İnsanlar politik müzikten sıkılmış olabilir

İnsanlar politik müzikten sıkılmış olabilir

Kürt müziğinin çoğunlukla arabeskleşmeye doğru ilerlediği bir dönemde yeni bir tarz yaratma peşinde olanlardan biri de Simir Rudan. Bir konser çıkışı yakaladığımız Simir Rudan'la Kürt sanatı ve Kürt müziği üzerine konuştuk.

MEHMET RON – GÜLESRA GÜLLÜ

VAN - Birçok sanatçı gibi üniversite yıllarında dinleyicilikten üreticilik aşamasına geçen Simir Rudan Kürt Müziği'nin ilerlemesi için üretimin ve özgünlüğün şart olduğunu söylüyor. "Kimlik problemi, aidiyet sorunu, güvenlik kaygıları ve ekonomik sorunlar varken sanatsal anlamda bir şeyler üretmeniz çok zor" diyen Simir Rudan buna rağmen üretmeye devam ediyor. Kürt müziğinin şu an daha az politik olmasını iki nedene bağlayan Simir Rudan sebeplerden biri olarak 'insanların politik müzikten sıkılmış' olabileceğini gösteriyor.

Müzik hayatına nasıl başladın, Simir Rudan kimdir bize biraz anlatır mısın?

Üniversitede enstrüman çalarak profesyonelliğe adım attığımı düşünüyorum. Onun dışında müziğin bende hep var olduğunu ben sonradan öğrendim. Geçenlerde ortaokuldan bir arkadaşımla karşılaştım. Müzikten söz ettik. Bana ortaokulda da hep şarkı söylediğimi anlattı. Ben de üniversiteden önce müzikle pek ilgilenmediğimi sanıyordum. Açıkçası inanmadım. Çünkü ortaokulda, lisede pek aktif biri değildim. Yani ön plana çıkmayı pek başaramazdım, fark edilmeye cesaret edemezdim. Arkadaşım öyle deyince açıkçası çok şaşırdım. Ama sonra söylediğim şarkıları da anlatmaya başladı. Sen şu şarkıları okuyordun, diye sıralamaya başladı. O zaman inandım. Çünkü söylediği şarkılardan biri benim şuan da sevdiğim şarkılardan biriydi. Benim ilkokul öğretmenimin bana öğrettiği bir şarkı vardı. Onu okumuşum demek ki…

simir1.jpg

Gülesra - Hangi şarkıydı peki?

Zülfü Livaneli’nin “Karlı kayın ormanında” şarkısıydı.

Mehmet – Ama o dönem bütün okullarda öğretmenler o şarkıları öğretmeye çalışırdı. Bazen düşünüyorum acaba bu, devletin sistematik bir uygulaması mıydı diye.

Gülesra- Müziğe profesyonel olarak üniversitede başladım, dediniz. Üniversiteyi nerde okudun?

Simir Rudan – Üniversiteyi Ankara’da okudum. Hacettepe’de. Üniversiteye hazırlık döneminde Kürtçe müzikle daha yeni tanışıyordum. Kom’lar dönemleri hatırlarsınız. Agıri Jiyan’nın “Adare” albümü aldığım ilk Kom albümüydü. İnanılmaz sevmiştim. Sonra Cıwan Haco ile tanıştım. Cıwan Haco’nun “Ey hewalé ewindar” parçasından çok etkilenmiştim. Kendi kendime üniversiteyi kazandığımda bağlama öğrenip bu şarkıyı hem çalıp hem söyleyeceğim demiştim. Öyle bir karar vermiştim. Çünkü o zamanlar imkânlar artacaktı. Hani daha özgürsün orda. Üniversitede yurtta kalıyordum. İlk işim o oldu. Diyarbakırlı bir arkadaşa bildiği bağlama kursu olup olmadığını sordum. Bizim arkadaşlarda biraz “hışk” olabiliyorlar. “Nee bağlama mı, sen yarın öbür gün gitar da çalarsın.” Dediler. Öyle bir tepki de bulunmuştu. Ama gerçekten gitara geçtim sonra.

Öyle başladım. Bana bağlamada “Ey hevale ewindar” parçasınıda öğreten Yekta arkadaşım oldu.

Mehmet – Cizre de doğdun öyle değil mi?

Evet, bazı kesintiler oldu ama genellikle Cizre’deydim. Hatırlarsınız bir aralar kötü olmuştu oralar 91 -92lerde. O zamanlar herkes bir taraflara gidiyordu. Biz de Mardin’e gitmek zorunda kalmıştık. Bir yıla yakın orda kalmıştık.

Gülesra - Simir Rudan gerçek adın mı, anlamı nedir?

Hayır, gerçek adım değil. Bu adı sevdiğim için kullanıyorum. Anlamı Simurg’dan gelir. Teyré Simurg, Zümrüdüanka olarak da bilinir. Farklı mitolojilerde farklı isimleri hatta farklı anlamları var. Felsefe eğitimi almam bu ismi seçmemde etkili oldu. Felsefi anlamları beni etkilemişti.

Biliyorsunuz Simurg, otuz kuş anlamındadır. Rudan da “meydana gelmek, oluşmak” demek. Bu iki kelimenin birbirini tamamladığını düşünüyorum. Simurg’da bir arayış vardı. Kısaca anlayım mı?

Gülesra – Evet, çok güzel olur.

Kral Süleyman’ın çok sevdiği Hüthüt kuşu vardır. Suyun nerde olduğunu bulur, güvenilirdir aynı zamanda. Diğer kuşlar üzerinde de etkisi olan bir kuş. Bir gün diğer kuşları toplar ve onlara Kaf Dağı’nın ardında yaşayan bilge kuş Simurg’u bulmaları gerektiğini söyler. Kuşlar, ilk başlarda yolun çok zor ve çetin olduğunu söyleyip karşı çıkarlar. Ama Hüthüt diretir ve onları bir şekilde ikna eder. Sonunda yola çıkılır. Gerçekten zor ve yorucu bir yolculuk olur. Geri dönenler, düşenler, bırakanlar olur. Geriye sadece otuz kuş kalır. Bu otuz kuş sonunda Kaf Dağı’nın ardındaki bir saraya ulaşır. Saraya girip Simurg’u görmek istediklerini söylerler. Onları bir odaya alırlar. Bir süre sonra bir ses duyulur “Simurg geldi” diye. Sesin geldiği tarafa baktıklarında ise kendilerini görürler. Böyle bir hikâyeleri var işte. Bundan etkilendiğim için bu ismi seçtim.

Mehmet - Türkiye’de ciddi anlamda dinleyicin var. Ama genelde sosyal medya üzerinden organize olan bir kitle bu. Forumlarda senden çokça söz ediliyor. Tarzın beğeniliyor. Ama kaba tabirle vitrinde pek gözükmüyorsun. Bunun için bir kaygın ya da ön plana çıkmak için bir çalışman var mı?

untitled-12.jpg

Bir klip çekmeyi düşünüyordum aslında. Ama bir türlü yapamadım. İçime dert oldu. Cizre’de yaşamamın da bunda etkisi olduğunu düşünüyorum. Sağlam bir ekibe ulaşamıyorum. Bir iş yaptığım zaman onun her ayağının iyi olmasını isterim. Eğer ortaya kötü bir ürün çıkacağını görürsem yapmıyorum. Klip denemelerimiz oldu. Ama açıkçası içime sinmediği için tamamlamadık.

Normalde bu tanıtım olaylarına çok fazla girmek istemiyorum. İlk başlarda eğer iyi bir albüm yaparsam o zaten belli bir kesime ulaşır diyordum. Tabi sonra düşüncem değişti. Sonra dedim ki en azından insanlara ulaşabilsin. Yani bir defa bile dinleyebilsinler sonra onlar karar veresinler.

Mehmet – günümüz toplumu çok hızlı tüketiyor ve istediği şeylere çok hızlı da ulaşabiliyor. Çok fazla ürün var. Böyle bir noktada reklamı ön plana çıkarmak gerektiğini düşünüyorum. Hayatımıza giren akıllı telefonlardan kafamızı kaldıramıyoruz. O yüzden oraya ulaşmak gerektiğini düşünüyorum. Çünkü gerçekten kaliteli müzik yapıyorsunuz. İyi bir dinleyici kitlen de var. Buna değeceğini düşünüyorum.

Simir Rudan -  Evet, bir gün o telefona bakarken arabanın birinin beni ezmesinden korkuyorum.

Gülesra - Ben de sizi geçen Eylül’de tanıdım. Ruşen Alkar sayfasından sizinle olan düetini paylaşmıştı. Sonra bu keşfi yapmış olmanın verdiği keyifle sizinle ilgili verileri topladım. Ekşisözlük’ten, Tırşık’tan sizinle ilgili videolara baktım. Kaliteli ve doluydu. Tarzın çok farklıydı. Kürtçe müziğe çok farklı bir soluktu.

Simir Rudan- Hani şöyle bir tez vardır. Çok popüler olanlar çok iyi işler yapmazlar diye. Tabi tartışılır bu. Hani popüler olmak sanki kötü bir şeymiş gibi. Ama popülerliğin farklı anlamları var tabi. Yani iyi olduğu halde popüler olanlar var. Beatles gibi.

Mehmet – Bunun sebebi toplumda popülist kelimesinin çok farklı kullanılması olabilir. Genelde çok farklı çıkarlar için halkçı gözüken kişiler için kullanılıyor.

Simir Rudan – Popülerliğe çok olumlu bakmayan insanlar aslında belli bir donanıma sahip olan insanlar. Yani bir eseri değerlendirirken doğru da bakabilecek olan kişilerdir. İyiye ulaşabiliyorlar o yüzden her şeyi beğenmiyorlar. Evet, bir eserin takip sayısı önemlidir. Ama belki de basit olduğu için çok fazla insana ulaşmıştır ve bu yüzden çok tüketilmiştir.

Mehmet – Müzikte Kürtçeyi seçmenin sebebi nedir? Kürtçe müzik yaparken kültürel ya da politik sıkıntılarla karşılaştın mı?

Şuana kadar herhangi bir politik sıkıntıyla karşılaşmadım. Herhangi bir yerde Kürtçe söyledim diye bir sıkıntı yaşamadım henüz. Açıkçası benim yaptığım müzik çokça slogan içeren bir müzik de değil. Hani bir iki şarkıda şöyle sosyal mesaj diyebileceğimiz dokunuşlar olabilir. Bajari şarkısında köyünden göç etmek zorunda kalan biri anlatılıyor. Yaşanan buhrandan dolayı geri dönmek istemiyor. Birina Reş’in de benim için ayrıca özel bir anlamı vardır. Cumartesi annelerini ve Kürt kadınını çağrıştırır bana.

Slogan müzik Kürtçe’de çokça denenen bir tarz oldu. Hepimiz politikleştik ve kendimizi bundan soyutlayamıyoruz. Ben müziğimde daha estetik kaygıları ön plana alıyorum. Daha evrensel bakarak bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Sanatta taraf tutmak gibi bir şey yapamıyorum. İnsanı merkeze alan bir bakış açısıyla çalışıyorum. Bir kitap düşünün, birini anlatır vahşice anlatır ama öyle de bir sihir katmıştır ki siz ona kızamazsınız, Raskolnikov gibi.

Gülesra – Şarkıların çoğunu sen yazıyorsun. Sözü, müziği aranjesi sana ait. Şiirle ilgileniyor musun?

Evet, bir arkadaşım bu albüm için çok fazla sensin demişti. Tek başımaydım belki de. Çok fazla uğraşmak zorunda kaldım. Bazı şarkılarda şiirsellik olabilir ama ben onları şiir gibi görmüyorum. İyi bir şiir okuyucusu da sayılmam. Özellikle takip ettiğim biri de yok. Bu bir eksiklik de olabilir. Ben şiir yazmıyorum ben şair değilim ben şarkı sözü yazıyorum. Yani Arjen Ari gibi değilim.

Mehmet - Şarkılarında genelde ilerleyen bir hikâye ve masalsı bir anlatım var. Albümün adı bile “Çiroki”. Modern ve masalsı bir arayış var gibi. Dinlerken anadilimde bir masal dinliyor gibi hissettim.

Aslında böyle olduğunu fark ettiğimiz için albümün adını “Çiroki” koyduk. Arayış var evet. Ama her şarkıda farklı bir şekilde ilerliyor bu. Mesela “Serxweş”te bir bekleyiş var, konu aşk. “Xeyalén mi” de bir yolculuk, serüven var. Hayallerinin peşine düşen biri var. Ama bir şeyin bulunduğu yok hani sadece arayış ve yol devam ediyor.  Aslında yol var mı ondan da emin değilim.  Ama belki de hayat böyle bir şeydir. Biz hep bir şeyleri arıyoruz, çoğunlukla da bulamıyoruz. Hayal kırıklığına uğruyoruz ama vazgeçmiyoruz. Sanki onu bulsak bu ıstırabımız sona erecekmiş, rahata erecekmişiz gibi. İnsan olmaktan doğan varoluşsal acımız yok olacakmış gibi. Hepimizi bazı ortak koşullarının olduğunu düşünüyorum. Bizi diğer insanlardan ayıran değil de yakınlaştıran çok güçlü şeyler olduğuna inanıyorum. Ama biz onları genellikle görmüyoruz. Bir sonraki albümde bununla ilgili bir şarkı olabilir.

Kürtçe benim anadilim. Kendimi onunla daha rahat ifade ediyorum. Türkçe kızamadığımı, kaba olamadığımı fark ettim. Kürtçede daha rahat kaba olabiliyorum. Bunu bir marifet olarak değil de sinirlendiğim zaman öfkemi daha rahat ifade edebiliyorum. Ama Türkçede bunu öğrenmedim. Farklı bir olay. Anadilin içinde rahat yaşayabiliyorsun. 

Müziğe enstrümantal müzikle başladım. Bir ara bir sözsüz mü devam edeyim yoksa sözlü mü diye bir ikilem yaşadım. Eğer sözlü olarak devam edeceksem hangi dili kullanacaktım, düşündüm. Üniversitede iken anadilim olmasına rağmen Kürtçe bana zor bir dil gibi gelirdi. Şöyle ki gündelik hayatta işimi görüyordu ama ortaya bir eser çıkarabilecek kadar hâkim değildim. Bir eser ortaya koyabilmek için o dilin inceliklerini bilmek gerekir. Bunu yapamıyordum ama müzik beni harekete geçirdi. Kürtçe okumam gerektiğini anladım. Türkçe bana yapmacıklı geliyordu. Sanki “ben” değilmişim gibi. Müziği Kürtçe yapacaksam bunun bir anlamı olabileceğini düşündüm.

Gülesra- Üniversiteyken konservatuar eğitimi aldın mı? Edebiyat ve müzik olarak sevdiğin, beslendiğin bir kaynak var mı?

İkinci sınıftayken felsefeyi bırakıp konservatuara geçmeyi düşündüm ama yapamadım. Sosyal destek bulamadım. Okulu bırakıp tekrardan hazırlanmak zor gelmişti, o cesareti bulamamıştım. İkisini de bir arada yürütebileceğimi anladım.

En çok şundan besleniyorum, etkileniyorum diyebileceğim bir isim yok. Genel olarak Platon’dan, Niçe, Sartre gibi varoluşçuların bakış açılarını severim. Sözlerde onlar etkili olmuş olabilir. Brina Reş’te…

Mehmet Uzun, Cigerxun gibi yazarları da okudum. Cigerxun’un bir şiirini besteledim. Ama yayınlayamadım. Telif hakkı meselesinden. Bunun için de çocuklarına ya da yetkili başka birine ulaşamadım.

Kürtçede müzik olarak o KOM’lar, gruplar çok etkili oldu. Özgün müzik aynı şekilde ve Cıwan Haco iyi bir sentez oldu. Hiwron, Nıvşa Nu, Tek u Rek gibi güzel oluşumlar var.

Aslında son zamanlarda bu KOMlardan bireysel müziğe doğru kopuşlar oldu. Artık daha estetik kaygılarla yola çıkılıyor.

Mehmet – Kürtçe müziğin gelişimi için bir şeyler yapılmalı mı, neler yapılabilir?

Bunun için teşvikler yapılabilir. Bazı yerlerde klipin orda çekilmesi için teşvikler veriliyor. Tabi önce bireysel olarak bir çaba bir motivasyon olmalı. Eğer maddi anlamda imkânsızlıklar varsa destek olabilir. Belediyeler ya da diğer kurumlar bu tür yarışmalar yapıp destek olabilirler.

Yaşadığımız çatışmalı dönemlerin ya da Kürt Meselesi’nin müziğe nasıl bir yansıması oldu sence?

Kürtler olarak kimlik meselesi gibi büyük sorunlar yaşadık. Zor bir coğrafyada bulunuyoruz. Kürtlerin birlik olması gerektiği bir zaman söz konusu. Evet, herkesin hayatında zorluklar vardır ama bana göre Kürtlerin hayatı bir kademe daha zor. Ülkeyi geçtim birçok dünya vatandaşına göre eşit değiliz. Sonuçta aidiyet duygusu önemlidir. Kendini güvende hissetmek temel ihtiyaçtır. Bunun gibi temel ihtiyaçlar karşılanmadığında estetik kaygılar geri planda kalıyor. Kimlik problemi, aidiyet sorunu, güvenlik kaygıları ve ekonomik sorunlar varken sanatsal anlamda bir şeyler üretmeniz çok zor.

Müziğimizin şuan daha az politik olmasının bana göre iki nedeni var. Birincisi insanlar sıkılmış olabilir artık. Çünkü bizim her şeyimiz biraz da siyaset olmuş. Sosyal medyaya bakıyorsun sayfalarda siyasi söylemler ön planda.

İkincisi de dijital ortamın çok gelişmesi ve ilerlemesi oldu bana göre. Çünkü artık kendinizi ifade edebileceğiniz alanlar arttı. Geçmişte müzik çoksa siyasi mesaj kaygısıyla yapıldı ama günümüzde kendinizi ifade edebildiğiniz kanalların artmasıyla beraber müziğin ve sanatçının omuzlarındaki yük azalmış oldu. Ama bu sefer de sanatçı estetik kaygılarla yüz yüze kalıyor. Ben bunun daha zor olduğunu düşünüyorum. Mesaj kaygısı olmadan sanat üretmenin daha zor boyutları var neticede. Dünyada da bir çeşitlik söz konusu ve biz kablolarla birbirimize bağlıyız. Kürt müziğinde de bunların yankısının olması çok normal.

Gülesra- Yakın zamanda bir konser çalışman ve son olarak bize söylemek isteğin bir şeyler var mı?

İstanbul’da yaz sonu ciddi ve güzel bir konser düşünüyoruz. Kürtçe ile ilgili yapmak istediğim birkaç şey var. Çevirmek istediğim birkaç kitap var. Enstrümantal birkaç çalışmam olabilir.

Bundan birkaç ay öncesine kadar sürekli olarak telefondan Yüksekova Haber’i takip ediyordum. Galiba son bir sürüm oldu. Onda biraz sıkıntı yaşadım ama hala takip ediyorum tabi. Bölgeye hitap eden, başarılı bir site.

Bu güzel röportaj için de size çok teşekkür ederim. Çok mutlu oldum.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum