Peşmergenin gözleri

Peşmergenin gözleri

Celladının kirli parmakları kafasının üzerindeydi, son anlarıydı. Ölüme saniyeler kalmıştı ve o anda kendisini çeken cellatlarının objektifine bakıyordu peşmerge.

Gözlerinde korkunun zerresi yoktu, öfke de yoktu, sanki biraz sitem vardı. Dünyaya insanlığa ve en önemlisi tüm Kürtlere, Kürdistan'a bakıyordu.

Hucam Surçi yoksulluğun ve yokluğun hüküm sürdüğü bir evde yaşayan 12 çocuğun babasıydı, askerdi daha doğrusu peşmergeydi. Düşmanların,  zorbaların, zalimlerin etrafından hiç eksik olmadığı vatanında, ölüme en önde giden yani.

Terör örgütü IŞİD'in Musul'u işgali sırasında pusuya düşürülerek esir alınmıştı, 6 aydır ailesinden, evinden çocuklarından ayrıydı. Vahşetin her türlüsüne imza atan bir barbar sürüsünün elinde tutsaktı.

Başur'da ve en son Kobani'de büyük darbeler alan ve Musul'a sıkışan IŞİD yine en iyi bildiği yönteme başvurarak, elindeki savunmasız esirleri infaz ediyordu. Son Kurban Hucam Surçi'ydi.

12 çocuk babası peşmergeyi katletmeden önce fotoğrafını çeken IŞİD canileri farkında değildi ama o anlarda gören bütün herkesin yüreğine ateş düşüren, öfkelendiren özellikle Kürtleri daha da hırslandıran tarihi bir kareyi çekiyorlardı. O peşmergeyi tarihe, kalplere, hafızalara kazıyan bir kareydi o an.

Hucam Surçi'nin yürek yakan gözleri...

Sanki o gözler Kürtlerin tüm hikayesinin resmiydi. Haksızlığa zorbalığa uğramış ve tüm insanlığın, dünyanın seyirci kaldığı bir hikaye vardı o gözlerde. Halepçe vardı, Enfal vardı, Şengal, Kobani, Roboski vardı.

Belki de bu yüzden Kürtler arasında büyük bir hüzne neden oldu. Aynı şekilde IŞİD'e karşı da büyük bir öfkeye dönüştü.

Olayın kahredici diğer bir tarafıysa kafasının üzerindeki kirli parmakların sahibi cellat da bir Kürttü... Aynı şekilde IŞİD'in Musul'u ele geçirmesi sonrası örgüte katılmışlardı.

Daha önce IŞİD'li kardeşleri peşmerge tarafından öldürülmüştü, gelen bilgilere göre o ve yanındaki kıvırcık saçlı militan işlediği vahşi cinayetten kısa bir süre sonra  bir çatışma vurularak öldürüldü. Gözleriyle bir halkın yüreğine ateş düşüren peşmergenin kanı yerde kalmadı.

Ancak intikamı alınmasına rağmen bu kimseye teselli olmadı. Çünkü bu kadar hazin bir hikayenin, bu kadar şehidin bu kadar ateş düşen ocağın, her gün onlarca evladını toprağa veren bu halkın artık tek bir tesellisi olabilir, bağımsız özgür bir ülke.

Kimse bu konuda en ufak bir tereddüde düşmemeli, Irak Kürdistan'ında, dökülen bunca kandan ve yaşanan bu vahşetten sonra Kürtleri koruyacak tek şey özgür bağımsız kendi ülkeleridir.

Aylardır devam eden savaşta ABD'nin Irak'a yaptığı askeri yardımın sadece yüzde 10'u Kürtlere yapılıyor. Gelen mayına dayanıklı 250 araçtan sadece 25'i Kürtlere veriliyor. Peki savaşın ağırlığı kimin omuzlarında, IŞİD en çok kiminle savaşıyor, tabi ki Kürtler’le. Dile kolay sadece Başur’da bin 500 km'lik bir alanda büyük bir savaş var Kürtler’le bu çeteler arasında.

Kısacası o topraklarda uzun zamanlar boyunca Kürtleri, Kürtler’den başka kimse koruyamaz. Herkes aklını başına almalı, her tarafı parçalanmış oluk oluk kan akan bu yerlerde amaç "demokratik Suriyeler, demokratik Iraklar" değil, önce Başur'un özgürlüğü ve bağımsızlığı olmalı. Bu hem oradaki liderlerin partilerin görevidir hem de diğer parçadakilerin. Kürtleri orada güvende tutacak bağımsız, özgür ve güçlü bir Kürdistan'a ihtiyaç var.

O yüzden celladının bıçağı altında bile korkunun zerresini hissetmeyen ama can yakan büyük bir sitem taşıyan bu gözler, sana bakıyor Kürdistan!

HÜSEYİN ALADAĞ

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum