Hrant Dink, ölümünün 11'inci yılında anıldı: Demirtaş ve Şık burada

Hrant Dink, ölümünün 11'inci yılında anıldı: Demirtaş ve Şık burada

Agos gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, öldürülüşünün 11’inci yıl dönümünde anıldı. Dink 19 Ocak 2007’de uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetmişti.

Binlerce kişi, Şişli Halaskargazi Caddesi üzerinde bulunan eski gazete binası önünde düzenlenen anma etkinliğe katıldı. Anmada, “Buradayız Ahparig”, “Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeniyiz”,  “Hrant için adalet için” dövizleri taşındı.

Hrant’ın Arkadaşları’ndan Bülent Aydın konuşma yaptı. Aydın, “Bu büyük adaletsizliğe rağmen barış dilini kullanarak, barış, eşitlik, özgürlük, demokrasi için mücadele eden arkadaşlarımızı selamlıyoruz. Selahattin Demirtaş da burada, Ahmet Şık da burada.” diye konuştu.

Aydın şöyle devam etti; “Güneşli ama soğuk bir kış günündeyiz. Yan yana olmanın sıcaklığıyla buradayız. Bugün burada bizimle olması gereken ama cezaevine konmuş arkadaşlarımız var. Hrant’ın arkadaşı Osman Kavala hapiste! Gazeteciler ve milletvekilleri hapse atıldı.  Gazeteci arkadaşlarımızı, milletvekillerini ve seçilmiş siyasetçilerimizi aramızda sayıyoruz”

Aydın’ın ardından Fethiye Çetin konuştu. Çetin sözlerine şöyle başladı; “O gün devlet buradaydı. Polisiyle, jandarmasıyla, istihbaratçısıyla devlet buradaydı. Ama Hrant Dink’in can güvenliğini sağlamak ve yaşama hakkını korumak için değil, tetikçilerin işini yaptığından emin olmak için buradaydı. Hrant Dink cinayeti, siyasi cinayetler ve suikastlar geleneğinin ilki değildi kuşkusuz ve maalesef sonuncusu da olmadı. Ama Hrant Dink cinayeti, toplumda hesap edemedikleri bir tepkiye yol açtı. “Artık yeter” dedirtti. Cenaze töreninde yüzbinleri buluşturdu ve birkaç tetikçiyle kapatmak istedikleri dosyayı bir türlü kapatamıyorlar.”

Çetin konuşmasını şöyle devam etti;

YENİ VE AĞIR UTANÇLAR YAŞATILACAK MI? OHAL, sürekli ve kalıcı hale getirilmiş durumda. Legal bir partinin eş başkanları, milletvekilleri cezaevlerine dolduruldu, seçilmiş belediye başkanları görevden alındı. Gazeteciler, hak savunucuları, başka devletlerle kirli pazarlıklar için hapislere tıkıldı.   İfade özgürlüğü ortadan kaldırıldı. Gazeteler, televizyonlar kapatıldı, kitaplar toplatıldı. KHK’larla yüz binlerce çalışan, haklarında bir yargı kararı olmaksızın işinden gücünden edildi. Bu da yetmiyormuş gibi “işimi geri istiyorum” diyerek açlık grevine başlayan Nuriye ile Semih hapse atıldı.  İş cinayetleri, kadın cinayetleri katliam boyutlarına ulaştı. Sadece insanlar, hayatlar değil kıyılan. Yüzyıllara direnen Kurşunlu Cami, Surp Giragos Kilisesi, Dört Ayaklı Minare gibi tarihi değerlerle simgeleşen koca bir semt, bir adı da Gavur Mahallesi olan Sur, bir kaç ay içinde kelimenin gerçek anlamıyla dümdüz edildi; elbette yine devlet gözetimi altında. Parklar, anıtlar, mezarlıklar yıkıldı, kiliseler tahrip edildi. Ölü bedenlere, cansız kemiklere bile zulmedildi. Yetmezmiş gibi sivilleri suç işlemeye cesaretlendiren hatta teşvik eden KHK ile ve her gün bir yenisini duyar hale geldiğimiz silahlı eğitim kamplarıyla sanki başka suçların, katliamların hazırlığı yapılıyor.  Geçmişin ağır ve utanç dolu yüküyle baş edememiş bu topluma yeni ve ağır utançlar mı yaşatılacak yoksa? Bu toplumun geleceği çocuklarımıza utançtan başka devredeceğimiz bir şey yok mu? 

NÖBET TUTMA ZAMANIDIR: Çocuklarımıza suçların, vahşetin utancını değil demokrasiyi, farklılıklarla bir arada yaşama, haksızlığa, zulme direnme kültürünü miras bırakmak hala mümkün. Bunun için; Tahir Elçi olup şiddete karşı çıkmanın, barışı savunmanın,  Barış İçin Akademisyenlerin yanında, yüksek sesle “Bu Suça Ortak Olmayacağız” diye haykırmanın, Cumartesi Anneleri ile birlikte, ısrarla ve sebatla bıkmadan usanmadan çocuklarımızın mezarlarını ve katillerini aramanın, Osman Kavala gibi halklar arası diyaloğa, birlikte yaşama iradesine, Anadolu’nun kültürüne, sanatına, şarkısına, türküsüne yeniden can vermenin, Yargıçların, savcıların, kafalarını kuma gömdükleri, baroların utangaç demeçler vermek dışında bir şey yapmadıkları bu ortamda 42 haftadır, hak, hukuk, adalet diyerek Adalet Nöbeti tutan avukatların yanında nöbet tutmanın zamanıdır.

HRANT DİK OLALIM: Ahmet Şık’ın şahsında, zulme boyun eğmeyen, dik duran gazetecilerin sesine ses katmanın, Nuriye ve Semih’in şahsında KHK zulmüne direnenlerin haklı mücadelesine omuz vermenin, Ayşe Öğretmen gibi “çocuklar ölmesin” diye haykırmanın vaktidir. Sokak yaşamdır, özgürlük alanıdır, kadınlardan öğrenelim ve sokağı terk etmeyelim, Katillerin ve hırsızların değil, Ermeni komşularını her türlü tehlikeyi göze alarak koruyan Hacı Halil’lerin, Ermenilerin öldürülmesine karşı çıkan ve bunu hayatıyla ödeyen Lice Kaymakamı Hüseyin Nesimi’nin yolunda yürüyelim. Hrant Dink olalım, birleştirdiğimiz kollarımızı koskocaman açıp koca dünyayı saralım da içine sevgiyi koyalım.  Gelin Hrant Dink olalım, barışın, demokrasinin, beraber yaşama kültürünün ve diyalogun en geniş cephesini oluşturalım. Dünya kurulalı beri adalet, özgürlük, eşitlik, barış için mücadele edenlerin, yaşadığı cehennemi cennete dönüştürmeye talip olanların soyundanız. Daha önce yaptık, yine yaparız.

Hrant Dink, Ankara’da iki yerde anıldı

Hrant Dink ölümünün 11’inci yılında Ankara’da anıldı. Birgün gazetesi ve İnsan Hakları Derneği Genel Merkezi binası önünde yapılan törenlerde, “Hepimiz Hrant’ız hepimiz Ermeniyiz” sloganları atıldı.

‘HRANT’IN ÖLÜMÜ KANAYAN BİR YARADIR’

Hrant Dink için ilk anma töreni, Birgün gazetesi Ankara Bürosu önünde düzenlendi. Çok sayıda kişinin katıldığı anma töreninde “Faşizme inat kardeşimsin Hrant” dövizleri taşındı ve “Hrant’a sözümüz halk iktidarı” sloganları atıldı.

Hrant Dink için yapılan anma törenin ilk adresi yazarı olduğu Birgün gazetesi Ankara Bürosu önüydü.

“Hrant bir sosyalist olarak yaşadı ve öyle öldü” diyen Birgün gazetesi Ankara Temsilcisi Yaşar Aydın, “Hrant Dink’i katledenler şimdi keyif çatıyor. Ama Ahmet’in cesareti, Hrant’ın inadı bu topraklarda var olmaya devam edecek. Hrant kimimizin arkadaşı kimimizin meslektaşıydı. Kökleri Anadolu’da olan yiğit bir insandı” dedi.

Dink’in öldürenlerin ortaya çıkarılmadığını söyleyen Aydın, şöyle devam etti:

“Devam eden mahkemeler şunu gösteriyor ki Trabzon’da 17 yaşında bir çocuğun işi değil Hrant’ın katledilmesi. Hrant, vali yardımcısı, il emniyet müdürü, il jandarma komutanının içinde olduğu bir organizasyonla katledildi. Hrant’ı katledenlerin kim olduğu gerçek anlamda ortaya çıkartılamadı, çıkartılmadı. Tıpkı Uğur Mumcu’ların Taner Kışlalılar’ın katillerinin açığa çıkmadığı gibi. Hrant’ın ölümü kanayan bir yaradır. Türkiye de eşit özgür demokratik bir düzen inşa edilmeden o yara kanamaya devam edecek.”

‘HRANT VİCDANIN VE ADALETİN SEMBOLÜYDÜ’

Dink için ikinci anma töreni ise “Hrant Dink Anma İnsiyatifi” tarafından İnsan Hakları Derneği Genel Merkez binası önünde yapıldı. “Hepimiz Hrant’ız hepimiz Ermeniyiz” sloganlarının atıldığı törene CHP milletvekili Ali Haydar Hakverdi, HDP milletvekili Mithat Sancar ve çok sayıda sivil toplum örgütü temsilcisi katıldı.

hrant-dink-ankara-2.jpg

Hrant Dink Anma İnsiyatifi, İnsan Hakları Derneği Genel Merkez binası önünde Dink’i andı.

Törende konuşan Mithat Sancar, “100 yıl önce sıkılan kurşunlar katledilen insanlar ve ondan sonraki politikalar Hrant cinayetinin kaynaklarıdır. Hrant cinayeti yargı süreçleriyle aydınlatılmıyor aydınlatılamaz da zaten. Çünkü devlete egemen olan pek çok güç bir noktada ortaklaşıyorlar” dedi.

Yargı sürecinin takip edilmesi gerektiğini belirten Sancar, “Bizim yapmamız gereken adalet talebiyle, halkların kardeşliği şiarıyla ve barış sloganıyla mücadeleyi sürdürmektir. Hrant ortak mücadelenin, vicdanın ve adaletin sembolüydü. Bize bu mirası hayatıyla yazdığı vasiyet verdi. O vasiyeti kanıyla imzaladı” diye konuştu.

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.