Livaneli Türküleri dil buldu!

Livaneli Türküleri dil buldu!

Zülfü Livaneli şarkıları 10 dilde Züleyha’nın sesinde hayat buldu. Evet, tam 10 dilde Merhaba diyor Züleyha yeni çıkan albümünde.

Bazen "bilinmeyen bir dilde" ağıta dönüşüyor, bazen de bilinen bir dilde acıya bulanıyor. En nihayetinde umudu var ediyor her bir ezgi. Yıllarca dillerde peleseng olmuş Livaneli şarkılarını genç bir Kürt kadını olan Züleyha’nın sesi kucaklıyor. Kürtçe’den Ermenice’ye, Rumca’dan Arapça’ya, Türkçe’den Ladino’ya uzun bir yelpaze… Züleyha da adeta düşlerini gerçekleştiriyor bu albümde. Uzun yıllar Zülfü Livaneli’nin asistanlığını yapan ve yolu müzikle kesişen Züleyha ilk olarak Harbiye Açık Hava sahnesi’nde Zülfü Livaneli ile sahne almıştı ve "yiğidim aslanım" adlı eseri Kürtçe seslendirmişti. O günden sonra kararını verdi Züleyha ve Lüvaneli’nin hediye ettiği 10 eseri 10 dilde yorumlayarak dünya müzik listesine girdi… 

ROJİN CANAN AKIN – GÜLSEN İŞERİ

54659-Müzik yolculuğun nasıl başladı ve ‘Merhaba’ nasıl doğdu?

Müziğe ilgim babamın teybe koyup dinlediği dengbêjler ile başladı. Ortaokul çağında hayatıma Ahmet Kaya, Ferhat Tunç, Zülfü Livaneli girdi. Söylemeyi seviyordum. Ancak müziğe olan ilgimin ve tarif edilen sesimin beni buralara taşıyacağını o vakitler hayal dahi edemezdim.

Profesyonel anlamda müzik yolculuğum Zülfü Livaneli’nin 2009 ‘da Harbiye Açıkhava Sahnesi’nde ‘Yiğidim Aslanım’ eserini Kürtçe yorumlamamla başladı. Herkesin düşüncesi bunun devamının gelmesi yönündeydi. Ki Zülfü ağabey sahnede bunun sinyallerini sahnede yaptığı kısa konuşmada vermişti. Aslında Zülfü ağabey ve kardeşi Ferhat hoca ile birlikte single düşüncesi ile yola çıkmıştık. Zülfü ağabeyinin isteği üzerine dağıtım için Seyhan Müziğin sahibi Bülent Seyhan’a gittim.  Cd’nin ardından beni canlı olarak da dinlediğinde ‘bu sese single değil albüm yaparım, harcamam bu sesi’ dedi. İşte o vakit ‘Merhaba’ ana rahmine düşmüş oldu.

-Neden ilk "merhaba"nı Kürtçe vermek istedin?

Öncelikle Kürtçe benim ana dilim. Kendimi rahat hissettiğim, yeri geldiğinde daha rahat ifade edebildiğim bir dil. Çocukluğumdan beri konuştuğum ve hala da evimizde konuşulmaya devam edilen bir dil. Bu yüzden ilk ‘Merhaba’m Kürtçe olmalıydı.  

-Zorlu bir yola girmiş oldun aslında. Aileler genelde sanatçılığa meslek olarak bakmıyor. Ailende albümle birlikte ne kadar ciddiye alındın?

 Ah evet aileler. Ailem hep bir memur hayatı yaşamamı istedi benim. Ablam, kardeşim, kuzenim gibi öğretmen olayım, sakin, huzurlu, belirli saat aralığında çalışabileceğim bir işim olsun istedi. Ancak ben onların istediği gibi bir evlat olmadım. Önceleri beni hiç ciddiye almadı ailem ağabeyim dışında. O da çok istemiyordu müzik camiasına girmemi. Ama genelde destek oluyordu. Ne zamanki albüm kayıtları bitti, ismi konuldu, tanıtım videosu yapıldı. O zaman annemden şu cümleyi duydum. ‘Ne zaman çıkacak albümün?’ O an içimi tarifsiz bir duygu kapladı. Şükürler olsun dedim. Artık kabulleniyorlardı.  

54660-Nefesim nefesine eserine baktığımızda sözlerin birebir Ermenice olmadığını görüyoruz. Bunu biraz bize açıklayabilir misin?

Zülfü Livaneli eserleri birçok dile çevrildi bugüne kadar. Bir kısmı birebir çevrildi, bir kısmı adapte edildi. Ermenice dışında bizi çok zorlayan bir çeviri olmadı. Bazılarını kelimesi kelimesine çevirdik. Ancak Ermenicede bunu yapmamız mümkün olmadı ve Pakrat Estukyan Merhaba ile Nefesim Nefesine adlı eserlere söz yazdı. Yiğidim Aslanım’da da Hovhannes Badalian’ın şiirini kullandık.  Ki şiiri Yiğidim Aslanım’ın anlamına yakındı. Merhaba eserinde Yaşar Kemal’in sözlerine yakın sözler, Nefesim Nefesin’e de ise Ermenilerin efsanevi gemisi GİLİGYA için bir şiir yazdı Pakrat Bey  ve muhteşem oldu. Hrant Dink için bir parça okumak istiyordum. Yiğidim Aslanım zaten manidar bir parçaydı. Nefesim Nefesine’ye karşılık yazılan GİLİGYA çok daha anlamlıydı benim için. Ve GİLİGYA’yı okurken Hrant’ı düşünerek yorumladım. Nazımı çok çeken  Sevgili Pakrat Estukyan’a, AGOS’un kapılarını açarak bana sonuna kadar destek olup yardımlarını esirgemeyen güzel insanlara sonsuz teşekkürler.

-Türkiye’de etnik kimliğe bir dönüş var. Projeler oluşuyor ve albüme dönüşüyor.  Ancak piyasada belli bir kitle tarafından kabul görüp kısa sürede raflara kalkıyor… Bu yanıyla bakarsak, piyasa ile ilgili kaygıların neler?

Ticari kaygım yok dersem yalan söylemiş olurum. Bu projenin tüm masrafını Bülent Seyhan üstlendi. Kendisini düşündüğüm için tabii ki kaygı duyuyorum. Kendim yapmış olsaydım ticari kaygı taşımazdım ama.

Dediğin gibi birçok proje oluşuyor. Projeler gerçektende piyasada çok da yer bulmuyor. Zira insanlarımız etnik yapılan şeylere, arşivsel çalışmalara pek de meraklı değil gibi. Popüler olan her şey insanları daha da cezbediyor. Harbiye Açıkhava sahnesinden sonra hep şöyle düşündüm ve her konuşmamda dile getirdim. Bu albüm Zülfü Livaneli gibi dünyanın tanıdığı, uluslar arası bir sanatçı ve yazarın arşivinde çoktan olması gereken bir albümdü. Böyle bir albüm ileriye dönük düşünüldüğünde belki de son albümüm olabilirdi. Ama ben ilk albüme böyle bir çalışma ile başlamaktan ötürü çok mutluyum.

-10dilde yorumladın ama sadece Zülfü Livaneli eserleri var…. Neden Zülfü Livaneli eserleri?

Zülfü Livaneli şarkıları dillere pelesenk olmuş, kitapları ile birlikte birçok dile çevrilmiş, topluma mal olmuş, yıllarca barış ve kardeşlik şarkıları yapıp, tüm halkı kucaklamış büyük bir ustadır. Şarkıları tabii ki manidardır. Aklımda Livaneli şarkılarından oluşan bir albüm fikri yoktu. Zülfü ağabeyinin arzusuymuş şarkılarının kendi topraklarında konuşulan dillerde söylenmesi. Bende bu arzusunu öncelikle Kürtçe söyleyerek yerine getirdim.

-Gelecek olan projeler var mı yoksa Züleyha’nın derdi bu kadar mıydı?

54661Züleyha’nın derdi bu kadar değil! Tabii ki devamı gelecek.  Yeni projelerimiz için aranjörüm Mehmethan Dişbudak’ın askerden dönmesini bekliyorum. Aklımda olan ve yapmayı istediğim bir takım şeyler var. Sosyal sorumluluk projelerinde yer almak istiyorum. Albüm yapmak kolay değil, hem de hiç. Şu ana kadar albümü dinleyen herkes Etnik Müzik alanında ilerlemem gerektiği konusunda hem fikir. Ki bende bu alanda ilerlemek, özgün ve sanatsal çalışmalar yapmak istiyorum.

-Ahmet Kaya için ahd-e vefa niteliğinde bir albüm çalışman olur mu?

 Tabii ki neden olmasın... Ahmet Kaya şarkılarının hayatımda önemli bir yeri vardır. Onun şarkılarında umutsuzluğu, umudu, heyecanı, coşkuyu bulabilirsiniz. Ben hep yaşama umudunu büyüttüm Ahmet Kaya şarkılarında. Yeri geldi aileme ‘Başkaldırıyorum, varın benim farkıma’ dedim.  Yeri geldi ‘Deli Kuşların Öttüğü’ yerde ‘Arka Mahalle’lerde ‘Büyü’rken Ahmet Kaya ile ‘Aynı Dalda’ olduğumuz için ‘Gururla Baktım Dünyaya’

‘Bir gece çok samimi bir şekilde ‘Albümde Kürtçe bir şarkıya yer vereceğim ve bir klip çekeceğim. Bu klibi yayınlayacak mert insanların olduğunu biliyorum’ dedi, tüm hayatı alt üst oldu. Lince maruz bırakıldı, ülkesinden sürgün edildiği yerde bizler ‘Hasretinden Prangalar Eskitirken’ ‘Siz Benim Neler Çektiğimi Nerden Bileceksiniz’ ‘Olmasaydı Sonumuz Böyle’diyerek bizlere veda etti. Ahmet Kaya tarihe not düştü. O’nun adını yaşatmak ve arzusunu layıkıyla yerine getirmek, şarkılarına pislikleriyle ağlayan, ismini kullanarak prim yapmaya çalışanlar, provakatörler, yolun henüz çok başında olan benim ve bizlerin boynumuzun borcudur.

-Yaptığın albüm bir anlamda kültürel kimliğe de hizmet sunuyor. Baktığımızda bugün pek çok dil yok olmuş ve konuşulmuyor zaten…

MERHABA, kaybolmaya yüz tutmuş, ortak acılar çeken halkların kendi dillerinde MERHABA’sı ve dediğin gibi yeniden canlanmasıdır. Diller kültür zenginliğimizin kanıtıdır.  Evrensel dünyada insanlar müzikle birbirlerine ulaşırlar. Bende bu albümde bunu yapmaya çalıştım. Aynı havayı soluyan Laz’ın, Ermeni’nin, Kürt’ün, Türk’ün, Arap’ın, Fars’ın vs farklı etnik kimliklere sahip olan bizlerin,  bir arada yaşanılabilirliğini ve hep bir ağızdan şarkılarımızı söyleyebileceğimizi göstermek istedim.

54662-Albümde Türkiye’de konuşulan etnik dillerin yanı sıra iki dünya dili de duyuyoruz. Rumca ve Ladino…

Zülfü ağabeyinin isteği ile Gözlerin’ parçasını ‘Rumca ve Ladino’ olarak yorumladım.  Yazın Bodrum’da Claduia Roth ve Maria Farandouri’ye dinletmiş albümün ilk halini. Onlar da çok beğenerek, uluslar arası bir çalışma olduğunu söylemişler. Zülfü ağabeyi o vakit Rumca ve Ladino’yu eklememi istedi. Hemen kontakt kurmam gereken kişileri iletti ve Rumca ile Ladino okumalarını da bitirerek albümü hazır hale getirdik.  

-Hem Kürt hem kadın hem de etnik dillerde ezgiler söyleyen yorumcu olmak zor değil mi?

Çok zor. Öncelikle katı kuralları olan, her şeye muhalif,  kız çocuklarına daha farklı davranan Kürt, muhafazakar bir ailenin kızı olarak başardıklarım çok kolay şeyler değil. Aileler ekranda gördüklerinden, etraftan duyduklarından o kadar çok etkileniyorlar ki haklı olarak bizleri koruma iç güdüleriyle hareket ediyor ve yapmak istediğimiz şeylere engel olmak istiyorlar. Eserleri etnik dillerde yorumlayarak büyük bir sorumluluğun altına girdiğimin de farkındayım. Eleştirenlerde olacak, beğenip övenlerde.  Ancak hep başaracağıma inanarak yol aldım. ‘İnanmak başarmanın yarısıdır’derler ya, gerçekten de öyle. İnandım lakin bazen pes etmek istedim. Dostlarım engel oldular. İyi ki de olmuşlar. Yoksa bugün ‘Merhaba’ doğmazdı.  İnanarak çıktım bu yola güzel dostlarla, umudumuz hiç sönmesin… AGOS

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum