Kışanak: Akışı tersine çevirmeliyiz

Kışanak: Akışı tersine çevirmeliyiz

AMED Sosyo-Ekonomik Eşitsizlik ve Yoksullukla Mücadele Forumu’nda konuşan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Gültan Kışanak, kentte ekonomik çarkı geliştirmek zorunda olduklarını söyledi.

YÜKSEKOVA HABER

DİYARBAKIR - Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin gelecek beş yılı planlamak ve bir çalışma perspektifi oluşturmak amacıyla düzenlediği forumlar devam ediyor. AMED Sosyo-Ekonomik Eşitsizlik ve Yoksullukla Mücadele Forumu’nda kentteki yoksulluğun sebepleri, niteliği masaya yatırıldı, çözüm önerileri sunuldu. Kentteki Sivil Toplum Örgütü temsilcilerinin büyük ilgi gösterdiği forumda öncelikle yoksulluğa bakış açısının değiştirilmesi, üretim sürecine katılımlarının sağlanması ve kent imar alanlarından yoksulların da yararlanması, belediyelerin katma değer yaratması gibi konular üzerinde duruldu.

AMED Sosyo-Ekonomik Eşitsizlik ve Yoksullukla Mücadele Forumu’nun açış konuşmasını Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Fırat Anlı yaptı. Anlı, Diyarbakır’ın kabuk değiştirdiğini söyleyerek, “Bir kuşak bizim yerel yönetimler dönemimizde büyüdü” dedi.

Kentte sosyo-ekonomik uçurum var

Büyükşehirler Yasası’nın ardından 1 milyon 600 bin insan için hizmet üretmek zorunda olacaklarını ifade eden Anlı, 2 bine yakın yerleşim birimdeki her insana aynı hizmeti ulaştırmak zorunda olduklarını ifade etti. Kent içinde farklı sosyo-ekonomik tabakaların gözle görülür bir şekilde artığını kaydeden Anlı, “Kayapınar bölgesinde artık etrafı kapalı, güvenlik görevlisi olan siteler var. İnanın bu şehirde aç yatan insanlar varken, son derece pahalı ve lüks yaşam bir arada yaşıyor. Bunun getirdiği gerilim ve stres her geçen gün artıyor” diye konuştu.

Kentteki çocukların kaynaştırılması

Anlı konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ben geçen gün de paylaşmıştım. Yılmaz Güney’in ‘Arkadaş’ filminde lüks hayata karşı öfkesini camları kırarak ortaya koyan bir genç vardı. Bugün bu şehirde de böylesi bir sorunla yüz yüze kalabilmekteyiz. Eğer ben, bu şehirdeki pahalı alışveriş merkezinden faydalanamıyorsam, artı değerden pay alamıyorsam o şehre dair pozitif duygularım elbette ki kalmayacaktır. Bugün yüzü kapkara çöp toplayan çocuklar var sokaklarda. Bunları görmek, tartışmak gerekiyor. Kayapınar’daki havuzlara 5 Nisan mahallesindeki, Kaynartepe’deki, Arbedeş’teki çocukları götürmemiz gerekiyor. Dicle Vadi evlerindeki, Kayapınar’daki, Hamravat’taki çocukları da Sur’a götürmek bu soruna bir katkı sağlayacaktır.”

Anlı’nın konuşmasının ardından moderatörlüğünü Bağlar Belediyesi eski Belediye Başkanı Yurdusev Özsökmenler ve Sarmaşık Derneği Genel Sekreteri Şerif Camcı’nın yaptığı foruma geçildi.

Eşitsizliğin giderilmesi gerekiyor

Özsökmenler, kaynakların nasıl dağıtılacağının stratejik planın özünü oluşturduğunu ifade eden Özsökmenler, “Halkın katılımı ile yapılacak çok şey var. Kaynakların paylaşımı konusunda çok somut öneriler geliştirebiliriz. Yoksulluğu tartışırken dikkat etmemiz gereken birkaç nokta var. Diyarbakır-Hakkari gibi kentlerde bölgesel eşitsizliği, mahalleler arasındaki eşitsizliği gidermeye ilişkin politikalar geliştirebiliriz” dedi. Özsökmenler, hem bölgesel hem de kent-kırsal arasındaki eşitsizliğin Büyükşehirler Yasası’nın ardından daha gözle görülür hale geldiğini sözlerine ekledi. Kadının yoksulluğu, çocuğun yoksulluğu gibi yoksulluğun çok farklı biçimleri olabileceğini söyleyen Özsökmenler, “Bugünlerde başka bir yoksullukla karşılaşıyoruz: Suriye’den gelenlerin yaşadığı yoksulluk. Yerel yönetimlerin bu yoksulluğu gidermeye yönelik politikalar da geliştirmesi gerekiyor” dedi.

Yaramızı sarma çabası içerisindeyiz

Sarmaşık Derneği Genel Sekreteri Şerif Camcı ise, Diyarbakır’ın 33 medeniyeti koruyarak beslediğini buna karşın son yıllarda yarasını kendi olanakları ile sarma çabası içerisinde olduğunu ifade etti.

Camcı şöyle konuştu: “Bir yanda ışıltılı bir geçmiş, bir yanda aç yatan 5 bin aile. Yaklaşık 30 bini aşkın insan bir öğün destek almadığında geceyi aç geçirme tehlikesi ile karşı karıya. Bundan daha acil bir sorun olamaz. Üstelik bu kesim toplumun dezavantajlı pek çok kesiminden de daha geri durumda. Pek çok dezavantajlı kesim bir örgütlenme yaratıp hak arayışına girebilirken, bu grup toplumda görünmez halde. Sarmaşık Derneği bile onlar tarafından kurulan bir kurum değil, onlar adına gönüllüler üzerinden yürüyen bir organizasyondur.”

Sarmaşık Kürtlerin ihraç ettiği bir modeldir

Doktor Selçuk Mızraklı ise, nerede bir emek sömürüsü varsa orada yoksulluğun göründüğünü ifade ederek, “Tabii yoksulluğu engelleyecek politikalar deyince, önce israfı engelleyelim, kendi yaramızı sararız gibi öneriler yapılır. Dünya kentlerinde de mesela denir ki, fazla ışığı kapatalım diğer ışığın olmadığı yerlere enerji tasarrufu sağlanır, gibi birçok öneri ortaya çıkar” dedi. Sarmaşık Derneği’nin kalıcı bir model olduğunu söyleyen Mızraklı, “Bu model kalıcı, üretken bir model. Sarmaşık’ın, Kürtlerin tüm dünyaya ihraç ettiği önemli bir model olduğuna inanıyorum” diye konuştu.

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Gültan Kışanak da, “Son derece politik bir konuyu konuşuyoruz. Sorun, bir grup gariban insan var, biz onlara nasıl yardım edebiliriz, sorunu değil. Bir hiyerarşik sistem var ve biz bu sistemi hep siyasal olarak sorguladık. Basamaklar var, en aşağıdan en yukarıya doğru sürekli transfer ediliyor. En alttakilerin hakları sürekli yukarıya transfer ediliyor. Biz bölgesel olarak ve halk olarak bunu sürekli yaşıyoruz” dedi.

Akışı tersine çevirmeliyiz

Kışanak, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Çünkü bu sistemin içerisinde emek de bir maliyettir. Ben onu çarkın içerisine emek olarak dahil ettiğimde bana maliyet ve yük olarak binecek, en iyisi onu üretime bile dahil etmeyelim, zihniyeti var. Bu çark böyle işliyor. Bu insanlara kendi emeklerini pazarlama satma ve yarattıkları değerin bir kısmını hak etmeyen insanlara transfer etme şansı bile verilmiyor. Halbuki bu insanlar, buna razılar. Biz onlara bu şansı bile vermiyoruz. O nedenle yoksullukla mücadeleyi, bu çarkı nasıl tersine çevirebiliriz ekseninde tartışabilirsek bir anlamı olur. Merkezi hükümet bizden çaldığını nasıl geri verecek veya biz bunu nasıl alacağız? Bu akışı tersine çevirmenin bir yolunu bulmalıyız.”

Kışanak, kentte ekonomik çarkı geliştirmek zorunda olduklarını ifade ederek, sürekli olarak bir gelişim yaratmak zorunda olduklarını söyledi. Kışanak, “Çünkü ancak değer üreterek zenginleşmeyi sağlıyorsun. Bu kentte değer üretmeyi başarmalıyız” dedi.

Yoksulluk sistem işi

Selahattin Çetintaş isimli bir yurttaş ise, kentin en büyük sorununun yoksulluk, hırsızlık ve uyuşturucu olduğunu söyleyerek, sokakta yaşayan kızlar ve erkekler için yaşam merkezlerinin kurulması gerektiğini ifade etti. Yoksulluk meselesine aslında biraz bakış açımız giderek, yoksulları nasıl öldürmeyiz noktasına geliyor” diyen Rüstem Erkan ise, “Yoksulluktan kimse ölmüyorsa orada bir sorun yok gibi geliyor. Baktığımız zaman merkezi iktidarın da bakış açısı da böyle. Yoksulları tespit edelim, 400-500 TL’lik gıda dağıtalım, ölmüyorlarsa sorun yok noktasına taşınıyor” dedi. Göçmen sorununun en önemli nedeninin yoksulluk olduğuna dikkat çeken Erkan, yoksulluğun sistemle ilgili olduğunu ifade etti.

İmar alanlarından yoksullara da pay verilsin

“Dünyanın enerji kaynakları Doğu’da daha zengin. Türkiye’de de öyle, o zaman neden Doğu’da kaynaklar varken Batı daha zengin?” diye soran Erkan, “Bunun ideolojik nedenleri var. Bugün sınıf altı yoksulluğu tartışmamız gerekiyor. Yoksul dediğimiz bir sınıf olursa, onunla mücadele etmiş olursun. Sınıf altı dediğimiz, Hindistan’daki kast sistemindeki gibi, hiçbir şekilde toplumsal hakkı olmayan kesimdir. Dolayısı ile üzerinde durup yakın geleceğin en önemli sorunlarından biri yoksulluk kısır döngüsü içerisinde olan kuşaklar olacak” dedi. Türkiye’yi 90 yıldır müteahhitlerin yönettiğini söyleyen Erkan, “Arsalar sadece tapu sahibinin değildir. Eğer bu kentin arsalarında o yaratılan ranttan bu kentin yoksullarına da bir pay ayırma politikası geliştirilirse, o kent kalkınır. Dolayısı ile bir kentin en önemli geliri kent alanları ve imar alanlarıdır. Buradan yoksullara bir pay vermek gerekiyor” dedi.

Çocuk merkezleri açılmalı

Emin Sarıkaya da, göç nedeniyle çocukların da kentlere taşındığına dikkat çekerek, “Özellikle çocuk işçiliği ile bu süreç devam ediyor. Biz on yıl önce çalışmaya başladığımda çocuk işçiliği büyük rakamlarda idi belki ama bugün bu işçilik boyut değiştirdi. Çöpte çalışan veya madde bağımlılığı gibi bir boyut aldığını biliyoruz. Arkadaşlar öneriler bulundular ama bunun da uzun, orta ve kısa vadelerle çalışmalara dâhil edilmesi gerektiğini düşünüyorum” dedi. Çocuk merkezlerinin yoksullukla mücadele konusunda da katkı sağlayacağını düşündüğünü belirtti.

Belediyeler güçlerini birleştirmeli

Mezopotamya Vakfı’ndan Ramazan Tunç da, sosyal politikaların ekonomi politikalarından bağımsız düşünülemeyeceğini söyleyerek, “Yoksullukla mücadele konusunda yerel yönetimlerin güçlerini birleştirmesi gerekiyor. Yoksullukla mücadele ağı oluşturulmalı ve bunun üzerinde bütün Kürt belediyelerinin temsilcilerinin yer alması gerekiyor. Bunun kurumsallaşması gerekiyor” dedi.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.