamayı savunan demokratik güçlere sesleniyorum. Başlaması an meselesi olan bu savaşı durdurun.

Çocuklarımızın geleceklerini, hayatlarını ellerinden alacak bu oyuna dur demeliyiz. Farklılıklarımızla bir arada, barış içinde yaşama umudumuzu elimizden alacak bu kirli oyuna dur demeliyiz.

Henüz çok geç olmadan...               

Sosyolog Aysel Çetinok Aydın

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.