Nurettin Aydın ile röportaj

Nurettin Aydın ile röportaj

Nurettin AYDIN ile bir milyon kişilik umut projesi ‘Zümrüd-ü Anka’ hakkında Röportaj.


‘Zümrüd-ü Anka’ Projesini hazırlayan ve Koordinatörlüğünü yapan MBA Nurettin AYDIN’ın büromuzu ziyareti ile bir röportaj yaptık. Gazetemizin imtiyaz sahibi Necip Çapraz'ın Aydın ile yaptığı İlimiz ve Bölgemizin geleceğini çok ilgilendiren bu proje hakkındaki röportajımızı sizinle paylaşıyoruz.

·   ÇAPRAZ: Nedir ? ‘Zümrüd-ü Anka’  ve Hakkari’ye ne getirecek?


AYDIN: ‘Zümrüd-ü Anka’ özet olarak, Doğu Anadolu Kırsal Kalkınma Projesidir.  Bu nedenle getirileri sadece Hakkari’ye değil, Tüm Doğu Anadolu bölgesine ve dolaylı olarak da Ülke ekonomisine olacaktır.

Bu proje bölge gerçeklerine birebir uygun, fizibıl bir projedir. Bölgedeki doğal kaynakları iş gücü ile organize ederek bir milyon kişinin yaşam standardını yükseltmeyi hedeflemektedir. Bölge kırsalında yaşayanlar bu organizasyon sayesinde, en verimli hayvan ırklarını ve bitkileri kullanarak, en yüksek geliri sağlayacak, pazarda söz sahibi olacak, yüksek kalitede ürün ve markaların sahibi olabilecektir.

·ÇAPRAZ: Neden projenize bu ismi verdiniz?

AYDIN: ‘Zümrüd-ü Anka’ Farklı kültürlerde farklı isimlerle anılan efsanevi bir kuştur. Bildiğim bazı isimleri; Phonix, Simurg, Bennu isimleriyle anılan bu kuşun bizim kültürümüzdeki ismi ‘Zümrüd-ü Anka’dır. Efsaneye göre bu kuş ölümsüzdür, yaşamının bir dönemi bittiğinde tutuşarak yanar, kül olur. Ardından kendi küllerinden yeniden doğar. Ve böylece kendini yeniler. Bütün kültürlerde bu kuş değişim/dönüşümün sembolüdür. Bu sembol insana en zor anlarında bile, yeniden başlama fırsatını ve kabiliyetini hatırlatır. Ve bu değişimi kendisinin dışında hiç kimsenin gerçekleştiremeyeceğini, anahtarın kendisinde gizli olduğunu hatırlatır.

Şüphesiz bunu bize hatırlatacak bir sembole en çok ihtiyaç duyduğumuz zamanlardan biridir. Artan nüfusa paralel artan işsizlik, yoksulluk, eğitimsizlik, sosyal patlamalar ve üstüne üstlük hızla ilerleyen medeniyetin ortaya çıkardığı yeni ihtiyaçlar… Bütün bunlar karşısında çaresiz çırpınışlarımız ve umutsuzluğumuz…


gerçekten şimdi küllerimizden doğmanın mümkün olduğunu hatırlamaya ihtiyacımız var. Hatırlamalıyız ki, bu zor şartları değiştirecek yine bizleriz. Dışsal faktörler ne kadar ağır olursa olsun içeride mücadele ruhu devam ettikçe asla yenilmiş olmazsınız. Sizi sizden başkası yenemez. Bunun en güzel örneği Kurtuluş Savaşıdır.

·ÇAPRAZ: Bu proje ne kadar zamanda hayata geçecek?

AYDIN: Elbette bir bölgesel kalkınma projesi kısa, orta ve uzun vadeli bölümler içerir. Kısa vadede bu yıl sonundan itibaren kayda değer sayıda kişinin geliri önemli ölçüde artacak.

Orta vadede 2015 yılına kadar bu proje aracılığı ile Hakkari’de yüz bin (100.000) kişinin hayatını değiştirmeyi hedefliyoruz. Üstelik bu yüz bin kişi, kırsal kesimde yaşayan en düşük eğitim ve vasıflara sahip, başka yerde iş bulma şansı en düşük olan, çoğunlukla Kadınlardan oluşacaktır. Üstelik yerinden yurdundan kopmadan, köyünde, tarlasında, bahçesinde iş sahibi olacak.

Uzun vadede bu nesilden başlayarak, bundan sonraki üçüncü nesilde hedefine ulaşacaktır. Bu hedef gelir, eğitim, yaşam standardı gibi düzeylerde bölge halkını gelişmiş halklar düzeyine ulaştırmaktır.


Hedefimize beş adımda ulaşacağız.

1. Adım: Nüfusu 500’ün üzerinde olan her köyü, civar köylerle birlikte bir Kalkınma Kooperatifi olarak yapılandırmak.

2. Adım: Bu Köy Kooperatiflerini İl Birliği çatısında bir araya getirmek.

3. Adım: Her Kooperatifi yöre şartlarına uygun şekilde projelendirmek, birlik vasıtasıyla, tedarik, pazarlama, eğitim, kalite standartları, markalaşma ve global Pazar ekonomisine adaptasyon için gerekli hizmetleri sağlama.

4. Adım: Modeli bölgedeki benzer şartlara sahip İllerde uygulamak ve bölge birliğini kurmak.

5. Adım: Ulusal ve Global bazda söz sahibi üretici markalarına sahip olmak, bölgenin sosyal ve kültürel kalkınmasına destek vermek, vb.

Bunun için önce model olacak başarılı bir Kooperatif  gerekir. Bu kooperatif iyi projeleri hayata geçirmeli ki, diğer köylere model olabilsin. Aksi halde Köylerde yaşayan insanlar elle tutulur bir sonuç görmeden harekete geçmezler.

Bir kooperatifin başarısı diğer kooperatiflerin kuruluşunu teşvik eder. Böylece bütün ilde örgütlenmiş üreticiler birlik çatısında başarılı sonuçlar alabilsinler.

Bir ildeki başarılı modeli de diğer illere uygulamak böylece mümkün olacaktır. Çünkü bu projedeki kilit nokta organizasyon bilincini geliştirmek ve uygulamak üzerinedir. Dünyada ve Ülkemizde kırsal kalkınma sadece bu tür organizasyonlarla mümkün olmaktadır. Örnek: Trakya Birlik, Marmara Birlik, Fisko Birlik vb. burada neden Doğu Birlik olmasın? Yapmak istediğimiz sadece başarıya ulaşmış olanların ayak izlerini başarılı şekilde takip etmektir.

·ÇAPRAZ: Şimdi hangi aşamadasınız?

AYDIN: Şimdi model olarak Kurduğumuz S.S. Bağışlı Tarımsal Kalkınma Kooperatifi için projeler hazırlıyor ve hayata geçiriyoruz. SRAP vasıtasıyla bir Arıcılık, DAKAP kapsamında ise bir Arıcılık, bir Koyunculuk, bir Cevizcilik projesinin yanında, birde 60 Köye 60 Kooperatif adı altında 5 proje hazırladık. SRAP Arıcılık projemiz kabul edildi ve çalışmalar başladı. İnşallah son baharda Bağışlıdaki köylülerimizin cebine önemli bir miktarda kazanç girecektir.

60 Köye 60 Kooperatif projemiz ise, 2000 yılı sayım sonuçlarına göre, nüfusu 500’ün üstünde olan 60 merkezi köyümüzü kooperatifleştirmek, onları il birliğinde birleştirmek ve Üniversite Öğretim Üyeleri aracılığı ile köylülerimizi köylerinde eğitimden geçirmektir. Bu 60 köyde 2000 seçim sonuçlarına göre 83.321 kişi yaşamaktadır. Bu sayı Hakkari’nin bütün kırsalında yaşayan nüfusun yaklaşık %85’ine denk gelmektedir. 5 yıl önce 83.000 kişi civarında olan bu nüfus şimdi yaklaşık 100.000 civarındadır.

·ÇAPRAZ: Bu proje tamamlandığında ortaya nasıl bir sonuç çıkmasını bekliyorsunuz?

AYDIN: Proje Tamamlandığında sadece Hakkari’de yaklaşık 100.000 kişinin, Doğu Anadolu bölgesinde ise 1.000.000 (bir milyon) kişinin hayatını değiştirmeyi hedefliyoruz. Şimdi düşünün, iş bulma  şansı en düşük olan, en düşük eğitim seviyesindeki ve çoğunluğu kadınlardan oluşan bir milyon kişiyi köyünde istihdam ettiğiniz zaman ne olacak. Bölge ve Ülke ekonomisine ne kadar girdi sağlayacaklar, Köyden kente göçler nasıl tersine dönecek, İnsanlar çocuklarını nerelerde ve hangi şartlarda okutacaklar, bölge insanın yaşam standardı hangi seviyeye ulaşacak…… bu örnekleri istediğiniz kadar çoğaltabilirsiniz. Özet olarak bölgenin kaderi değişecek. Gerçekten yapmak istediğimiz bu. Bölgeye refah, huzur, barış, mutluluk, sağlık, vb. gelmesine yardım etmek. Çünkü hali hazırdaki sorunlarımızın çoğu, eğitim, sağlık ve iş imkanları yetersizliğinden kaynaklanmaktadır. Bunların tamamı da ekonomik yetersizlikten kaynaklanmaktadır. Bütün İktisatçılar bunu bilimsel gerçeklerle gayet güzel açıklayabilirler. Bölgede üretime dayalı iyi bir ekonomi birçok problemi çözecektir. İyi ekonomik ve sosyal koşullar insanları, marjinal farklar yerine, ortak değerler üzerinde birleştirir. Yani bir birimizden farklı yanlarımız yerine ortak yanlarımız ve ortak paydalarımız üzerine odaklanırız. İddia ediyorum ki bu proje bölgedeki mevcut problemlerin çoğunu çözecektir.

·ÇAPRAZ: Bu çok büyük bir proje, bunun için ne kadar kaynağınız var ve size kimler yardım ediyor?

AYDIN: Çok önemli bir noktaya değindiniz. Böyle büyük bir proje için büyük kaynaklara da sahip olmak gerekiyor. Ama sanıldığının aksine bu kaynağın sadece finanssal olması gerekmiyor. Aslında finanstan çok, beşeri sermayeye (yani nitelikli bireyler), inanç, azim, istikrar sahibi kişilerin desteğine ihtiyaç vardır. Öyle yüzlerce olması da gerekmez. İki elin parmaklarını geçmeyecek sayıda kişinin uyumlu çalışması bu projeyi hayata geçirir. Bu açıdan Nicel olarak az, ancak nitel olarak çok desteğimiz var. Aileden ve yakın dostlardan oluşan bir ekibimiz var. Hepsi bu projeye inanmış ve onlardan istediğim işleri canı gönülden yapmaya çalışan kişiler. Finanssal olara ta şimdiye kadarki bütün giderleri maaşımdan harcayarak karşıladım.

· ÇAPRAZ: Yetkililer size destek veriyorlar mı?

AYDIN: Maalesef bu şimdiye kadar pek mümkün olmadı. Eminim yetkililere ulaşabilseydik destek verirlerdi. Aksi halde bu kadar fayda sağlayacak bir projeye destek olmayacak yetkilinin vatan ve millet sevgisinden ve sadakatinden şüphe edilmeli. Ve ulaşabildiklerimiz de destek vereceklerini ifade etmişlerdir. Ancak şimdiye kadar bize destek verecek yetkideki kişilere pek olaşamadık.

· ÇAPRAZ: Neden zor ulaştığınızı söylüyorsunuz? Oysa bu çapta büyük bir projeye kim destek vermez ki?

AYDIN: Çünkü yetkililer ile kimin görüşeceğine çoğunlukla kendileri karar vermezler. Bu iş için görevlendirdikleri özel kalemler, sekreterler vb. vardır. Bu görevliler de yaptığınız işin öneminden ziyade, unvan ve sıfatlarınıza göre sizi değerlendirirler. Siz istediğiniz kadar yüz binlerce kişinin hayatını değiştirecek çalışmalar yapın, bunu bu görevlilere anlatamazsanız yetkililere ulaşamazsınız. Muhtar ulaşır, Müdür ulaşır, Encümen ulaşır ama siz ulaşamazsınız.

Halbuki kişilere değil işlerin önem ve önceliğine göre karar veren bir sistem olsa idi, bu proje için Başbakan  dahil bütün yetkililere ulaşabilmem gerekiyordu. Çünkü bu çapta kaç tane proje var ki bir Ülkede.

·   ÇAPRAZ: Böyle bir çalışmaya ne zaman başladınız, Daha önce yaptığınız benzer çalışmalar var mı?


AYDIN: Her projenin uygulamadan önce planlama aşamaları vardır ve genellikle bu süreler, projenin kapsamına paralel olarak çok kısa olmazlar. Ancak kalkınmaya yönelik projeleri uygulamaya  ilk 1996 yılında başladım. Ondan önce TUBİTAK’a Fizik Bilim dalında gönderdiğim çeşitli bilimsel buluş taslakları vardı ve bunların bazıları için prototip hazırlama çalışmaları da yaptık. Ancak çevrenizde bu denli sosyal problemler yaşanırken Fizik bilimine yönelik projeler ile uğraşmak kolay olmuyor.

1996 yılında bölgenin ekonomik ve sosyal kalkınmasına yönelik çalışmaları uygulamaya başladım. Bunlardan bazıları şöyle:

Bölgenin doğal güzelliklerini yurt içi ve yurt dışı turizme kazandırmak için, Akarsu ve Doğa sporlarına yönelik, yetkililere teklifler sunma. Bunların sonucunda Sayın Eski Valimiz Orhan IŞIN beyin desteği ile Zap suyunda Rafting yaptık, ulusal medyada önemli bir yer aldı. Biz önerdik, Valilik organize etti, Gelen ekibin birkaç öğün yemeklerini de ben cebimden karşıladım.

Hakkari kilimini yurt içine ve yurt dışına tanıtmak, böylece dar gelirli ev hanımlarının emeklerini gelire dönüştürmek:  Bölgede kadınlar; gerek eğitim ve sosyal haklar, gerekse ekonomik özgürlük açısından en çok mağdur olan kesimdir.  Kendilerine ve aile ekonomisine katkı olması için dokudukları kilimlerin pazarlanması son derece önemlidir. Bu amaçla yurt içinde ve yurt dışında Pazar bulmak için 1997-2000 tarihleri arasında çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bunlar; Ankara, İstanbul, Antalya ve Marmaris’e numune götürerek alıcılar ile bizzat görüşme, Almanya, Hollanda, İngiltere ve Belçika’ya arkadaşlar vasıtasıyla numune göndererek Pazar aramak şeklinde olmuştur. Çalışmalar sonucunda Londra merkezli Dünyada alanında ilk yedi kişiden biri olan halı kilim Tüccarı Mr. KELATY davetimiz üzerine İstanbul Hİlton Otelde pazarlıklara katılmıştır. Bütün İç ve dış araştırmalar sonucu HİSAŞ kiliminin metre kare fiyatının piyasadan pahalı olması sonucu sonuç alınamamıştır. Bütün numuneler HİSAŞ’tan ücret karşılığı alınmış ve görüşmelerde ulaşım, konaklama vb. bütün giderler gönüllü olarak tarafımdan karşılanmış, hiçbir mali destek alınmamıştır.


Bölge hayvancılığının gelişmesi ve böylece istihdam sağlanması için; OVAŞ A.Ş. (OVA TARIM HAYVANCILIK ANONİM ŞİRKETİ): Hakkari yöresi özellikle kırsalı hayvancılık yapmaya çok uygundur. Bölgede bunun dışında yapılacak iş kolu da sınırlıdır. Bölge kırsalında istihdam oluşturulmak istendiğinde yapılabilecek başlıca iş hayvancılıktır. Hayvancılığının ise; gerek beslenme ve bakımdan kaynaklanan, gerekse pazar ilişkilerinden kaynaklanan eksikliklerinden dolayı, karlılığı son derece düşüktür ve cazibe oluşturamamaktadır. İstihdam oluşturabilmek için eğitim, üretim, girdi-çıktı, sağlık ve pazar problemlerinin çözülmesi gerekmektedir. Et ve süt bakımından verimsiz, deforme olmuş hayvan ırklarını, kaba yem ile beslediğinde verim daha da düşmektedir.  Çünkü bölgede yem üretimi olmadığı gibi, köylüler yem satın alarak yarı açık besi şeklinde yetiştirecekleri  hayvanlardan sağlayacakları faydalardan da habersizdirler. Bunların tamamını pratik olarak gösterecek bir model oluştuğunda, köylüler ondan esin alacaklardır. Bundan sonra ihtiyaçları olan tek şey girdi, pazar, vb. desteklenmeleri ve organize edilmeleridir. Bu desteklerin alışıla geldiği gibi devlet tarafından beklenmesi doğru ve gerekli değildir. Profesyonel olarak bu işi yapacak bir girişimcinin, piyasa mekanizması içinde ayakta durarak ve kar ederek bu işi başarması gerekmektedir.

Kazan-kazan: girişimci bu işten kazanç sağlayacak, bölge halkı da kırsalda iş bulacak, en iyi bildiği işi yaparak gelir elde edecek, verimli hayvanları doğru metotlarla besleyerek kazancını arttıracak, pazar, veteriner, sağlık kontrolleri vb. sorunlarla uğraşmayacaktır.

Bu niyet ve gerekçeler ile; 1996 yılında başlayan sektör araştırmaları ve bölgedeki birçok girişimi yerinde görerek bir fizibilite hazırladım. Bu projede; çayır mera ıslahı, silaj yapılarak ekonomik şekilde yem üretimi, uygun hayvan ırklarının bölgeye getirilmesi, bölge ırklarının suni tohumlama ile ıslahı, çiftçilerin üretim konusunda eğitilmesi, yem, ilaç ve veteriner desteğinin sağlanması, pazar probleminin  çözümlerini içeren bir entegre yapı yer almaktaydı. Bu projeyi uygulamak için 1997 yılında DESAN Ltd. Şti.’ni kurduk. Şirket kardeşim ve benim ortaklığım ile kurulmuştur.

Proje dahilinde; Yem Fabrikası, örnek büyük ve küçük baş hayvan besi çiftlikleri, kesim hane, soğuk muhafaza, krom aşamasına kadar deri işleme, kan ve kemik unu işleme, yün işleme, köylerde sözleşmeli çiftlikler bulunmaktadır.

Proje ÇED (Çevresel Etki Değerlendirme) raporuna sahip, AB standartlarında planlanmıştır.

Proje kapsamında sözleşmeli çiftçilik modeli ile 15 000 kişinin istihdam edilmesi amaçlanmıştır.

Proje kapsamında;

-
Köylerde hayvancılık yapabilecek, kadın, erkek, çalışabilecek durumdaki kişilere sırasıyla şu desteklerin verilmesi planlanmıştır;
-
Öncelikle her merkezi köye bir örnek besi çiftliği,
-Et verimi düşük hayvanlar yerine, yüksek verimli, bölge şartlarına uyumlu melez ırklardan yeterli sayıda hayvan temini,
-Bakım ve beslenme konusunda çiftçilerin eğitimden geçirilmesi, (OVAŞ’ın uygulama çiftliğinde, iş başı)
-Periyodik olarak yeterli yem tedariği, ve kaba yemden silaja geçiş çalışmaları, (OVAŞ’ın yem fabrikasından)
-Hastalıklarla mücadele ve sağlık taraması için, düzenli olarak kontrol yapacak veteriner hekimler, (OVAŞ elemanları)
-Kesime hazır hale gelmiş hayvanların piyasa değerinden satın alınarak, OVAŞ’ın yaptığı masraflar düşüldükten sonra, geri kalanının çiftçiye verilmesi,
-Çiftçiye yetiştirmek üzere yeni hayvanların verilmesi,
-Alınan hayvanların OVAŞ tesislerinde modern şekilde işlenerek pazarlanması.

Böylece başlatılan döngünün genişletilerek, yörede 15 bin sözleşmeli üreticiye kadar çıkarılması hedeflenmektedir.

Bu projeyi hazırladığım süreç içinde çevremden tanıdığım bir çok kişi ile görüşüyor, onların fikirlerini alıyor hatta bana yardımcı olmalarını istiyordum. Ancak tek kuruş katkıda bulunan veya işe yarar bir fikir sunan kimse olmadı. Projenin teşvik belgesi çıkıncaya kadar, bütün giderleri DESAN Ltd. Şti. tarafından karşılanmıştır. 2000 yılında nevi değişikliği yoluyla şirket Anonim Şirkete dönüştürülmüş ve Özel idare dahil tüm ortaklar bu aşamadan sonra katılmıştır. Yörenin zengin iş adamlarının da ortak olduğu şirketin kredi almak için kullandığı teşvik belgesi dahi DESAN’a aittir. Kuruluş, fizibilite, kira, mefruşat, teşvik belgesinin çıkmasına kadar yapılan şehir dışı seyahatlerin masrafları, 3 yıl boyunca şirketin yasal giderlerinin tamamı tarafımdan karşılanmıştır. Uygulama aşamasında destek veren dostlarımız olmuştur, ama bunların tamamı son aşamada olmuştur.

Ortaya bir ürün çıkınca sahiplenen çok olur. Örneğin Valiliğin resmi web sayfasında OVAŞ hakkında ‘Özel İdare öncülüğünde kurulmuş bir proje’ diye söz ediyor.  Şimdi soruyorum ne tür bir öncülük yaptılar, bunu belgeleyebilirler mi?

Ayrıca şimdi EBK Genel Müdürü olan Hasan bey CV’sinde bunu geçmişte yaptığı başarılı bir iş olarak yazmaktadır. Oysa Hasan beyi DESAN’a tek kuruş ödemeden ortak yaptım. Sadece projenin gerçekleşmesinde bana yardım etsin diye, o ise kendisine karşılıksız verdiğim hisseleri para karşılığı satmakla kalmadı, projenin başarısız olmasında en büyük rolü de oynadı.

Bu konuda söylediklerimin tamamı belgelidir ve isteyen herkes bu resmi belgelere ilgili kurum kayıtlarında ulaşabilir.

Hakkari Hizmet Gönüllüleri Derneği: 

Hakkari de sivil inisiyatifi oluşturmak, il problemlerinin çözümünü sadece devletten beklemek yerine, halk olarak çözümün bir parçası olma bilincini yaygınlaştırmak ve ildeki diğer sivil girişimleri il için bir çatı altında toplamak amacıyla bir girişim yaptık. Tüzük çalışmaları sırasında geniş katılımlı toplantılar düzenlenmiş, bu toplantılara ilde faaliyet gösteren bütün dernek, sendika, kooperatif, oda temsilcileri katılmış ve tartışmalar yapılmıştır. Aktif derneklerin ve sendikaların yöneticilerinin de katılımı ile bir dernek kurulmuştur. Bu derneğin tüzüğü, ildeki kentsel ve kırsal problemlerin çözüm yollarını araştırmak, kamuoyu oluşturmak, kamu kurumları ve siyasiler nezdinde takipçisi olmak, amacına uygun şekilde hazırlandı. Kuruluş ve onay safhası çok uzun sürdüğünden, üyelerin sıcak ilgisi kayboldu. Tüzük hazırlanması ve bürokratik işlemlerin tamamı Bedri Bey ile ikimizin büyük zamanını ve emeğini aldı. İlde geçmişten beri bu tür çalışmalara öncülük etmiş  Sayın Bedri ÇALLI bey’e destekleri için teşekkür yetersiz kalır.

Bir dönem Başkanlığını da yaptığım dernek, benim Eğitim nedeniyle ilden ayrılmam, yönetimi başka gönüllü arkadaşlara devretme mecburiyeti doğurdu. Üzülerek öğrendik ki sonradan ilgisizlik nedeniyle faaliyetler durmuş ve dernek feshe gitmiştir. Aynı amaçla yeniden bir dernek kurulması planlanmaktadır.

·ÇAPRAZ: Bu projeleri hazırlamak ve yürütmek için çok donanımlı olmak gerekiyor, sizin bu konudaki donanımlarınızdan biraz söz edebilir misiniz?

AYDIN: Elbette bu çalışmaları sürdürmek için iyi donanımlara sahip olmak gerekiyor. Bölgenin mevcut durumunu analiz etmek, bölge gerçeklerine uygun fizibıl projeler hazırlamak ve onları uygulamak için bir çok vasfı bir arada taşımanız gerekir. Öncelikle bölgenin gerçeklerini, içinde doğup, büyüyüp, yaşayarak biliyorum. Herkes gibi gözlem ve muhakeme yaparak bazı sonuçlara ben de varıyorum. Ancak bu gözlem ve analizi, eğitimlerle edindiğiniz bilgilerinizle değerlendirdiğinizde ortaya farklı sonuçlar çıkmaktadır.

Birde probleme yaklaşım tarzınızda önemli, kimileri problemle karşılaştığında onu veri olarak kabul eder ve değiştiremeyeceğine inanır, böylece hiçbir şey yapmaz. Sorulduğunda ise mazeretler sıralar. Benim yaklaşımım ise, mazeret yerine çözüm üretmek şeklinde olur. Bunu da belki farklı eğitimlerden, Toplam Kalite Yönetiminden edindim. Beklide okuduğum binlerce kitaptan.

·       ÇAPRAZ: Hangi eğitimleri aldınız? Ve ne sıklıkta kitap okursunuz?

AYDIN: Hakkari Endüstri Meslek Lisesinden sonra; ilkin 1986-88 yılları arasında Çukurova Üniversitesi Mersin MYO Elektrik ön lisans eğitimini tamamladım. Elbette kıt kaynakları olan bir köylü ailesinin bireyi olarak, ilk fırsatta işe başladım. Ardından eğitim hayatım sürekli devam etti. Anadolu Üniv. AÖF Halkla İlişkiler, Anadolu Üniv. İktisat Fakültesi, Atılım Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Yönetimi Masteri (MBA). Bunların dışında dört yıldır düzenli felsefe ve psikoloji seminerlerine ilaveten, Toplam Kalite Yönetimi, İletişim, Halkla İlişkiler, Kişisel Gelişim vb. bir çok seminere katıldım. Ayrıca evde seçkin eserlerden oluşan zengin bir kütüphanem var ve şimdiye kadar yaklaşık 2500 civarında kitap okumuşluğum vardır.  Bütün bunların yanında Dünyanın kullandığı dil olan İngilizce’yi geliştirmek için ciddi bir zaman ve kaynak ayırıyorum.  Bu yıl içinde İspanyolca öğrenmeye de başlamayı planlıyorum.

Bu kadar eğitimin sorumluluğu ağırdır. Elbette hakkını vermek gerekir. Özelliklede Ekonomi, İşletme, Halkla İlişkiler eğitimleri almışsanız, sizden beklenen Ekonomik ve sosyal hayata yönelik kalkınma projeleri yapmaktır.


 Bizde sorumluluğumuzun gereğini yapıyoruz.

·       ÇAPRAZ: Bu  güzel sohbet ve ziyaretiniz için teşekkür ederim.  Ayrıca biz Yüksekova Haber ailesi olara projenize elimizden gelen yardımı vermeye her zaman gönüllüyüz. Son olarak okuyucularımız için vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

AYDIN: Asıl ben teşekkür etmeliyim, öncelikle burada üstlendiğiniz misyondan ötürü. Çünkü Yüksekova Haber Hakkari’nin dili, sesi, gözü ve kulağıdır. Ayrıca projemize desteğinizden dolayı teşekkür ederim. Siz bu projenin içinde önemli bir görev olan basın ilişkileri sorumluluğunu üstleniyorsunuz, bu nedenle bu projeden faydalanan ve gelecekte faydalanacak herkes adına size tekrar tekrar teşekkür ederim. Son olarak bir Hint masalından alıntı yaparak kapatmak isterim; Bir Hint masalina göre, kedi korkusundan devamli endise içinde yasayan bir fare vardir. Büyücünün biri fareye acir ve onu bir kediye dönüstürür. Fare, kedi olmaktan son derece mutlu olacagi yerde bu kez de köpekten korkmaya baslar. Büyücü bu kez onu bir kaplana dönüstürür. Kaplan olan fare, sevinecegi yerde avcidan korkmaya baslar. Büyücü bakar ki, ne yaparsa yapsin farenin korkusunu yenmeye imkan yok. Onu eski haline döndürür. Ve der ki, "Sen cesaretsiz ve korkak birisin. Sende sadece bir farenin yüregi var. O yüzden ben sana yardim edemem."