Sarı: Küçük bir cezaevinden çıkıp büyük bir cezaevine geldim

Sarı: Küçük bir cezaevinden çıkıp büyük bir cezaevine geldim

Tutulduğu cezaevinden 5 ay sonra tahliye olan Yüksekova Belediye Eşbaşkanı İrfan Sarı, “Bu haksız uygulamaların artık kendi hanelerinde de bir karşılığının olmayacağını onlar da iyi göreceklerdir” dedi.

Elazığ Yüksek Güvenlikli 2 Nolu Cezaevi'nden önceki gün tahliye edilen Yüksekova Belediye Eşbaşkanı İrfan Sarı, yaşanan süreci bir komplo olarak değerlendirdi. 

Sarı, “Evime baskın yapanlar sanki bir infaz gerçekleştirmek amacıyla gelmişlerdi. Çünkü uzun namlulu silahlarla geldiler ve yarı çıplak olmama rağmen 'Kafasını kaldırırsa sıkın' dediler. Onlara o an karşılık versem muhtemelen infaz edilmeyle karşı karşıya kalacaktım. O zaman niyetlerinin ne olduğunu anladım. Tutuklandıktan hemen sonra önce Hakkari Cezaevi ardından da Van T Tipi Cezaevi'ne getirdiler. T Tipi'nde izolasyon, tecridin yaşandığı ve yeni tutukluların getirildiği 12 kişilik bir odaya koydular. Orada da bize rahat vermediler. Emirler yukarıdan verilmiş ve doğal olarak bu emirleri yerine getirmeleri gerekiyordu. Orada tam bir tecrit durumu yaşadık" dedi. 

‘HİÇLEŞTİRME’ DİZAYNI

Daha sonra götürüldüğü Elazığ Yüksek Güvenlikli 2 Nolu Cezaevi koşullarını anlatan Sarı, “O cezaevi çok profesyonel dizayn edilmiş bir cezaevi. Elazığ Cezaevi, insanın psikolojisinin bitirilmesi ve hiçleştirilmesi üzerine inşa edilmiş bir cezaevi. İnsanın travma geçirmesine yönelik hazırlanmış bir cezaeviydi. Orada fiziksel olarak güneşi görme imkanınız yok. Havalandırmalara bile güneş düşmüyor. İlk iki ay tek kişilik hücrede tutuldum. Bu süre boyunca hiçbir insanla temasım olmadı. Ancak iki ay sonra gelen aile görüşüne çıktığımda bir insana elim dokundu. Yine telefon görüşmeleri ya da diğer görüşmeler sırasında bizi yalnız götürüyorlardı ve kimseyle iletişim kurmamıza izin verilmiyordu. Her giriş ve çıkışta üzerimizi arıyorlardı. O cezaevi tam bir izolasyon yeriydi. Cezaevindeki diğer arkadaşlarla görüşmemizi ciddi anlamda engellediler. Tahliyeden ancak bir ay önce yan taraftaki koğuşlarla görüşebilme şansımız oldu” diye konuştu. 

‘BÜYÜK BİR CEZAEVİNE GELDİM'

Tüm kötü ve acımasız koşullara rağmen cezaevinde çok önemli bir dayanışmanın olduğuna şahitlik ettiklerini söyleyen Sarı, şöyle devam etti: “Cezaevindekiler her ne kadar fiziksel ve psikolojik olarak zor koşullar altında olsalar da moral ve motivasyon açısından son derece güçlüler. Bizi de ayakta tutan onların bu dayanışma gücüdür. Tahliye olduğumda tek isteklerinin mücadeleyi büyütme çağrısı oldu. Şuan küçük bir cezaevinden çıkıp büyük bir cezaevine geldim. Dışarısı ciddi anlamda bir cezaevi. Cezaevinden dışarıya adımı attığımda polisler beni bekleyen ailemi ablukaya almıştı ve Elazığ çıkışına kadar bizi takip ettiler. Kitapların yasaklandığı, mektupların geciktirildiği, gazetelerin keyfi bir şekilde kupürlerinin kesildiği, özellikle Yeni Yaşam Gazetesi'ne neredeyse tam bir ambargo uygulandığı bir cezaevinden çıktım. Böyle ağır koşulları olan bir cezaevinden, savaş atmosferi olan, ciddi anlamda ekonomik bir çöküntünün yaşandığı bir cezaevine doğru geldim."

'İYİ-KÖTÜ POLİS ROLÜ OYNUYORLAR'

Sarı şöyle devam etti;

“Bu süreç topluma gözdağı vermek, topluma yeni bir dizayn getirmek ve bu süreci böyle götürmeyi planladıkları bir süreçti. Mahkemeye çıktığımızda baktık ki sosyal medya üzerinden paylaştığımız şeyler suç olarak önümüze koyuldu. Baktılar ki bundan da bir şey çıkmaz, bu kez Yüksekova'da kim gözaltına alındıysa hepsine beni sorup bir suç oluşturmaya çalıştılar. Gözaltına alınan iş insanlarına sürekli 'İrfan Sarı'yı nereden tanıyorsunuz, ona para verdiniz mi?' şeklinde sorular sormuşlar. Mahkemenin eline ne yaptılarsa bir şey geçmeyince 1 yıl 3 ay propaganda cezası vererek beni tahliye ettiler. Ben tahliye edildim, ama aynı gün Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı'ya ceza verdiler. Tamamen ısmarlama, toplumun gündemini değiştirme ve milliyetçilik duygularını okşamaya yönelik bir ceza verildi. Burada iyi-kötü polis rolünün oynandığına şahitlik ediyoruz” dedi. 

"Belediyeleri valilikler bünyesine alalım” konusunu da bir şekilde gündeme getireceğini belirten Sarı, şunları kaydetti: “Kayyım politikası, ilk kayyım döneminde tutmadı. Çünkü gelen kayyımlar buraları icraat merkezinden çok kendi bireysel icraatlarını, oranın içini boşaltmak, fiziki ve yapısal olarak orayı çökertmek için geldiler. Diğer en önemli sebep ise, belediyecilik deneyimimizin getirdiği her şeyi yok etmekti. Birinci kayyım süreci biterken, nasıl bir yıkım bıraktıkları ortaya çıktı. Biz bu enkazın üzerine yeni bir inşa süreci başlattık. Ama AKP kendisini milliyetçi cenahta ayakta tutmak için tekrar aynı yönteme başvurdu. Aslında onların da orada çok büyük bir beklentileri yok ama topluma 'Seçilmiş eşbaşkanlarını gözaltına alırsak toplumun reaksiyonu ne olur?' diye bir yoklama çektiler. Eğer tepki gelmezse onlar için bu alan at koşturacakları bir alan haline gelecekti. Ama ortaya konan irade onların bir amaca ulaşamayacaklarını gösterdi. Bu haksız uygulamaların artık kendi hanelerinde de bir karşılığının olmayacağını onlar da iyi göreceklerdir" dedi. 

Sarı, son olarak, “Biz belediyeyi 680 milyon TL'lik borçla devraldık. Eğer bu durum böyle devam ederse Yüksekova Belediyesi, 1960'lı yılların belediye dönemine dönecek. 680 milyon TL'yi 30 yılda ödeyemeyecek olan bir belediyenin 4 yıl sonrasının ne olacağını tahmin etmek bile artık güç.”

Etiketler : , , ,
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum